Konu 369: İSLAM MODERNİZMİ VE TÜRKİYE’DEKİ YANSIMALARI

 

“İslam Modernizmi” Batı’da ortaya çıkmış bir kavramsallaştırmadır. 19. yy., İslam dünyasının Batı karşısında geri kalmışlık sancısının yaşandığı bir yüzyıldır. İslam modernizmi -onlara göre-, din ve dinsel metinler eski/yanlış yorumlanmıştır, bunların yeni ve doğruları gerekir, düşünselini savunur. O, modern öğelerle dinsel metinler arasında bağıntı kurmaya çalışır. O, bir yenilenme hareketidir. Bu hareketin öncülerinden birisi Fazlurrahman’dır. İslam modernizminin doğuşunun ana nedeni, Müslümanların modern Batı düşüncesiyle yüz yüze gelmesidir.[129] (Fazlurrahman[130])

12. ve 13. yy.dan itibaren Doğu külliyatının çevirilerle Batı’ya aktarılması sonucu, Batı’nın, Batı Orta Çağ barbarlığından kurtulup onun “tekrardan” Antik Yunan felsefesi ile tanışması söz konusudur. Batı bu sayede yeni bir düşünce sürecine girip “Rönesans, Reform, Coğrafi Keşifler, Sanayi Devrimi ve ‘Aydınlanma’” ile bilim ve düşün alanında atılıma geçmiştir. Bu süreçte Tanrı odaklı -Kilise- düşüncesi saf dışı edilmiştir: İnsan odaklı seküler/laik düşüncesi saf içi olmuştur: Modern deneysel/bilimsel yöntemler aktif olmuştur. Batı bunları siyasal politikalarla perçinleyip İslam dünyasını adım adım egemenliği altına almıştır. İslam dünyasının en büyük hâkimi Osmanlılar da 17. yy.dan itibaren Batılı entrikalar, misyonerlik faaliyetleri ve Fransız İhtilali sonucunda parçalanmaya gitmiş ve yok olmuştur. 19. yy.da Batı egemenliğine giren İslam toplumları/devletleri, dış baskıların tetiklemesiyle ve bir iç refleksle kendilerini eleştiri süzgecinden geçirmişlerdir. Bu sayede yeniden canlanmak / yenilenmek / ihya olmak için İslam modernizmi hareketi doğmuştur. Artık İslam’da “gelenekçilerin” karşısında “modernistler” vardır. En temel önderleri Cemâleddîn-i Efgānî ve öğrencisi Mısırlı Muhammed Abduh’tur. Hindistan’da da bu akım, düşünürleri tarafından dillendirilmiştir.[129] (“Seküler”[131]) (“Deneysel”[132]) (F. İht. tarihi[133]) (Not[134]) (Cemâleddîn-i Efgānî[135]) (Muhammed Abduh[136])

Bu, Osmanlı’da Tanzimat sonrası yenilikçiler tarafından da ele alınmıştır: Nâmık Kemal ve Mehmed Âkif Ersoy örneklerdendir. Mısır’daki Seyyid Kutub’u da bu akıma dâhil edebiliriz. İslam modernizminde bilgi ve bilim İslam’la yoğurulmuştur / İslamilileştirilmiştir.[129] (Nâmık Kemal[137]) (Mehmed Âkif Ersoy[138]) (Seyyid Kutub[139]) (Not[140])

Türkiye’de Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Atatürk’le laik temel çerçevesinde bu akım yapılmıştır. 1980 sonrasında ise Fazlurrahman’ın etkisiyle Yaşar Nuri Öztürk, Süleyman Ateş gibi isimlerle Türkiye’de yayılmıştır. İlk ve ortaöğretim din kültürü kitaplarında bu akımın yer alması ve halk tarafından ilgi görmesi, o tarihlerde geleneksel İslam’ın karşısında yaygınlaşmasına sebep olmuştur.[129]

