393-418KENDİME AİT “SESLİ DÜŞÜNCELERİM”
(32. Bölüm: 26 Konu: 45 Yazı ve/veya Söz)
İÇİNDEKİLER
[one-third-first]
15 Mayıs 2016
Hayatta hiç bir şey boşa değildir.
Hiçbir emek karşılıksız kalmaz.
Her şeyin öyle veya böyle bir sebebi vardır.
İnsanlar neye inanıyorsa inanmalı, kendini nasıl iyi hissediyorsa öyle olmalı, buna kimse karışmamalı.
7 Ağustos 2016
“Benim inancım şu”:
Allah/Tanrı hem vardır hem yoktur. Her görüşün “doğru” olduğunu düşünüyorum: Yani Ateizm de doğrudur Müslümanlık da doğrudur: Tüm -izm akımları ve tüm dinler doğrudur. Zıtlıklara inanmıyorum: Var/Yok, Doğru/Yanlış, İyi/Kötü vs. kavramlarını gereksiz ve “anlamsız” buluyorum: Allah var diyen de doğru, Allah yok diyen de doğru: Din doğru diyen de Din yanlış diyen de doğrudur bana göre: Kısacası herkes ve her görüş / her düşünce haklıdır ve doğrudur. Ben buna “Herşeycilik” diyorum.
25 Aralık 2016: Ben hiçbir siyasi partiyi tutmam. Hiçbir dinin taraftarı değilim. Hiçbir -izm akımının; ateizm, deizm vs. taraftarı değilim. Ben Nötr’üm.
25 Şubat 2017: Tüm dini inançlar ve tüm -izm akımları doğrudur derken şunu kastettim: Dindar “Tanrı var” der, Ateist “Tanrı yok” der: Bence ikisi de yanlıştır! Bu Evren’de var ve yok da doğru ve yanlış da yoktur!.. Şöyle ki:
Evren’de yokluk, hiçlik ve boşluk yoktur. Evren tamamen enerji ile doludur. Evren’de sadece “var” vardır: Evren sadece vardır. Bu yüzden “Evren vardır” demekle “Evren yoktur” demek aynı şeydir. Çünkü “var”ın karşısında kıyas yapacak “yok”luk yoktur. Bu bağlamda “Her şey doğrudur” demekle “her şey yanlıştır” demek de aynı şeydir. Çünkü Evren’de var ve yok, doğru ve yanlış sözdedir/anlamsızdır/önemsizdir. Einstein’nın söylediği gibi, ya her şey mükemmeldir ya da hiçbir şey mükemmel değildir. Bu ikisi de aynı şeydir. Pozitif taraftaki tüm düşüncelere ve kavramlara “1”, negatif taraftakilere de “-1” dersek: 1-1=0 olur. Ben bu evrenin ve tüm evrenlerin birer yansıma, hayal, rüya, sanal, gölge vs. olduğuna inanıyorum. Ve “öz” olan bence 0(sıfır)dır. Her şey bundan çıkar. Bu şeye nasıl bakarsanız o olur, onu ne olarak düşünürseniz o olur. Bu bağlamlarda her şey ve/veya herhangi bir şey hem vardır hem de yoktur, hem doğrudur hem de yanlıştır vs. Çünkü; kaynayan suyun üstündeki içi boş kabarcıklara benzeyen yani özden çıkan bu sanal evrenimiz, denizdeki -saniyeler içinde kaybolacak olan- dalgalardan sadece birisidir.
Bu yazdığım “öz” kavramı ve her şeyin bundan çıkması; okuduğum Sümer, Babil gibi kadim inançlarda (İlksel Su), Antik Yunan’da – Platon’da (Nous), fiziğin ulaştığı son noktada (Bir şeyden fışkıran evrenler) geçerlidir: Din, Bilim ve Felsefe’de ben bu ortak görüşü saptadım ve bunlar birbirinden bağımsız gelişmişti fakat hepsi durmadan aynı şeyi tekrar ediyordu ve bu benim açımdan ilginçti ki böyle bir yazıda kendi düşüncelerimi de katarak yazma ihtiyacı duydum.
10 Şubat: (Şu metaforik anlatımı da buraya eklemek yerinde olur) Sokrates ve Platoncu Tarzda Çiçero ve Razi’nin Ortak Bir Düşüncesi: Gölgeli bir yerden güneşe çıkıp, güneşin sıcaklığından rahatsız olan bir insan tekrar gölge yere geri döner: O kişi başlangıçtaki gölgeli yerde haz ya da acı hissetmez -nötrdür- ancak gölge yere dönünce haz duymaya başlar.
Bu bağlamda haz da acı da pek önemli bir şey değildir.
9 Ağustos 2016
“Zıtlık nedir gerçekte var mıdır?”
3 Mayıs 2017’de yazdığımı burayla birleştirdim.
1- Evrende yokluk yoktur, boşluk yoktur, enerji ile doludur: O halde -yokluk kıyası olmadan- evrene nasıl var diyebiliriz (?)
2- Evrende hiçbir şey tüm yönleriyle %100 birbirine benzemez deniliyor!.. O halde -benzerlik kıyası olmadan- nasıl her şey farklıdır diyebiliriz (?)
3- Işığın az olduğu yer karanlıktır, gerçekte karanlık yoktur. O halde -karanlık kıyası olmadan- ışığa nasıl ışık deriz (?)
4- Sıcaklığın az olduğu yer soğuktur, gerçekte soğuk yoktur. O halde sıcağa nasıl sıcak deriz (?)
5- Evrende titreşimsiz bir alan yoktur. O halde titreşime nasıl titreşim deriz (?)
(9 Ağustos buradan başlıyor) Evrenin her tarafı enerji ile dolu olduğundan: Evrende yokluk yoktur, sadece var vardır. Evrende “soğuk” diye bir şey de yok: Sıcaklığın/Isının az olduğu yer vardır. Evrende “karanlık” da yok: Aydınlığın/ışığın az olduğu yer vardır. Evrende negatif enerji olan kütleçekimi de yoktur: Pozitif enerji olan maddenin uzayı bükmesiyle dolaylı olarak cisimler bu bükülen/eğilen uzaya düşer/çekilir, yokuş aşağı iner gibi. Bu bağlamda evrende düşünülen zıtlıkların negatif yönü yoksa o zaman evrende “zıt”lık diye bir şey yoktur düşüncesi doğar. Yine bu bağlamda: “X var mı yok mu?” sorusu anlamsızlaşmaz mı sizce de? Yani sadece “sözde” bir soru olarak kalmaz mı? Ya da “X doğru mu yanlış mı?” sorusunda da negatif zıtlık olan “yanlış” olmadığından bu soru da anlamsız olmaz mı?
