Konu 252-257: Alevilik, İsmaililik, Şeyhlik, Hasan Sabbah, Haçlı Seferleri, Tapınak Şovalyeleri

SİTE DİZİNİNDEKİ 252. KONU
İSLAM’IN İÇİNDEKİ ALEVİLİK ve İSMAİLİLİK – ALEVİLİK TARİHİ

Ön Bilgi: Alevilik kelimesi ilk olarak 19. yy.da kullanılmıştır, oluşturulmuştur: Önceki isimleri Kızılbaş veya Rafizi idi.[98] Kökeni İsmaililik’tir.[99]

Bâtın: Gizli, görünmeyen,[100] bir şeyin iç yüzü veya gerçek anlamıdır. Batınilere göre algılanan her şeyde gizli anlamlar yüklüdür, bir açık (zahir) olan vardır bir de onun gizli ve öz-gerçekliği (bâtın) vardır.[101]

Hz. Muhammed’in ya da Muhammed bin Abdullah’ın amcasının oğlu ve damadı olan Ali, bir peygamber değildir. Muhammed Ali’yi çocukluktan büyütmüştür. Aralarında ∼30 yaş vardır.[102] Muhammed’in Ali için söylediği bazı sahih/gerçek hadisler şunlardır:
• ”Hârûn’un Mûsâ’ya yakınlığı ne ise senin de bana yakınlığın öyledir; yalnız benden sonra peygamber gelmeyecektir”
• ”Ben kimin dostu isem bu Ali de onun dostudur. Allahım! Onu dost bilene dost, düşman bilene düşman ol; ona yardım edene yardım et, onu yardımsız bırakanı da perişan et!”
• ”Ey Ali! İkimizden başkasının cünüp olarak bu mescidde yürümesi doğru değildir”
• ”Sen bana bağlısın, ben de sana”[103]

Hz. Ali (Temsili çizim) (Haraji-2010)

Hz. Muhammed’in ölümünden sonra Hz. Ali’nin ilk halife seçilmemesi durumu, Bâtınilik yanlısı olan Ali bin Ebu Talip yandaşlarına ters düştü. Sonra İslam’ın yayıldığı sıralarda Mısır fethedildi. Mısır’daki filozofların islamı kabul etmesinden başka bir seçenekleri yoktu ama kendi görüşlerini de korumak için kısmen İslam içerisinde olup İslam’a muhalefet eden Ali yandaşlarının tarafında durarak içten içe kendi görüşlerini yayarak korudular. Bu filozofların daha önce Avrupa’dan (Yunanistan’dan) Mısır’a gelenler olduğunu bilmekteyiz. Ali yandaşlarının ve bu filozofların görüşleri/düşünceleri etkileşime girerek ortaya Alevilik olgusu çıktı. Bu düşüncedeki kişilerin Mezopotamya-Arabistan-Mısır bölgelerindeki yayılma süreciyle, bu olgudaki bazı düşüncelerin İslam’ı etkilediği görülmektedir. Nitekim bu etkileşme ile birlikte bu akıma Tasavvuf, uygulayana da Sufi adını verdiler. Sufi kelimesi Yunanca “sofos” yani akıl-hikmet-bilgelik kelimesinden gelmektedir. Yanı sıra filozof ve felsefe kelimeleri de Yunanca’da “pilos” ve “sofos” kelimelerinin birleşiminden doğmuştur. Pilos, sevgi ve güzellik demektir. Yani felsefe, aklın önderliğindeki güzellik ve sevgidir. Ayrıca Yunan felsefesinde çok bilgili ve çok tutucu olan kişiler kendilerine sofistler demiştir, devamında çoğu dinde aşırı bağnaz ve tutucu olanlar “sofu” olarak adlandırılmıştır.