___________________
[129] Hasan Aydın, “İslam Modernizmi ve Türkiye’deki Yansımaları”, Viacademia, 24 Temmuz 2014, <https://youtu.be/L9d6PdOc1bM> Erişim: 18-28 Mayıs 2015.
[130] Fazlurrahman / Fazlur Rahman: 1919’da -günümüz- Pakistan’da doğdu, 1988’de Chicago/Amerika’da öldü (a). “Pakistanlı ilim ve fikir adamı.” (b). (a) Wikipedia Contributes, “Fazlur Rahman Malik”, Wikipedia, The Free Encyclopedia, <https://en.wikipedia.org/wiki/Fazlur_Rahman_Malik>; (b) Alparslan Açıkgenç, “FAZLURRAHMAN”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 1995, <https://cdn.islamansiklopedisi.org.tr/dosya/12/C12004485.pdf> Cilt: 12, s. 280; Erişimler: 27 Ağustos 2015.
[131] “Seküler”: “Laik yaşama ait, dinden bağımsız olan.”. TDK, ags., “Seküler”, Güncel Türkçe Sözlük, Erişim: 7 Haziran 2019.
[132] “Deneysel”: “Deneye başvurularak yapılan, deneyle olan, deneyle ilgili, deneyli, tecrübi, ampirik.”. TDK, ags., “Deneysel”, Güncel Türkçe Sözlük, Erişim: 7 Haziran 2019.
[133] Fransız İhtilali 1789-1799 yılları arasındadır. Contributeurs de Wikipédia, “Révolution française”, Wikipédia, l’encyclopédie libre, <https://fr.wikipedia.org/wiki/Révolution_française> Erişim: 7 Haziran 2019.
[134] Bu sayede yeniden canlanmak (diriltmek, geliştirmek, tecdid etmek, yenilemek) için İM hareketi doğmuştur. (ihya ve tecdid için bk. dipnot 143)
[135] Efgānî/Afgânî, Cemâleddin: 1838’de İran’da doğdu, 1897’de İstanbul/Türkiye’de öldü (a). İranlı/Afganistanlı. “İslâmî uyanışı etkileyen XIX. yüzyıl fikir ve siyaset adamlarından.” (b). (a) Wikipedia Contributes, “Jamāl al-Dīn al-Afghānī”, Wikipedia, The Free Encyclopedia, <https://en.wikipedia.org/wiki/Jamāl_al-Dīn_al-Afghānī>; (b) Hayreddin Karaman, “EFGĀNÎ, Cemâleddin”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 1994, <https://cdn.islamansiklopedisi.org.tr/dosya/10/C10003992.pdf> Cilt: 10, s. 456, 457; Erişimler: 28 Ağustos 2015.
[136] Muhammed Abduh: 1849-1905, Mısır, Mısırlı (WE). “Mısırlı İslâm düşünürü, yenilik hareketinin öncülerinden.” (DİA). (a) Wikipedia Contributes, “Muhammad Abduh”, Wikipedia, The Free Encyclopedia, <https://en.wikipedia.org/wiki/Muhammad_Abduh>; (b) M. Sait Özervarlı, “MUHAMMED ABDUH”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2005, <https://cdn.islamansiklopedisi.org.tr/dosya/30/C30009894.pdf> Cilt: 30, s. 482; Erişimler: 28 Ağustos 2015.
[137] Nâmık Kemal: 1840-1888, Trakya/Türkiye, Türk. Osmanlı döneminde reformcu bir Türk Milliyetçisi. (WE). “XIX. yüzyılın ikinci yarısında Türk edebiyatı ve siyasî hayatında büyük tesirler meydana getiren vatan ve hürriyet şairi, dava ve mücadele adamı, edip, yazar, gazeteci ve idareci.” (b). (a) Wikipedia Contributes, “Namık Kemal”, Wikipedia, The Free Encyclopedia, <https://en.wikipedia.org/wiki/Nam%C4%B1k_Kemal>; (b) Ömer Faruk Akün, “NÂMIK KEMAL”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2006, <https://cdn.islamansiklopedisi.org.tr/dosya/32/C32010585.pdf> Cilt: 32, s. 361; Erişimler: 28 Ağustos 2015.
[138] Mehmed Âkif Ersoy: 1873-1936, İstanbul/Türkiye, Arnavut Türkü. Veteriner, şair, milletvekili. (a). “İstiklâl Marşı ve Safahat şairi, millî-dinî hassasiyeti, karakter ve seciyesiyle Türk milletinin gönlünde yer edinen İslâmcılık akımının önemli şahsiyeti.” (b). (a) Wikipedia Katılımcıları, “Mehmet Âkif Ersoy”, Vikipedi, Özgür Ansiklopedi, <https://tr.wikipedia.org/wiki/Mehmet_Âkif_Ersoy>; (b) M. Ertuğrul Düzdağ, M. Orhan Okay, “MEHMED ÂKİF ERSOY”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2003, <https://cdn.islamansiklopedisi.org.tr/dosya/28/C28009249.pdf> Cilt: 28, s. 432; Erişimler: 29 Ağustos 2015.
[139] Seyyid Kutub: 1906-1966, Mısır, Mısırlı (a). “Mısırlı düşünür ve aksiyon adamı.” (b). (a) Wikipedia Contributes, “Sayyid Qutb”, Wikipedia, The Free Encyclopedia, <https://en.wikipedia.org/wiki/Sayyid_Qutb>; (b) Hilal Görgün, “SEYYİD KUTUB”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2009, <https://cdn.islamansiklopedisi.org.tr/dosya/37/C37012131.pdf> Cilt: 37, s. 64; Erişimler: 29 Ağustos 2015.
[140] İM’de bilgi ve bilim İslam’la yoğurulmuştur / İslamilileştirilmiştir (İslam’da olmayan şeyler İslam’a uydurulagelmiştir).