Olmak/olmamak, gerçek / gerçek dışı, anlam / anlamsızlık, gerekli/ gereksiz vs. vs. bunların hepsi zıt değil mi… ve bu zıtlıkların hepsi boş birer kavram/olgu değil mi?
Anladığım kadarıyla “her şey zıttıyla var olur” sözü yanlıştır bana göre çünkü evrene baktığım zaman ben “zıt”lık göremiyorum. Olsa olsa “insanların uydurduğu sözde” bir şey olabilir.
7 Ekim 2016
“Sizce yaptığım bu dinsel antropoloji doğru mudur?”
Kuran’da “sağ el” kavramı çok geçer ve gücün simgesi olarak anlatılmıştır. MÖ’ki dönemlerde; Kenanların “El” tanrısı, Babil’lerin Ba-el’i, Akad’ların İlu’su… İlah sözcüğünün kökeni ibranice El-ah’tan gelir: İncil’de tanrı El-ohi’dir. Kuran’daki el, organ olarak kullanılmamış olabilir, aksine tanrısallaştırılmış bir figür olabilir.
Al, El ve İl benzerdir: Cebra-el, Abdellah, Bab-el, İsra-el, El-ilah=Allah.
9 Ekim 2016
“Zaman nedir? Zaman diye bir şey olmayabilir mi?”
Evrende sabit ilerleyen bir zaman yok. Einstein’ın İzafiyet Kuramında zaman görecelidir: Gök cisminin kütlesi ne kadar fazla ise orada evren daha çok bükülür ve zaman daha yavaş ilerler: Hızlanan bir cisimde zaman gittikçe yavaşlar, ışık hızında zaman durur. Kara delikte zaman sonsuz işler. Bir şeyi alın ve durmadan ikiye bölün en son ulaşacağınız nokta Planck uzunluğudur/sabitidir, bunun altında da zaman mefhumu yoktur: Kuantumda da zaman yoktur. Eee! Zaman mikroda yoksa sadece makroda varsa ve makrodaki zaman da göreceli ise… Çukurova Ünv.sindeki fizik profesörüyle konuşurken -konuşma sırasında- bana zamanın ne olduğu daha bilinmiyor demişti. Bir başka profesörde “Zaman, evrenin birim genişlemesiyle oluşan şey demişti” peki bu “şey” nedir? Var mıdır Yok mudur?
Zaman dolaylı olarak var yani çeşitli etmenlere göre sözde var, doğrudan zaman diye bir şey yok gibi gözükmekte (?)
24 Aralık 2016
“İnsan ve Evren”
1- “Bir insanın hayattaki öz/nihai/temel amacı nedir? Yaşadıklarımız boşa mı gidecek?”
İnsan üzerine düşünmeler!..
C, H, O, N ve P elementleri birleşerek A, T, G ve C nükleotit zincirlerini, bunlarda birleşerek DNA sarmalını oluşturur. Nükleotitler; tüm insan, hayvan ve bitkilerde aynıdır. Bunların farklı dizilimleri ile farklı canlı türleri oluşmuştur.
Genetiğimiz; patatesle %50, şempanzeyle %98,5 aynıdır.
İnsanların genlerinin %99,9’u aynıdır.
İnsanda 1 katrilyon hücre vardır.
Her hücrede DNA vardır.
Bir hücredeki 1 DNA molekülündeki dizilim; 46 ciltlik kitap yazısına denk gelir.
Yani 46 kitaptan oluşan 46 ciltlik ansiklopedi kitaplarına benzer. Her bir cilde kromozom adı verilir. Her bir ciltteki sayfalara da gen adı verilir.
Bırakın gen sayımızı hesaplamayı, DNA sayısını hesaplamaya kalksak bile akıl almaz bir sayıya ulaşırız.
Yine her hücremizde 2 metre civarı DNA sıkışık olarak bulunur.
Her bir DNA parçası 3 milyar grup kadar şifre içerir.
DNA hiçbir zaman yaşlanmaz.
DNA ya da genler ölümsüzdür. Nesilden nesile aktarılır.
Genlerimizde diğer insanların/canlıların izlerini görürüz.
DNA bizim için yaşamıyor, biz DNA için yaşıyoruz.
Şimdi buraya kadar bilimsel bilgileri yazdım. Bundan sonra kendi yorumumu yazıyorum. “Bir insan için hayatın amacı nedir?” sorusunu bilimsel verilerle harmanlayarak cevaplamaya çalışacağım.
Ciltlerin sayfalarındaki harflere/kelimelere/cümlelere baktığımızda, dünyada yaşamış gelmiş geçmiş yaklaşık 108 milyar insanı görebiliriz, yani bir insanın içinde diğer tüm insanların davranışları/düşünceleri mevcuttur. Bir sayfada Sokrates’i, diğerinde Buddha’yı, Büyük İskender’i, Hz. İsa’yı, Einstein’ı, Atatürk’ü görebiliriz: Yani onlarda bulunan genleri her insanda görebiliriz. Bir insan aslında tüm insanlıktır.
Hatta bu sayfalara göz gezdirdiğimizde; gelmiş geçmiş yaşamış yaklaşık 100 milyon canlı türünün izlerini görebiliriz. Yani tüm canlılık genlerimizdeki potansiyelde mevcuttur. Akıl almaz sayıdaki bu sayfaların birinde 600 milyon yıl önce (myö) yaşamış ilk hayvan türü olan Yassı Su Solucanı’nı, 375 myö. Yaşamış sudan karaya geçen ilk tür olan amfibi Tiktaalik’i, ağaçları, bitkileri, bakterileri vs. vs. tüm canlıları görebiliriz. Bir insan aslında tüm canlılıktır. Empati kurarak kendimizi bir hayvan, bir bitki ya da herhangi bir insan yerine koyup onun gibi düşünebilmemizin sebebi de budur!
Bizler DNA’yı koruyan bir kalkan gibiyiz ya da onu koruyan bir makine gibiyiz.
DNA bizim için yaşamıyor, biz DNA için yaşıyoruz.