Ali ve iki oğlunun ve de pek çok yandaşının Kerbela’da öldürülmesiyle, sağ kalan tek torunu ve yandaşlarına, Şii Mezhebi inanırlarını imamlar şeklinde yönetme gücü verildi. Bu imamlardan İmam İsmail MS 760 yıllarında “İsmaili” mezhebini kurdu. İsmaililik düşüncesindeki insanların hedefi, filozof Farabi’nin deyimiyle: “Gerçek akıl devletini, kardeşliğe ve eşitliğe dayanan bir cumhuriyeti kurmaktı”. İsmaililer tamamıyla laiklerdi. Bu dönemde, halifeler ayrıcalıklarından vazgeçtiler mesala cuma namazında adlarına hutbe okutmaktan vazgeçtiler. MS 1164’te şeriatı kaldırdılar, namaz kılma, oruç tutma, hac gibi ibadet zorunlulukları kaldırıldı. Kadın-Erkek eşit duruma getirildi.[99]

___________________
[98] Hatice Yalçın, “Alevi Kültüründe Çocuk Yetiştirme ve Kadının Konumu”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, Sayı: 79, 2016, <http://hbvdergisi.gazi.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/1996/1501> Erişim: 14 Temmuz 2018, s. 80. ss. 79-94.
[99] Cihangir Gener, “Batıni Bir Ekol İsmaililik: İsmaili İnançlarının Türk ve Batı Dünyası Üzerindeki Etkileri”, Historical Sense, 14 Nisan 2002, <http://www.historicalsense.com/Archive/Ismaililik_1.htm> Erişim: Haziran 2012, s. 1.
[100] Türk Dil Kurumu, “Büyük Türkçe Sözlük”, arayınız: Bâtın, Zahir, <http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&view=btsim> 14 Temmuz 2018.
[101] Fatih Güzel, “Alamut’ta Sünnî Bir Şeyh: III. Hasan Nev Müselman”, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 6, 2016, <http://www.itobiad.com/download/article-file/223905> Erişim: 14 Temmuz 2018, s. 1684. ss. 1683-1697.
[102] Ethem Ruhi Fığlalı, “Ali”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 1989, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c02/c020359.pdf> Erişim: 14 Temmuz 2018, Cilt: 2, s. 371. ss. 371-374.
[103] M. Yaşar Kandemir, “Ali”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 1989, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c02/c020360.pdf> Erişim: 14 Temmuz 2018, Cilt: 2, s. 378, 379. ss. 375-378.

 

SİTE DİZİNİNDEKİ 253. KONU
İsmaililik’te Şeyhlik

Mısırlı Ali yandaşlarına “Fatimiler” adı verildi. MS 909 yılında İsmaili inancındaki “Fatimiler” Mısır’da kuruldu. Fatimiler İsmaililere bağlı olarak yönetiliyordu.

İsmaililerde ve Fatimilerde, derecelere dayalı bir sistem mevcuttur. 7 dereceli inisiasyona dayalı sistem MS 900’lerden sonra oluştu. Örneğin; şeyh, ahi, nazil gibi dereceler vardı. En üstte şeyhlerin şeyhi olarak bir kişi vardı, altında şeyhler, yine altında ahiler vardı. “Ahilik” düşüncesi Türklere buradan geçmiştir.

İsmaililik inancına göre 7. derecede yani en üst makamda bulunan şeyh mükemmelliğe ulaşmış ve Tanrı ile bir olmuştur. Tanrı salt ışıktır. Şeyhden başka 7. dereceye ulaşan yoktur ancak 6. dereceye ulaşabilmiş kişilerin ruhları öldükten sonra Tanrı’ya ulaşma mutluluğuna erişir. Daha düşük derecelerle ölenlerin ruhu reenkarnasyona girip gövdeden gövdeye geçer ve dünyada acı çekmeye devam ederdi. İsmaililer için dünya cehennem yeriydi. Düşük derecililer şeyhin emirlerini yerine getirerek kendini feda eder, bu sayede daha iyi bir hayata doğacaklarına ya da Tanrı’ya ulaşacaklarına inanırlardı!.. İsmaili olan Hasan Sabbah’ın fedailerinin, Sunni yöneticilere ve bazı sistemlere yönelik bu suikast girişimleri mevcuttur. Kendini feda edecek kişiye cennet vaad edilip, haşhaş içirilip olayı gerçekleştirmeye gönderildiği bilinir.[104]

 