 

Cemâleddîn-i Efgānî, II. Abdülhamid döneminde Osmanlı’ya/İstanbul’a gelerek önemli roller almıştır. Kendisi Batı düşüncesini iyi bilmektedir. Ona göre İslam akıl ve bilim dinidir: Bir din iyi yönetilmezse gelişime engel olur. İstanbul’da, peygamber doğulmaz, kazanılır, dediğinde, kendisi Osmanlı’dan uzaklaştırılmıştır. Bir keresinde yine İstanbul’da vaaz verirken kürsüde kuşu fanusun içine kapatıyor ve konuşmaya başlıyor, kuş öldüğünde cemaate soruyor, neden öldü, onlar diyor, Allah öldürdü; Efgānî, hayır, oksijensizlikten öldü, diyor: II. Abdülhamid de bunu ülkeden kovuyor. O, ona İngiliz ajanı demiştir.[141] (II. Abdülhamid[142])

İslam modernizmine göre bilimle Kur’an örtüşür, kelamcı Mu‘tezile’ye yakındır, Sünni öğeleri yeniden yorumlar.[141]

Said Nursi ve Mehmed Âkif Ersoy İslam modernistleridir ve ikisi gelenekçi II. Abdülhamid’e karşıdır. Bu yüzden II. Abdülhamid Said Nursi’yi “deli” diye tımarhaneye atmıştır. Onlar pozitif bilimin medreselerde okutulmasını istiyorlardı. Ersoy, Efgānî’nin dinsiz olmadığını anlatan makaleler yazmıştır.[141] (Said Nursi vd.[143])

___________________
[141] Hasan Aydın, “İslam Modernizmi…”, ags.
[142] II. Abdülhamid: 1842-1918, Osmanlı Devleti / İstanbul, Osmanlı Türkü, “Osmanlı padişahı (1876-1909).”. Cevdet Küçük, “ABDÜLHAMİD II”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 1988, <https://cdn.islamansiklopedisi.org.tr/dosya/1/C01000270.pdf> Erişim: 29 Ağustos 2015, Cilt: 1, s. 216.
[143] Said Nursi: 1877’de Osm. / Bitlis’de doğdu, 1960’da TR/Urfa’da öldü, Kürt (a). “Son dönem Osmanlı âlimi ve Nurculuk hareketinin kurucusu.”. “Said Nursi’nin fikrî mücadelesini İslâm düşüncesi içinde tecdid veya ihyâ olarak bilinen geleneğin bir devamı ve son dönem Osmanlı âlimleri arasında görülen yenilik hareketinin bir parçası şeklinde görmek mümkündür.” (b). “Tecdîd”: Yenileme (c). “İhya”: “is. (ihya:) esk. 1. Yeniden canlandırma, diriltme. 2. Çok iyi duruma getirme, geliştirme, güçlendirme. 3. Yeni bir güç, umut, erinç verme.” (d). (a) Wikipedia Contributes, “Said Nursî”, Wikipedia, The Free Encyclopedia, <https://en.wikipedia.org/wiki/Said_Nursî>; (b) Alparslan Açıkgenç, “SAİD NURSİ”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2008, <https://cdn.islamansiklopedisi.org.tr/dosya/35/C35011727.pdf> Cilt: 35, s. 565, 567; (c) TDK, ags., “Tecdid”, BSTS – Medenî Hukuk Terimleri Sözlüğü; (d) TDK, ags., “İhya”, Güncel Türkçe Sözlük; Erişimler: 30 Ağustos 2015.