Sonuçta öldüğümüz zaman yok mu olacağız, benlik nedir gibi sorulara bu açıdan bakıldığında anlamsız olmuyor mu sizce de!.. “Hayatın amacı nedir?” diye sorulduğunda verilebilecek en güzel cevap “türün devamlılığını sağlamak” demektedir çoğu kişi: Ben de neden türün devamlılığını sağlamak cevabının kökenine indim ve ne olabilir diye düşündüm, vardığım sonucu ise yukarıda yazdım. Sizin genleriniz de gelecekteki insanlarda yaşayacak ve ölümsüz olacaksınız.
06.09.2017’de şu eklemeyi yaptım: Benlik değişerek tabii ki… 2 türlü değişim olabilir ya üste ya da alta; üste olursa eski alt benliğe bakıldığında gülersiniz, alta olursa üste bakamayacağınız / orayı anlayamayacağınız için eski benliğinizden haberiniz bile olmaz: Ama burada reenkarnasyon demiyorum ve anladığınızı umuyorum: Fizikteki “boyut”ların farklı bir varyatesi olabilir diye düşünüyorum.
2- “Evren ve İnsan nedir?” Evren üzerine düşünmeler!..
Evren bir enerjiden oluştu ama bu enerji bildiğimiz enerjilerden biraz farklı ve bu enerjinin daima var olduğunu ve sürekli değiştiğini/dönüştüğünü öngören düşünceler fizikte tutarlı gibi gözükmekte. Evrenin başlangıcında tekillik vardı: Ve bu tekillikte kuantum kuralları geçerliydi yani bir kuantum evreni söz konusuydu. Sonrasında inflation ile genişleyen evrende enerji çökmeye başladı ve bildiğimiz madde oluştu, hareket oluştu, madde evreni büktü ve zaman oluştu. Evrenin sonu için, kütleçekiminin kütleitimini/genişlemeyi yenemeyeceğini ve evrenin durmadan genişleyip galaksilerin dağılıp en küçük parçacıklara kadar ayrılacağı ve en başa yani kuantum evrenine dönüşeceği fizikte daha çok kabul görülmekte. Kuantumda zaman, mekan ve hareket anlamsızdır/geçersizdir: O halde evrenden önce ne vardı, evren neden ve nasıl oluştu soruları da anlamını yitirir.
Şimdi buraya kadar bilimsel bilgileri verdim. Bundan sonra “Evren nedir?” sorusuna bilimsel verilerle harmanladığım kendi yorumlarımı yazıyorum.
Zaman, mekan/madde ve hareket dolaylı olarak oluşmuştur ve bunlar birer gölge gibidir, yansıma gibidir (S. Hawking), yalan gibidir: Ve biz insanlar bu yalanın içinde durmadan; o var mı, bu var mı, şu neden var, öbürü neden oldu, şu nasıl oldu gibi soruları sorarız fakat bu sorular etkisizdir/anlamsızdır. Üstte yazdığım üzere; var ve yok, iyi ve kötü, doğru ve yanlış, gerekli ve gereksiz, anlamlı ve anlamsız tarzındaki tüm zıtlıklar ve neden, nasıl, ne zaman, nerede, ne ve kim soruları da etkisizdir/hiçbir önemi yoktur.
Evreni oluşturan bir tek enerjidir: Ve bu enerji evrenin genişlemesiyle 4’e ayrıldı. Evrende 4 temel kuvvet vardır; çekirdek, kütleçekimi, elektromanyetik ve zayıf çekirdek kuvvetidir. İkisinin bir enerjiden oluştuğu/ayrıldığı fizikte kanıtlandı: Diğerlerinin de bir tek kuvvetten oluştuğu öngörülmektedir. Yani evrendeki gördüğümüz her şey aslında bir tek kuvvetin / enerjinin farklı görünümleridir: Her şeyin özü aynıdır.
Diğer evrenler varsa onların özü de aynıdır.
Sen, herkes ve her şey gibi sistemin bir parçasısın: Evreni oluşturan farklı bir enerjinin bir parçasısın. Parça, bütünden ayrı ve bağımsız değildir: Parça ve bütün türdeştir/aynıdır.
5 Ocak 2017
Bir an olur her şey sen olur. Bir an olur her şey senden uzaklaşır.
Sen her şeydesin her şey de sende.
Hiçbir şey hiçbir şeyden bağımsız ve etkilenemez değildir.
Ne olacaksa olacak, ne olmayacaksa olmayacaktır.
Zamanı arama… Sen, şeyleri zaman içinde ararsın. Tüm zamanlar bir andır.
Senin ve her şeyin olması zorunluydu.
“Varlık” ve “Yokluk” anlamsızdır.
Anlam ise: “Sen”sin.
9 Ocak 2017
Evrende sadece var vardır, yok yoktur: Yani tüm evren enerji ile dolu olup boşluk/yokluk/hiçlik yoktur. “Var”ın karşısında zıttı olan “Yok”luk yoksa biz bu vara var diyemeyiz. Peki sizce karşısında zıttı olmayan biz bu “sözde var”a yani evrene ne diyebiliriz. Kisaca yok yoksa var da olmaz, peki bunca “şey” ne?
15 Ocak 2017
Bence: “Zıtlık diye bir şey yoktur.”
Gerçek/Gerçek olmayan, Var/Yok, Doğru/Yanlış, Artı/Eksi, Anlam/Anlamsızlık, Olmak/Olmamak vs. tüm zıtlıklar birer görüngüdür.
18 Ocak 2017
“Sorularla Dna’dan İnsana ve Evrene Dair Bir Değerlendirme”
Tüm insanların genetiğinin %99,9’u birbirine benzer.
Sizce %0,1 fark önemli midir?
Yani: Bu fark insanların birbirinden çok farklı olması için yeterli midir?
Yoksa tüm insanlar neredeyse birbirine mi benzer?
(İnsanın genleri; şempanzeyle %98,4, patatesle %50 tamamen birbirine benzer.)
Sorularını da düşünürsek ve devamında şu değerlendirmeleri yapıp başka sorular sorarsak…
Sonradan öğrenilmişlikler, -genetiği o yönde değiştirip- gelecek nesile aktarılabilir mi?
Açıklama: İnsanın nasıl davranacağının, yeteneğinin, kişiliğinin nasıl olacağının, ne düşüneceğinin bilgisi; insanın doğmadan önceki ilk hücresindeki / embriyosundaki DNA’sında vardır.
Davranışların %50’si genetiğe, %50’si ise çevreye bağlı olarak oluşur.
Her şey evrimin bir parçasıdır.
[/one-third-first][one-third]Yaşam boyunca insanın yaptıklarıyla genetiğinin değiştiği bilinmektedir.
Uzak atalarımızdan biri diyelim ki sonradan Çince öğrendi, bu bizim Çince öğrenme kabiliyetimizi arttırır mı?