SİTE DİZİNİNDEKİ 254. KONU
İsmaili Öğretisi

İsmaili Öğretisi’nde; şeriatın iddia ettiği öte dünya, cennet ve cehennem gibi kavramlar yoktur. Cennet cehennem bu dünyadadır. Kişi mutlu ise cennette, mutsuz ise cehennemdedir. Ayrıca iyi bir hayat yaşamışsa, üst düzey biri olarak tekrar dünyaya gelir düşüncesi vardır. Yanı sıra Tanrı-Evren-İnsan üçlemesi, insanın Tanrı’nın bir parçası olduğu inancı ve İnançlarda özgürlük vardır zorlama yoktur düşüncesi yaygındır. Gizli işaret, parola ve semboller yaygındır. İnsan sevgisi yada Humanizm önemli bir yer tutar.

İsmaililik’te 7 rakamının kutsallığı ve beyaz elbise giyinme, Mezopotamya, Arap Yarımadası ve Fırat Nehri çevresinde MÖ 200’lerde en iyi dönemini yaşayan Sabiilik düşüncesinden gelmektedir. Sabiilik’in içinde bu düşünceler var olmakla birlikte yanı sıra Büyük İskender’in Mezopotamya’yı fethi sırasında Pisagorculuk’tan, Sabiilerin az-orta olarak kısmen etkilendiği görülür. Yanı sıra Pisagorculuk’tan önce Sümerlerin 7 rakamını kutsallaştırdığını biliyoruz.

İsmaililerin beyaz elbise üzerine kırmızı bir kuşak takmaları, Avrupalı şovalyeleri etkilemişti: Bunun üzerine şovalyeler beyaz giysi üzerine kırmızı renkte haç işareti görünümünü uyguladılar.

İsmaili Öğretisi’nde birinci derecede, İslamiyet ve Kur’an öğretilirdi. İkinci derecede diğer dinler öğretilip, tek geçerli dinin İslam olmadığı, tüm dinlerin aynı hedefe yöneldiği gösterilirdi. Üçüncü derecede çeşitli sırlar öğretilip, sır saklama vardı. Seçilen kişilerin entellektüel ve din konusunda bilgili olması aranırdı. Nitekim çeşitli üstün filozoflar buralardan çıkmıştır. Sonraki derecelerde (4. ve 5.) ise tüm dinlerin gerçeğe ulaşmak için yetersiz kaldığı durumu mevcuttur. Peygamberler eksiksiz-tam insanlardır. İlerleyen derecelerde (6.) bu eksiksiz-tam insan olma yolu vardır, yani normal bir insan da peygamberlik makamına ulaşabilir. 6. dereceye ulaşan kişi öldükten sonra Allah’a ulaşır. Son derece olan 7. derecede Tanrı’nın yeryüzündeki görüntüsü olduğuna inanılan sadece Şeyh el Cebel vardır.

İsmaili Öğretisi’nde dinler daima ikinci planda olup, öz-gerçeklik gizli anlamlar yani Bâtınilik ön planda olmuştur. İsmaililer öğretilerini dünyaya yaymayı başarmışlardır. İsmaililer MS 874 ve 1256 yılları arası altın çağını yaşadılar.[104] Ayrıca İsmaililiğin kendinden önceki Masonluğa benzediği görülür: Örneğin Masonlukta düşünceyi aşıp ötesine geçme, insanın kendini mükemmelleştirmesi, işaretler-kelimeler, usta-kalfa-çırak kademeleri ve benzeri vardır.[105]

 