 

Batı düşüncesi uzmanı ve entelektüel olan Fazlurrahman ilk kez Türkçeye “İslam” isimli eseriyle Prof. Mehmet Aydın ile Prof. Mehmet Dağ tarafından çevrilmiştir. Amaçları, İslam kültür tarihine eleştirel bakan bir adamı da Türkler tanısın, idi. Sonra onlar Türkiye’den tepki almıştır. Hocaları bu isimler olan Doç. Dr. Hasan Aydın’a onlar, bir gün bu konuyu yazarsan amacımızın kötü olmadığını da yaz, demiştir. (Ben Alper Çadıroğlu olarak bunu yazmış bulunuyorum şu an.)

Türkiye’de İslam modernizminin ilk uygulama alanı 1948’de CHP ile olmuştur: Sistematik olarak 1980 sonrasında olmuştur. 1979’da İran Devrimi; İslam’ın yanlış yorumlandığını, kadın haklarının olduğunu, laik ve modern olduğunu, insan haklarının varlığını kapsayan bir devrimdir.[144] (Not[145])

İslam modernizmi içinde Yaşar Nuri Öztürk önemlidir, öyle ki kendisi Genelkurmay Başkanlığında bununla ilgili -yeniden yapılanmayla ilgili- fazlaca konferans vermiştir. Zekeriya Beyaz ve Süleyman Ateş de İslam modernizmi içinde yer alır. Bu akım Türkiye’de 1980 sonrası devlet eliyle işlenmiştir. Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı iken “İslâm Gerçeği” adlı Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Komisyonuna yazdırılmış bir kitap, Cumhurbaşkanlığı fonu ile bedava basılmış ve bedava dağıtılmıştır. Bu kitap; şeriat yanlış uygulanıyor, türban zorunluluğu yoktur, İslam’ın laiklikle sorunu yoktur gibi konuları içerir. Türkiye bu akımla beraber gelenekçi İslam’dan çıkıp Neo Mu‘tezile yoluna sallaşmıştır. Fethullah Gülen ekolünün Kur’an’ı yorumlaması da İslam modernizmine uygundur.

İslam modernizmi şunları söyler. İslam Emevilerle beraber yozlaşmıştır. Cahiliye geleneği, Emevi ekolü, Yunan felsefesi, Hint mistisizmi, İran/Fars kültürü vb. gerçek İslam’ı bozmuştur: Tarih içerisindeki tüm Kur’an yorumları bu yozlaşmış gelenekle yapılmıştır. İslam, yeniden, Kur’an’a dönülerek, doğru yorumlanmalıdır. Hadisler Hz. Muhammed’in ölümünden 200 yıl sonra “uydurularak” yazılmıştır, bunlara güvenmemek gerekir. İhya/yenileme geleneği İslam kültüründe vardır.[144]

___________________
[144] Hasan Aydın, “İslam Modernizmi…”, ags.
[145] Görüşüme göre: Bu devrim, çevre ülkelere sıçramakla birlikte, TR’de sağ-sol çatışması ile başlayan 1980 darbesi ile sonuçlanan durumla bağıntılar içerir.