İnsan türünde ilk dinsel bulgular neanderthallere kadar geri gidiyor (Ölülerin yanına sevdiği eşyaları bırakarak). Sonrasında sapiens türü ile devam ediyor.
Yani yaklaşık 300 bin yıllık “dinsel düşünceler” genetiği o yönde değiştirip, bir din geni yatkınlığı oluşturmuş olabilir mi?
Mesela bin yıl önceki bir atamazın “herhangi bir düşüncesi” bizim hayatımızda da karşımıza çıkabilir mi?
Hastalıklar, yetenekler, davranışlar, kişilik vs. gibi genel konular elbetteki genlerle aktarılıyor. Fakat biz burada bu genel aktarımları değil, “özel/küçük” aktarımların olabilitesini sorguluyoruz.
İnsanın her düşüncesi, her yaptığı genine işler mi?
Doğrudan atamız olmasa bile, Sokrates’in düşündüğünü düşünüp, sonra Sokrat’ı okuyup “Aa!.. Benim düşündüğümü sokrat zaten düşünmüş!” tarzında olgular bize neyi gösterir!
Hatta bir icat bulunmadan önce “Bu benim aklıma daha önceden gelmişti!” dememiz ne ifade eder?
Temelde genlerdeki bilgi “sonradan öğrenmişliklerle” oluşmaz mı?
700 milyon yıllık canlılık türü “bu öğrenimlerle” farklı gen dizilimlerini oluşturup, tarihteki 100 milyon canlı türünü oluşturmadı mı (?) (Gerçi burada mutasyonlar da var yani deneme-yanılma yöntemiyle iyi olanı koru ve yaşat ilkesi… Mutasyonların da elbette ki sebebleri var, dış etmenlerle DNA’nın farklı protein sentezlemeleri genleri -silsile ile- değiştirir. Ama konumuz bunla alakalı değil ya da dolaylı alakası da olabilir!)
Müzik yeteneğim var çünkü atamda da vardı. “Şu an bir ağacın ne kadar muhteşem olduğunu düşünüyorum ve onu bilimsel olarak araştırıyorum”u yaşarken atalarımdan biri de bunu düşünmüş müydü? Veya herhangi bir rengi, sayıyı sevmem…
En özele inipte “herhangi bir şeye bakıp vay be bu çok güzelmiş” yaşanmışlığı bizim hayatımızın herhangi bir anında aynı şeye bakıp “aynı şeyi yaşamamız” olgularına benzer durumlar da mümkün mü? Yani kısacası, bizler “genel”de atalarımız neyse oyuz: Peki “özel”de de öyle miyiz? Ve bizim “özel”lerimiz de gelecek nesile aktarılacak mı?
Ve devamında… Görülen o ki canlılık demek DNA demek: Yani DNA her şey.
Peki DNA’nın bir bilinci var mı?
DNA’yı; C, H, O, N ve P elementleri oluşturur; onları da atomlar; atomları da elektron / proton / nötron; proton/nötronu da kuarklar. Bu parçacıklar da evrendeki enerjiden “kuantum”la çıkarlar/oluşurlar. Peki evrenin bir bilinci olabilir mi?
19 Ocak 2017
“Evrenden seni alıp çıkarsak evren olmazdı.”
Sen, tüm evrenin var olmasını sağlıyorsun.
“Ben neden varım?” diye düşünme.
Çünkü sen olmasaydın hiçbirimiz ve hiçbir şey olmazdı.
Fiziğe göre -yoktan var, vardan da yok olmaz ve Higgs enerjisi ilkesine göre evrenden hiçbir şeyi çıkaramayız, çıkarsak evren diye bir şey olmaz.
Ayrıca evrendeki en ufak bir ayarı değiştirirsek yine evren diye bir şey olmazdı.
“Evrende boşu boşuna hiçbir şey yoktur.”Aristoteles
“Her şeyden bağımsız bir şey olamaz. Her şey birbiriyle bağlantılıdır.”
24 Ocak 2017
“Gerçek Nedir, Var Mıdır? Epistemolojiye Bilimsel Felsefik Bir Atıf”
Biz bir bardağa dokunduğumuzda, onu duyularla -görme, dokunma vb. ile- algılarız. “Biz bardağı bilmiyoruz, sadece bardağa ilişkin duyumlarımızı biliyoruz.”
Bilginin doğruluğu iddia edildiği gibi “düşünceyle gerçekliğin örtüşmesi” değildir.
Gerçeklik, duyumlarımızdır. Duyum ile zihinde kavramlar oluşur.
Kavramdan yola çıkarak gerçekliğe ulaşılmaz.
Buna bağlı olarak, düşünce ile gerçekliğin örtüşmesini saptayacak bir aracı/araç olmadığından bu örtüşme tespit dahi edilemez.
Ayrıca: Herhangi bir şeye gerçek anlamda “tam olarak” dokunamayız. Çünkü elimizdeki elektronlarla, maddedeki elektronlar birbirini iter ve arada 1-2 angstrom boşluk kalır. Biz bu itmeye “sözde/yalan/sanal dokunma” deriz: Yani gerçekte dokunma diye bir şey yoktur.
Ve yine ayrıca: Maddeler aslında renksizdir. Işığın/fotonun maddeye çarpıp, maddedeki elektronu hareket ettirmesiyle, elektron çevreye bir enerji dalgası yayar, farklı atomik özellikteki maddelerden çıkan bu farklı dalga boyları gözümüze ulaşır biz de buna renk deriz. Yanı sıra bizler elektromanyetik tayfın sadece %3’ünü görebilmekteyiz: Bu da dolaylı olarak oluşan renklerdir. Bu bağlamlarda “Mutlak Gerçeklik” diye bir şeyin söz konusu olmayıp “Göreceli / İzafi bir Gerçekliğin” olduğu sonucuna varılmaz mı (?)
Ya da “Mutlak Gerçek” de “Mutlak Yalan” da yoktur diyebilir miyiz (?)
4 Şubat 2017
“Zaman nedir?” Sorusunun Değerlendirilmesi
1- Evrenin genişlemesidir: Evrenin bir birim genişlemesiyle bir birim geçen süredir. (Peki süre nedir?)
2- Entropidir: Şeyler düzensizliğe meyillidir, yumurtayı yere atarsan kırılır. Evrendeki entropi sürekli artar: Bu, zamanın ileri aktığının göstergesidir. (İleri akan şey nedir?)