 

Kur’an 610 ile 632 yılları arasında oluşmuştur. Nüzul sebebi, ayetlerin oluşmasına sebep olan koşullardır. Mesela Tebük seferinde bazıları savaşa katılmaz ve onlar için Tevbe suresindeki pek çok ayet iner. Hz. Muhammed’e Kur’an’ı sana birileri öğretiyor dendiğinde, onun burnuna damga vuracağız, o öğretiyor denilen kişinin dili A’cemidir bu ise Arapçadır, iner. Hz. Muhammed’e Yahudilerce büyü yapılır, bunu bozmak için ayetler iner. Arabın biri Hz. Muhammed’le hesaplaşmak için, ey Muhammed, diye bağırır ve bunun ardından şu ayet iner, içinizden birini çağırır gibi Hz. Muhammed’i çağırmayın. Hz. Muhammed ile Zeyneb evlenirken düğün evinde uzunca yemeğe ve konuşmaya dalanlar için şu ayet iner, Hz. Muhammed’in evinde konuşmaya dalmayın. Kur’an’da bu şekilde tarihsel bağlamlar vardır. Yine Kuran’da, evlere arkadan girmeyin, geçer, bu, düşünüldüğünde bundan birçok anlam çıkarılabilir fakat bunun nüzul sebebi, İslam’dan önce Mekke ve Medine Arapları Kâbe’ye hacca gittiklerinde hacı olduklarının nişanesi/göstergesi olarak evin arkasını delip oradan eve girerlerdi ve sonra burayı kapatırlardı, Kur’an bunun iyilik olmadığını göstermek için bu ayet oluşmuştur. Bu veriler antropolojiden, hadislerden elde edilmektedir. Hadislerin neden yalanlandığı böylelikle daha iyi anlaşılır. Hurma ve üzüm suyundan sarhoşluk elde edersiniz, bu size Tanrı’nın sunduğu bir lütuftur, ayeti Mekke dönemindendir, sonrasında devletleşilen Medine döneminde cemaatin kargaşa/kavga etmeleri sonucu Hz. Ömer Hz. Muhammed’e ikide bir, artık bu içkiyi yasakla, der, sonucunda, içkide hem iyilik hem de kötülük vardır fakat kötülüğü daha fazladır, ayeti oluşur. İslam’da içkinin yararının insanı cesaretlendirdiğine inanılır. İçkili namaz kıldıran birisi ayeti yanlış okuyunca Hz. Ömer yine aynısını ona söyleyerek, içkiliyken namaza yaklaşmayın, ayeti oluşur. En sonunda kabileler arasında içki/şarap ve kumar çoğalıp belalara yol açınca, içki/şarap ve kumar birer şeytan işi pisliktir, artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi, ayeti oluşur. Kur’an’da ayetlerin tarihsel/zamanla oluşumu nüzulle birlikte bu şekilde oluşur. Kur’an’daki dövmenin/darbın nüzul sebebi şudur: Bir adam karısını dövüyor, kadının babası Hz. Muhammed’e gelip, kısasa kısas istiyorum, diyor, Hz Muhammed de o an vahiy haline girip, kadınların edepsizlik yapmasından korkarsanız uyarın, yatağı ayırın, olmazsa dövün, diyor. Doç. Dr. Hasan Aydın bunları “Felsefi Antropolojinin Işığında Hz. Muhammed ve Kuran” adlı kitabında uzun uzadıya anlatmıştır. Zeyneb Hz. Muhammed’in evlatlığının karısıdır ve onunla evlenir, bu, Arap geleneğinde uygun değildir. Kur’an’da, Ebû Leheb’in elleri kurusun, ve Ebû Cehil’e göndermeler nüzul kavramıyla ilgidir. Ebû Leheb Hz. Muhammed’e karşı çıktığı için -sülalenin yüz karasısın, yalancısın, dediği için- Kur’an’da Tanrı ona, Ebû Leheb’in elleri kurusun, bedduasını yapar. Nüzul, Kur’an’ın tarihsel ve yöresel olduğunu gösterir. Bu şekilde Kur’an’da kaldırma, hükümsüz bırakma anlamındaki nesih olmuş ayet çoktur. Yine Mekke’deyken Kur’an’da, senin dinin sana, benim dinim bana, denilen ayet, Medine’deyken, müşrikleri bulduğunuz yerde öldürüne dönüşmüştür. Kur’an bu tarzda nesih olmuş / zamanı geçmiş ayetler barındırır. Üstteki cümledeki ilk ayeti alırsanız eğer, Kur’an “laiktir – dinde zorlama yoktur”, dersiniz, fakat ikinci ayeti ve Hristiyan ve Yahudilerin -kelle vergisi- cizye vermesini alırsanız ve de nesihi-nüzulu bilirseniz, o zaman tersini düşünmek zorunda kalırsınız.[146] (Not[147]) (Not[148]) (Not[149]) (Not[150]) (Not[151]) (“Nişane”[152]) (Ebû Leheb ve Ebû Cehil vd.[153]) (Not[154])