3- İzafidir: Kütleye ve hıza göre “zaman” kavramı değişir. (İzafi olan nedir?)
4- Mikro alemde geçerli olmayan, Makro alemde geçerli olan şeydir. (Şey nedir?)
Dikkat ederseniz “zaman”ın tam bir tanımı yok. Bir bardağı oluşturan şeyler bellidir; atomlar, elementler, kum, cam vb. Sonunda bir bardak oluşur ve biz onu görüp ona bardak deriz. Zamanı oluşturan şeyler de bellidir fakat zamanı göremiyoruz: İşte zaman bu diyemiyoruz!..
Yukarıdaki 4 tanımlamadan “zaman yine zamandır” sonucu çıkıyor!
16 Şubat 2017
“Mutluluk” düşüncede mi başlar?
Vücudumuzun %75’ini su, gerisinin %80’ini ise aminoasitler oluşturur. Hormonlar aminoasitlerden sentezlenir. Tüm canlılar 20 temel aminoasitten oluşur. Bunların yarısını vücudumuz sentezlerken, yarısını dışarıdan yiyeceklerle almamiz lazımdır. Seratonin, melatonin gibi mutlu eden hormonların salgılanması için dişarıdan vücuda yiyecek sokmamız lazımdır. Zaten yemek yememizin nedeni de eksik aminoasitleri tamamlamaktır. Triptofan aminoasitini dışarıdan almamız gerekir bu da mutluluk hormonlarına dönüşür ve insanı mutlu eder. Birçok yiyecekte bu bulunur. Ette, yumurtada çok bulunur, en çok parmesan peynirinde bulunur. Kendimi sabah programında gibi hissettim 🙂 Yemek yedikten sonra -seratoninle- mutlu olmamız ve/veya -melatoninle- uykumuzun gelmesi buna bağlıdır. DNA’dan aminoasitler, aminoasitlerden de proteinler salgılanır, böylelikle vücudumuz oluşmuş olur.
DNA, aminoasitin ne yapacağını az-çok soyler mi? Elbette aralarinda bir bağ vardır ama DNA durmadan her şeye karışır mı? Iste tam bu noktada “düşünce gücü” nerede devreye girer?
16 Şubat 2017
“Tüm Filozoflara Reddiye”
Beynimizden günde ortalama 200.000 düşünce geçer. Beyin her gördüğünü farkında olmasak bile kaydeder. Beyin her zaman bir insan yüzü arar: Bunun sebebi de kendini güvende hissetmek istemesidir çünkü kendi benzerinden kendi benzeri olmayan kadar zarar gelmeyeceğini düşünür: Bu yüzden bazen “şurası insan yüzüne benziyor” deriz. Beynimizde 100 milyar nöron hücresi vardir. Aralarındaki elektrik sinyalleri ile düşünce oluşur. Beyin 300 sene boyunca HD kalitede film izleyebilecek kadar bilgi depolayabilir. Peki bunu neden yapar, her şeyi neden bilinçaltında depolar! Gündelik hayatta bilincimizi %10, bilinçaltımızı ise %90 oranda kullanırız. Yemek yemek, araba sürmek vs. gibi alışkanlıkları bilinçaltı yönetir. Kişiliğimiz -yani bizi biz yapan yer- ön beyindir. Bunun da %50’si genetik, %50’si çevredir. Çevre de genetik değil midir! Evet diğer insanlar da genetikten oluşur. Her canlı türü DNA’dır.
Düşünce… Bizim aslında “düşünce skalamız” pek fazla değildir. Çünkü evren gözümüzün önünde. Bilim Tarihi’ni okuyan bunu anlar.
Düşünce mi beynin içinde yoksa beyin mi düşüncenin içinde!.. Eğer evrene -evrendeki her şeye- “bilgi” dersek, düşünce de bilgi olur bu bağlamda evet beyin düşüncenin içindedir diyebiliriz.
Buradan çıkarımım şu olur ki düşünce pek de önemli bir şey değildir.
“İdrak edilen bilgi gizemini kaybetmiştir” düşünseli babında düşünürsek ve her bilginin eninde sonunda bulunacağını da düşünürsek, tüm bilginin/evrenin önemini kaybettiğini algılayabilir ve farkına varabiliriz.
“Hayatın amacı nedir? / What is the purpose of life?” sorusuna verilebilecek en güzel cevap belki de “türemek, canlılığın devamını sağlamak” olacaktır. Üremek hormonsal bir olaydır. Hormonların bazısı beyinde bazısı troid gibi organlarda salgılanır.
Vücudu kontrol eden ve emirler yağdıran beyindir. Peki beyin bunu neden yapar? Beyne komutları veren de DNA’dır. DNA, beyni araç olarak kullanır.
O halde DNA, beyinden daha önemlidir (?)
DNA ise cansız bir yapıdır!..
(Bu son cümleyi 06.09.2017’de ekledim:) Yoksa can(siz) mi demeliydim (?)
25 Şubat 2017
“Her şey bir şeydir, bir şey her şeydir.”
Çünkü: Bir şeyi durmadan ikiye bölün, ulaşacağınız son nokta “Planck uzunluğudur – sabiti”dir. Bu noktadan sonra zaman da mekan da hareket de olmaz: Burası o kadar karışıktır ki her şey iç içe geçmiştir yani her şey bir şeyde, bir şey de her şeyde gibidir. Ve evrendeki her şeyde, her şeyin en derininde bu vardır. Aslında her şeyin en dibi/özü bu şekilde aynıdır.
1 Mart 2017
“12 Boyutlu An-Perde Hipotezi”
Her şey An’da yaşandı ve bitti mi, tüm zamanlar ve her şey “donuk” olabilir mi, zaman ve değişim diye bir şey olmayabilir mi? Gelecek tüm zamanların hepsi geçmiş zaman olacak, evrende vardan yok yoktan da var olmaz ilkesi babında geçmiş zamandaki olaylara ne oluyor yok mu oluyor? İlke bize olmaz demiyor mu? O halde her şey bir “perde”deki şekiller gibi donuk olabilir mi?
Sebep-Sonuç zincirinin sonsuz geriye ve sonsuz ileriye gitmesi anlamsız değil mi?
Eğer evren bir şeyden çıktıysa/oluştuysa, o şeyde sebebe bağlı bir değişim oldu ki evren oluştu. Demek ki o şey de değişime tabi ve onu da oluşturan bir şey var, onu da, onu da diye bu sonsuza kadar gider. Eğer değişime yok dersek bu zinciri kırmaz mıyız?