___________________
[146] Hasan Aydın, “İslam Modernizmi…”, ags.
[147] Hz. Muh.e Kuran’ı sana birileri öğretiyor dendiğinde… Yani sen onlardan duyduğunu söylüyorsun, yazdırıyorsun veya sen değil asıl onlar yazıyor, söylüyor dendiğinde…
[148] Nahl: 103- Andolsun ki biz, onların: ‘Bunu kendisine ancak bir beşer öğretmektedir’ dediklerini biliyoruz. Saparak kendisine yöneldikleri (kimse)nin dili a’cemidir*, bu ise açıkça Arapça olan bir dildir. (a). Fussilet: 44- Eğer biz onu A’cemi (Arapça olmayan bir dilde) olan bir Kur’an kılsaydık, herhalde derlerdi ki: ‘Onun ayetleri açıklanmalı değil miydi? Arap olana, A’cemi (Arapça olmayan bir dil)mi?’ De ki: ‘O, iman edenler için bir hidayet ve bir şifadır. İman etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlık vardır ve o (Kur’an), onlara karşı bir körlüktür. İşte onlara (sanki) uzak bir yerden seslenilir.’ (b). * “A’cemi, yabancıyı ifade eden bir kelime olmakla beraber Arapça olmayan bir dil veya bir görüşe göre karmakarışık, kapalı bir dil anlamlarında da kullanılır. Bu ayette (Nahl 103) a’cemi, Kur’an’ı Peygambere öğrettiği öne sürülen kimsenin dilini ifade eder ki, onların iddiasına göre Kur’an Allah’tan bir vahy değil, Peygambere “bir başkası” tarafından öğretilmiş bir kitaptır.” (c). (a) Bu sitedeki yazıma bk. 349. konu. (b) Bu sitedeki yazıma bk. 354. konu. (c) Karışıklık olmasın diye bk. 94.1 nolu dipnotta c’de yer alıp “Elimdeki -Bakış Yayınları…” diye başlayan kısımda belirtilen yerde geçmek üzere, Ali Bulaç Nahl 103 ayetinin sonuna bu dipnotu düşmüştür.
[149] (Büyü ve büyüyü bozmak için inen/gelen/yazılan ayetler): Felak: 1- De ki: Sabahın Rabbine sığınırım. 2- Yarattığı şeylerin şerrinden, 3- Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, 4- Düğümlere üfüren-kadınların şerrinden, 5- Ve hased ettiği zaman, hasetçinin şerrinden. (a). “Haset”: Kıskançlık, çekemezlik (b). (a) Bu sitedeki yazıma bk. 364. konu. (b) TDK, ags., “Haset”, Güncel Türkçe Sözlük, Erişim: 7 Haziran 2019.
[150] (Hz. Muh’i -kötü bir üslubla- yüksek sesle çağıranlar da diyebiliriz.) Hucurat: 2- Ey iman edenler, seslerinizi peygamberin sesi üstünde yükseltmeyin ve birbirinize bağırdığınız gibi, ona bağırıp-söylemeyin; yoksa şuurunda değilken, amelleriniz boşa gider. Bu sitedeki yazıma bk. 356. konu.
[151] Ahzab: 53- Ey iman edenler (rastgele) Peygamberin evlerine girmeyin, (Bir başka iş için girmişseniz ille de) yemek vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe) çağrıldığınız zaman girin, yemeği yiyince dağılın ve (uzun) söze dalmayın. Gerçekten bu, peygambere eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktadır; oysa Allah, hak (kı açıklamak)tan utanmaz. Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin. Bu, sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de daha temizdir. Allah’ın Resûlü’ne eziyet vermeniz ve ondan sonra eşlerini nikahlamanız size ebedi olarak (helal) olmaz. Çünkü böyle yapmanız, Allah katında çok büyük (bir günah)tır. Bu sitedeki yazıma bk. 353. konu.