Tümdengelim ve Tümevarım değil de Tüm’ün üstünde miyiz acaba?
2 Nisan 2017
“Bir şey her şeye bağlanabilir, her şey de bir şeye bağlanabilir.”
Eğer elindeki bez her şey olsaydı; ona yakından baktığında ipleri, dikiş izlerini, izlerin birbirini takip ettiğini, birinin olmadan diğerlerinin olamayacağını ve hepsinin bütün bir bezi oluşturduğunu farkederdin.
“Sonsuzluk Ağacı” 2 Nisan 2017
Elma çekirdeğinin içindeydi, çekirdeğin kabuğunu kırıp dışarı bakmak istiyordu hep. Ama kırılmıyordu: Çünkü kabuk bedeniydi, kırılsa o da yok olacaktı. Elmanın dışında ne varı hayal bile edemiyordu ama bazen sanki seziyordu. Ama bilmezdi ki özün kendisi olduğunu, bilemezdi de. Ve hatta benliğinin yok olup daha büyük bir şeye, elma ağacına dönüşeceğini nereden bilebilirdiki. Hayat ağacına, Sonsuzluk ağacına…
2 Nisan 2017
“Herkes birbirinin kurgusudur.”
5 Nisan 2017
“Mucize diye bir şey yoktur, her şey bir mucizedir.”
Denizin yarılması… (Gelgit olayı)
Güneş, Ay kararacak… (Güneş, Ay tutulması)
Yılana dönüşen asa… (Civalı sopa)
Suların karışmaması… (Tatlı ve tuzlu suyun karışmaması)
Dağların yürütülmesi… (Çöldeki kum tepelerinin rüzgarla taşınması)
Gökten ateşle kükürt yağması… (Yanardağın püskürmesiyle ateş ve kül yağması)
Nehirlerin kana dönmesi… (Şiddetlenen akıntı ve dalgalarla tabandaki kızılkahve çamurun kalkması)
Hastaların iyileştirilmesi… (Vücudun belirli noktalarına dokunarak acının azaltılması)
Çekirge istilası… (Çekirgelerin aç kalıp metamorfoz sonucu ıssız yerlerden aniden çıkıp, renk değiştirip, birden sosyal topluluk olarak birleşip her şeyi yemesi)
Tufan… (Son buzul çağındaki buzulların erimesiyle -MÖ 8.000- dünya çapında bölgesel seller yaşanması: Yaklaşık 30 bin yılda bir -Dünya’nın eğiminin yaklaşık 25 derece değişmesiyle- tekrarlanan bir olay.)
Su üstünde yürüme, ağızdan kurbağa çıkarma, boş kovadan onlarca balık çıkarma… (TLC kanalında Dinamo adlı sihirbazlık programında aynıları yapıldı.)
5 Nisan 2017
Zaman bir rüzgardır
Ağaçtaki yaprakları sallayan
Rüzgar ise bir akıldır
İçimizden savrulan
5 Nisan 2017
“Galaksiler, yıldızlar dönüyorsa; zaman neden dönmesin!
Zaman, benzerliklerin bir döngüsüdür.”
5 Nisan 2017
“Özün özü düşünülemez.”
7 Nisan 2017
Bir olaya yüklenebilecek anlam sonsuzdur
O halde anlam, olaydan üstündür
Anlamı oluşturan bilgidir
O halde bilgi anlamdan üstündür
7 Nisan 2017
Evrenin bir kısır döngü olduğunu düşünüyorum.
8 Nisan 2017
“Derinden ne düşünürsen o olur.”
[/one-third][one-third]
11 Nisan 2017
Aklımız bir notadır, maddesel ritimdeki
Evren bir şarkıdır, her şeyin senfonisindeki
12 Nisan 2017
Ne kadar geniş düşünürsen o kadar daralırsın.
Sen, seni ne zaman yok edersen o zaman doğarsın.
Hiç olduğunu anladığın an her şey olursun.
Her insanın içinde tüm insanlar vardır.
Evrende büyükten küçüğe her şey tek bir enerjinin sözde farklı görünümleridir: Her şey aynıdır.
Şeyler zincirdeki halkalardır, halkaları da halkalar oluşturur, halkalardan biri koparsa zincir diye bir şey olmaz.
Zaman, kısır bir döngü olup benzerliklerin örüntüsüdür.
Titreşimler şekilleri, şekiller de görüntüyü oluşturur: Hoparlörün üstündeki tozların sesten titreşip şekle dönüşmesi gibi.
Geçmiş ve gelecek tüm zamanlar bir andır.
Bilgi, maddeden üstündür.
Hepimiz bilgi parçacıklarıyız, varlık -yani hareket, mekan/madde ve zaman HMZ- bilginin gölgesidir. Düşünce bilginin içinde. Hmz gölgenin rengi gibi benzerdir, aynıdır.
Perde zamandır, perdenin salınımı hareket, perdenin üstündeki noktalar/şekiller de maddedir, perdenin ipleri higgs alanıdır/kuantumdur.
Bilgi olmadan hiç bir şeye anlam veremeyiz.
Gerek insanlar gerekse de atom altı parçacıklar bilgisiz olamazlar / bilgi olmadan var olamazlar.
Hmz/varlık/enerji bilgiyi doğurmadı, bilgi onu/onları doğurdu.
Bilgi Hmz.yi kuşatır.
Zaman hızdan ve kütleçekiminden, hız/hareket ve kütleçekimi maddeden, madde higgsten, higgs de kuantumdan oluşur. Kuantumda ise hmz geçersizdir. Hmz dolaylı oluşur, doğrudan yoktur. Hmz yani ontoloji/varlık kendi içinde kısır döngüdür.
Hepimiz sayı doğrusu üzerindeki sayılarız. Sayılar sonsuza gider. Tüm sayılar sadece on farklı rakamdan oluşur. Sayılar görüntüde farklı, temelde ise aynıdır. Temel önemlidir. Sayılarda gerçeği arama; o, sonsuzda kaybolmaktır. Gerçek diye bir şey yoktur, çünkü gerçek dışı onu hiçer-sönümler. Sıfır/Nötr…
Her şeyde bir işaret vardır.
Evren; akıllarımızın notalar olduğu, özdeş nota çizgileri üzerinde oluşan maddesel ritimdeki bir şarkıdır.
Diğer evrenler ve hiçlik gibi kavramlar/olgular yine çizgiler üzerinde fakat bize yabancı notalardan ve farklı ritimlerden oluşan farklı şarkılardır.
Notalar, ritimler ve şarkılar olasılıklardan oluşur: “Tüm olasılıklar olabilir”.