[152] “Nişane” (belirti): “Bir olayın veya durumun anlaşılmasına yardım eden şey, alamet, nişan, nişane”. TDK, ags., “Belirti”, Güncel Türkçe Sözlük, Erişim: 7 Haziran 2019.
[153] Ebû Leheb: MS 549-624, Mekke/Hicaz, Arap (a). “Hz. Peygamber’in amcası ve en azılı düşmanlarından biri.”. “Ebû Tâlib’in ölümünden sonra Hâşimîler’in reisi olan Ebû Leheb, kabile içi dayanışmayı sağlama mecburiyetinden dolayı Hz. Peygamber aleyhinde yürütülen faaliyetlere karşı çıkarak onu himaye etti. Ancak bu durum uzun sürmedi; Hz. Peygamber’in, ataları dahil gelmiş geçmiş bütün müşriklerin cehennemlik olduğunu söylemesine… öfkelenip onu himaye etmekten vazgeçti.”, “Ebû Leheb Hz. Peygamber’in “…sözlerine itibar edilmemesi gerektiğini söylemeye devam etti. Kendisinin ve karısının Resûl-i Ekrem’i rahatsız eden bu hareketleri üzerine Tebbet sûresi nâzil oldu. Nüzûl sırası dikkate alındığında ilk defa bu âyetlerle bir müşrikin ismen zikredilerek karısıyla birlikte tehdit edildiği görülür. Sûrenin nâzil olması üzerine Ebû Leheb’in oğulları babalarının emriyle, evli bulundukları Hz. Peygamber’in iki kızını boşadılar.” (b). Tebbet (Mesed): 1- Ebu Leheb’in iki eli kurusun; kurudu ya. 2- Malı ve kazandıkları kendisine bir yarar sağlamadı. 3- Alevi olan bir ateşe girecektir. 4- Eşi de; odun hamalı (ve) 5- Boynuna bükülmüş bir ip (bağlanmış) olarak. (c). Ebû Cehil: MS ~570-624, Mekke. Arap. Muhammed’e inanmayanlardan birisiydi. “Hz. Muhammed’in ve İslâm’ın azılı düşmanlarından biri.”. Ebû Cehil çok zengin, ticari nüfusu fazla olan ve Mekke’de söz sahibi bir kişiydi. Muhammed, Ebû Cehil’in İslam’ı parasıyla ve nüfusuyla güçlendirmesini çok istemiştir. Fakat Ebû Cehil, Muhammed’e inanmayıp İslamiyet’e karşı çıktığından Ebû Cehil’i kötüleyen “pek çok âyet nâzil olmuştur (bk. el-En‘âm 6/108; el-Hicr 15/90; el-Alak 96/9-18).” (d). (a) Wikipedia Contributes, “Abd al-‘Uzzā ibn Abd al-Muttalib”, Wikipedia, The Free Encyclopedia, <https://en.wikipedia.org/wiki/Abd_al-‘Uzzā_ibn_Abd_al-Muttalib> Erişim: 30 Ağustos 2015. (b) Mehmet Ali Kapar, “EBÛ LEHEB”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 1994, <https://cdn.islamansiklopedisi.org.tr/dosya/10/C10003743.pdf> Erişim: 8 Haziran 2019, Cilt: 10, s. 178. (c) Bu sitedeki yazıma bk. 364. konu. (d) Mehmet Ali Kapar, “EBÛ CEHİL”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 1994, <https://cdn.islamansiklopedisi.org.tr/dosya/10/C10003693.pdf> Erişim: 8 Haziran 2019, Cilt: 10, s. 117, 118.
[154] Paragrafın son kısmı için: İlk ayette İslam Mekke’deyken yani devletleşmeyip küçük gruba hitap ederken, ikincisinde ise Medine’deyken yani egemenliğini genişletmiş -söz sahibi olmuş, devletleşmiş- iken oluşmuşluğu doğaldır.