Sonsuza giden olası her türden şarkı mevcuttur.
Çizgiler bir boyutlu bilgilerdir, nötr/sıfır boyutlu noktalardan oluşan.
15 Nisan 2017
Anda yaptıkların geçmişi çözer ve düşürür, geleceği de esnetir ve yürütür.
Hayat; domino gibi düşen, çok çözümlü bir bulmaca gibidir.
21 Nisan 2017
İçinden bir okyanus var fışkıran
Titreşimlerin olayları yücelttiği kavramlardan
Evren mi aklında, aklın mı evrende diye yanıp kavrulan
Ahkamlardan, kahharlardan, tanrılardan…
Zamanın içindeki zamanlardan!..
[Zamanın içinde zaman(lar) olabilir.]
2 Mayıs 2017
Her şey bir şeydedir, bir şey de her şeydedir.
Her şeyin özü aynıdır aynı zamanda da farklıdır.
Varız ama aynı zamanda da yokuz.
“Her bir şey tamamen benzerdir, aynı zamanda da tamamen benzersizdir.”
Bir şeyin sebebi bir tane değildir, diğer tüm sebeplerin toplamıdır.
Her pozitif genelleme, negatif genellemesine eşittir. Yani her genelleme, tersi genellemesine eşittir. Çünkü bir şeyin zıttının zıttı yine kendisidir. Şöyle ki, “Her şey aynıdır” genellemesinin tersi “Her şey farklıdır”dır ve/veya “Her şey farklıdır”ın tersi de “Her şey aynıdır”dır. Bu anlama bağlam olarak; her şey farklıdır, aynı zamanda da aynıdır. Ve fizik bilimi bize söyler ki evrende bir şeyi başka bir şeyle kıyas yapacak bir şey aslında yoktur.
Bu bağlamda bir olgunun tersini de aynı anda kabul edebiliriz.
Her şey mükemmeldir demekle, hiçbir şey mükemmel değildir demiş de oluyoruz.
Her şey farklıdır demekle, her şey aynıdır demiş de oluyoruz.
3 Mayıs 2017
Sizce bu önerme doğru mudur?
“Yokluğun olmadığı kanıtlanamazsa, varlığın olduğu da kanıtlanamaz.”
Açıklama: Yokluğun olmadığı kanıtlanamaz. Çünkü yoktur. Yani yokluğun olup/olmadığı kanıtlanamaz. Varlığın kıyası yokluktur. Bu yüzden varlığın da olup/olmadığı kanıtlanamaz.
4 Mayıs 2017
Beynimizden çıkan elektromanyetik dalgalar, yaşadığımız çevredeki olayları etkileyebiliyor. 6 senelik derin tecrübemle bunu söyleyebilirim. Sadece farkına varmak gerekli.
11 Mayıs 2017
“Sen kimsin?” sorusuna verilebilecek cevabım:
Sen kimsin?
Ben senin yalanınım!
Peki ben kimim?
Sen de benim yalanımsın!
11 Mayıs 2017
1- Benzer benzeri hem itebilir hem de çekebilir.
2- İstediğin de istemediğin de sana gelebilir.
3- Seçim hakkı gelişmiş beyinlerde -sınırlı- olarak var olabilir.
4- İnsanın “beyinsel düşünceleri” -bazı anlarda- tüm evrenden üstün olabilir.
5- Evreni anlamak için tüm sözler “anlamsız” olabilir.
6- Bir şeye odaklanırsan her şey o olabilir.
7- Anlama anlamlar bağlanabildiği için anlamlar önemsiz olabilir.
8- Beyinsel düşünceler bir halüsinasyon olabilir. Fakat evren için bunu söyleyemeyebiliriz.
9- Bunlar ve tüm düşündüklerin ve de tüm söylenecek olanlar yanlış olabilir.
18 Mayıs 2017
Olabilir/Belki…
Tüm olasılıkların olabilmesi, hiçbir olasılığın olmadığıyla aynı anlama gelebilir.
Sen, diğer insanların düşündüğü kadarsın.
Mucize diye bir şey yoktur, çünkü her şey mucizedir.
Makrodaki her bir şey zincirleme tekrarların dönen bir döngüsü olabilir.
Evren tamamlama eğiliminde olduğu için, tüm olasılıklar tamamlandığı anda yok olacak, olabilir.
Tanrı’nın zarı yoktur.
Seçimlerin hepsi seçilirse, seçim yapılmamış olur.
Bir şeyin olması daima soru ve sorun doğurur: Olmayan bir şey için soru da sorun da yoktur.
Eğer bir şey kendini aşabilseydi, o zaman bir “şey” diye bir şey olmazdı.
Evrenimiz 1 saniye içinde var olup sonra yok olmuş olabilir.
Zıttı olmayan bir cümle yazılamaz çünkü tüm kelimelerin sonuna “değil” sözü getirilebilir.
Evren olmasaydı, sadece insanlar olsaydı ve tüm insanlar düşünen birer elma olsaydı, kimse meyvelerin varlığından bırakın haberdar olmayı akıllarına bile gelmez, hayal bile edemezlerdi.
Algı, çevre faktörü kadardır.
Tüm düşünceler ve sözler çevrede olup bitenler, bilinenler kadardır.
Hiçkimse sonsuza dek bu haliyle ölümsüz olmak istemez.
Bilinmeyen(ler), bilinebilecek ihtimali olanlardır, gerçekte bilinmeyen diye bir şey olmayabilir.
Hiçbir bilinmez yoktur ki bilinmesin.
Sen, sen olduğun için mi sensin; yoksa çevredekiler sana sen dediği için mi sensin (?) Varsayalım ki evrende sadece sen olsaydın, başka hiçbir şey olmasaydı, sen, senin, sen olduğunun farkına varabilir miydin!
Elma, elma olduğu için değil; sen elmayı gördüğün için elma!
Seni de çevren gördüğü için sensin!
Ve mikro ve makrodaki tüm parçacıklar, maddeler, cisimler, canlılar, galaksiler de…
Sonsuz sayıdaki evrenlerdeki tüm şeyler ve oluşlar ve bunların dönüşümleri kendisi olduğu için kendisini aşamaz.
Bir evren, başka bir evrene uymadığı için, aralarındaki “bağlantılar” anlamsızlığa yol açacaktır.
Olumsuz düşünceler, takıntılar vs. evrenler arası zihin-bilinç yolculuğu yapanlarda görülür.
Bu yolculuğu herkes yapar, çünkü tüm evrenler bağlantılıdır.
Bu yolculuğu daha çok yapanlarda olumsuzluk ve anlamsızlık daha sık görülür.
Evrenimizde %100 birbirine benzer iki şey yoktur: Her bir şey farklıdır/kusurludur. Tüm evrenlerdeki “oluşlar” bu bağlantılar sayesinde kusursuzluktan/benzerlikten sıyrılıp/bozulup olumsuz bir tarzda örüntüleri/görüntüleri doğururlar.
Evrenimiz için zaman, mekan, hareket ve bunların varyeteleri birer “görüntü”dür. Bağlantılara kütleçekimini, kuantum dalgalarını örnek olarak verebiliriz. Ve diğer bilmediğimiz fazlaca bağlantıları da…
Sonsuz sayıdaki evrenler, aralarındaki bu bağlantılar neticesinde “olumsuz ve anlamsız” oldukları için var olurlar. Evrenimizin başlangıcı ve son bulması, kusursuzdan başlayıp, tekrar son bularak kusursuza gitme isteğidir.
Tüm evrenlerdeki “oluş”lar da bu şekildedir.
“Kusursuz” denilen olgu ise zıtların olmadığıdır. (Olabilir.)
Akıl, bir halüsinasyondur. Hem gerçektir hem de değil. Tüm zıtların olmadığı gibi…
Bir şey iyi olduğu için mi iyidir yoksa herkes ona iyi dediği için mi iyidir (?)
Beynimize taktığımız sorunlar, beynimizde bekleyip ağır hasar verebilecek diğer sorunları engelliyor olabilir.
Yaptığımız ve yaşadığımız olumsuz tüm şeyler hayatımızda bir basamak olabilir.
Başlangıç ve sonun önemli olmadığı gibi:
Sebepler ve sonuçlar önemli değildir:
Bunlar arasındaki yollar önemlidir.
Yollardaki anlarda sebep ve sonuçtan daha üstün olanları fark edebilirsin:
Şu an bunu fark ettiğin gibi:
Bir ipin baştan sona ip olması gibi:
Başta ve sonda değil de, baştan sona ilerlediğinde ipin desenini görmen gibi.
Bir şey sana gelecekse, yerin dibinde olsan bile gelir.
Evrendeki her şey birbirinden haberdardır.
Akış vardır, sebep ve sonuç var değil:
Yürümek vardır, başlangıç ve son var değil:
Mana vardır, kusur ve kusursuzluk var değil:
Renkler vardır, siyah ve beyaz var değil:
Hiçliktir, var ve yok değil:
Susmaktır, konuşmak hiç değil.
31 Temmuz 2017
“Hayatta bir anlam olsaydı hayat olmazdı”
Var var mı ki yok yok olsun
Akıl bir kaostur
Oysa ki mükemmellik en sadededir
En sade olan ise aslında olmayandır
Varlık her zaman soru ve sorun doğurur
“Olmak ya da olmamak” denilirken,
Olmamayı seçiyor değilim,
Tam aksine olmak veya olmamak da abes.
31 Temmuz 2017
Evet, her şey doğrudur, yanlış diye bir şey yoktur. Ne yaptıysanız genetiğinizde olduğunuz için yaptınız. Özgür irade diye bir şey yoktur. Genetiğiniz ve çevreniz neyse siz osunuz. Okuduğunuz kitaplar neyse, arkadaşlarınız neyse siz osunuz. Okuduklarınıza yaptıklarınıza sizi yönlendirenler vardır, iyi düşünün. Her şey bir domino etkisidir. Ancak kaderini izlersin ya da kaderine kaçarsın.
31 Temmuz 2017
Bu Dünya gezegeni ya bir uzaylının dönem ödevi ya da bu Evren başka gelişmiş bir evrendeki bir varlığın doktora tezi veya da bu Evren profesör olan bir varlığın bulduğu formülü kanıtlayan sayfalar üzerindedir. Ve biz o sayfaların üstündeki -başka- yazılar, formülleriz. Mi?
31 Temmuz 2017
Küçük çocukların kahramanları olur,
Büyük çocukların tanrıları!..
31 Temmuz 2017
1- Mucize diye bir şey yoktur, çünkü her şey mucizedir.
2- Hayat nedir mi?: Bir torbadaki 6 rakamdan birini seçtiğimizde seçim yapmış oluruz, fakat tek tek hepsini seçersek hepsi -tüm olasılıklar- seçildiği için, toplamda seçim yapılmamış olur. İşte öldüğünde de bunu tamamlarsın.
3- Tüm olasılıkların olması, hiçbir olasılığın olmadığıyla aynı anlama gelir.
4- Makrodaki her bir şey zincirleme tekrarların dönen bir döngüsüdür.
5- Sen, diğer insanların düşündüğü kadarsın.
6- Bilinmeyen(ler), bilinebilecek ihtimali olanlardır, gerçekte bilinmeyen diye bir şey yoktur.
7- Hiçbir bilinmez yoktur ki bilinmesin.
8- Eğer bir şey kendini aşabilseydi, o zaman “bir şey” diye bir şey olmazdı.
9- Kötü bir şey yaşadığında ben neden bunu yaşadım deme, çünkü kötü bir şey yaşaman da buna üzülmen de evrendeki kaosun bir parçası.
10- İnsanlar arasında “fark” diye bir şey yoktur. Tüm insanlar dolaylı ve/veya doğrudan olarak “her şeyi” hisseder. Çünkü evren tek bir vücuttur, perdenin üstündeki şekillerin aynı ipten olması gibi…
20 Ağustos 2017
Yaptığımız her hareketin ve düşündüğümüz her şeyin evrenin ve canlıların evrimsel sürecinde bir kökeni veya bir karşılığı vardır.
20 Ağustos 2017
Denizden çıkan dalgaların, tekrar denize dönme isteğiyle sinirlenip saçmalayan köpüklerindeki içi boş baloncuklar gibidir evrenler: Dalga da deniz de sudur: Hava dolan dalga kabarcıklar suya dönmek isterken evrenlerdeki görüntüleri-bozunumları mecburen oluşturur, suya benzemeye çalışırken; her şey hem farklıdır hem de benzerdir.
20 Ağustos 2017
Beynimize taktığımız sorunlar, beynimizde bekleyip ağır hasar verebilecek diğer sorunları engelliyor olabilir.
[/one-third][clearfix]
KAYNAK
393-418 Alper Çadıroğlu’nun kendi düşünceleridir.
Hazırlayan: Alper ÇADIROĞLU