 

Hz. Muhammed öldüğünde İslam, bir şehir devleti olarak ∼140.000 kişilik bir gruptu. ∼100 yıl içerisinde İslam, imparatorluk oldu. 10.-11. yy.larda İslam yorumu Antik Yunan kültürü zemininde oluşturulmuştur. İslam modernizmi her ne kadar 19. yy.da çıksa da metot olarak Orta Çağ’da kullanılmıştır: Gazzâlî, İbn Sînâ, Fârâbî örneklerdendir. Bunlar rivayetleri reddedip Antik Yunan / Helenistik kültürünün ön plana çıkardığı “akıl ve mantık” ile Kur’an’ı yorumlamışlardır. Şu anda dünyada ve Türkiye’de yaygın olan İslam modernizmi akımı aslında, gerçekten de, “gerçek İslam”dan çıkmaktır. Burada, üstte anlatılan gerçekler reddedilip onlar değiştirilir. Kısaca, İslam modernizmi hareketindekiler kendi kültür ve ahlaklarına göre Kur’an’ı gerçek dışı uydurmalarla yorumlarlar. Kur’an’da atom teorisini bulmak, evrim teorisini bulmak, kuantumu bulmak gibi unsurlar da bu akım içinde vardır. Süleyman Ateş, Kur’an’daki İnsan suresinden, 1 günün hem 50.000 yıl hem de 1.000 yıl olduğu sonucunu çıkartarak bunun zamanda göreceliliğe işaret ettiğini ve de bunun Albert Einstein’ın izafiyet/rölativite teorisinin kanıtı olduğunu, iddia eder. Bu, abesle iştigal değildir de nedir![155] (Not[156.1]) (Orta Çağ[156.2])

Ek olarak: Bugünkü Arapçayı inşa edenler / oluşturanlar Süryani Hristiyan Araplardır. Bunlar Yunan felsefe kitaplarını Arapçaya/İslam’a çevirmişlerdir. Eski bedevi Arapçasında mutlak, hakikat, töz, cevher, bilim, sanat, nedensellik vb. terimler yoktu, sonradan girdi. Yazı bile ilkeldi, “noktalama”sı yoktu: Hz. Muhammed’in ölümünden ∼150 yıl sonra noktalama eklendi.

Arapça zengin bir dildir fakat neredeyse her dil zengindir. Önemli olan, bir dildeki bir kelimenin ne kadar farklı anlam içermesi değil de yalın/tek anlam içermesidir. Bilim dilinde bir kelimeyle dünyadaki herkes aynı şeyi anlar. Bu yüzden -zengin- günlük konuşma diliyle bilim yapılamaz.

İslam’dan önce tuzlu su ile tatlı suyun birbirine karışmaması Araplar arasında biliniyordu. Bunun örneği Kızıldeniz’de vardı.[155]

___________________
[155] Hasan Aydın, “İslam Modernizmi…”, ags.
[156.1] “Kuran-ı Kerim’de her ne okuyorsanız, onun inmiş olduğu 10 bin kişilik Mekke’de, 10 bin kişilik Medine’de, nüfusu 10’ar bindi bunların, Anadolu’da birer kasaba gibi yani, Kur’an sonuçta bir kasabaya inmiştir.”. Bu cümle İhsan Eliaçık’ın “Kur’an’a Giriş” adlı kitabının arka kapak yazısıdır. İhsan Eliaçık, “Kur’an’a Giriş: Gerçeğe, Hayata ve Topluma Dönüş”, İnşa Yayınları, 5. Baskı, 2015, <https://www.kitapyurdu.com/kitap/kurana-giris-amp-gercege-hayata-ve-topluma-donus/265325.html> veya <https://zebramo.com/products/3YRQFV> Erişim: 8 Haziran 2019.
[156.2] Gidişat gereği, bundan sonra geçecek olan Orta Çağ, İlk Çağ ile beraber geçtiğinden, ikisinin birlikte tanımlanmasını uygun gördüm, dipnot 180.2’ye bakınız.