SİTE DİZİNİNDEKİ 255. KONU
Hasan Sabbah ve İsmaililik

Alamut kelimesi aluh (kartal) ve amu(h)t (öğretim) sözcüklerinin birleşimidir. Alamut Kalesi günümüz İran içinde ve İran’ın kuzeybatısındaki Türkiye’ye yakın bir yerde olup, bilinmeyen eski bir tarihte inşa edilmiştir, 860’ta kale yeniden inşa edilmiştir, Haşîşîler (The Assassins)’in kurucusu Hasan Sabbah 1090’da Alamut Kalesi’ni ele geçirip burayı mekanı yapmıştır. Sabbah liderliği Büzürg-Ümmîd adlı kumandanlarından birine bırakarak 1124’te öldü. Alamut; bazen Haşişiler olarak anıldığı, Nizari İsmaili mezhebinin liderinin idare ettiği, 1090-1256 yılları arasında Suriye’den doğu İran’a kadar yayılan Şii olan İsmaili Devleti’nin merkeziydi.[106] İsmaililer 1256 yılına kadar görüşlerini yayıyor ve çevreye hükmediyorlardı ama İsmaili Devleti ve Alamut Kalesi 1256’da Moğollar (Hûlâgû) tarafından ele geçirildi ve İsmaililer’in bir çoğu kılıçtan geçirildi.[106][107] Kalanlar ise Anadolu’daki yandaşlarının yanına sığındı[107] ve/veya Mısır Memlük Sultanı 1. Baybars (1223-1277) 1260-1280 yılları arasında Moğollar’ı defalarca yenip Alamut ve çevresine hakim oldu,[108] kalan[106] güçsüz[107] İsmaililer’i (Haşhişiler’i)  de özerk olarak kendi halllerine bıraktı.[106] Safeviler[106] (1501-1736[109]) zamanında ise “unutulma kalesi” lakabıyla devlet hapishanesi olarak kullanıldı. Günümüze kadar kalenin duvar kalıntıları ayakta kalabilmiştir.[106]

İsmaililer Selçuklu ve Haçlı saldırılarına karşın giderek zayıflıyorlardı ve büyük kayıplar aldılar, tam da bu sırada Hasan Sabah[107] (MS 1046[110]-1124) ve fedaileri düşmanların korkulu rüyası haline geldi. Hasan Sabbah aslen İranlıdır, Mısır’da üniversite eğitimi aldı, sonra İran’a dönüp İsmaili müridleri etrafında toplayarak Selçuklular’a, Araplara ve Türk Sünnilere karşı olarak tarihteki yerini aldı. Abbasi Hilafeti’ni ve Selçuklular’ı, fedaileri ile devirmek isteyen Sabbah, örgüt üyelerine “Assasins” ya da “Sır Bekçileri” adını verdi.[107] Sabbah’ın mekânı ve kalesi, günümüz İran içinde ve İranın kuzeybatısındaki Türkiye’ye yakın bir yerde olan[106] Alamut Kalesi’dir. Sabbah’ın fedaileri yeniden doğuş inancıyla, cennet vaadiyle, sınırsız itaat koşuluyla yetiştirilmiş, haşhaş içtiklerinden haşhaşiler denilmiş yanı sıra kiralık katil isimleriyle adlandırılmış veya assasins olarak ya da sır bekçileri olarak isimlendirilmiş, bazılarınca tarihin ilk terör örgütü olarak tasvirlenmiş muntazam askerlerden oluşuyorlardı. Nitekim bu fedailer dönemin Selçuklu Sultanı Melikşah’ın[107] (1055-1092[111]) elçisinin gözünü korkutmak için ortada bir şey yokken kale surlarından aşağı atlamaları ve yapılan suikast eylemleri yankılar uyandırıyordu.[107]

Selçuklular’ın vezir Nizamülmülk[107] (1018-1092[112]) komutasında[107] Yoruntaş, Arslantaş ve Koltaş önderliğindeki orduları farklı tarihlerde defalarca Sabbah’ın elindeki Alamut Kalesi’ne sefer yapıp kuşattı ama başarılı olunamadı.[111] Nizamülmülk Bağdat’a giderken Sehne köyünde konakladığı sırada Tahir adlı bir fedai tarafından öldürüldü. Bundan 35 gün sonra da Melikşah öldü.[112] Melikşah’ın vefatı yüzünden Kızılsarığ önderliğindeki seferden de sonuç alınamadı.[111]

___________________
[104] Gener, ags., s. 1.
[105] Yusuf Estroti, “14 Bin Masonumuz Var”, Milliyet [Gazete], 9 Eylül 2001, <http://www.milliyet.com.tr/2001/09/09/guncel/gun01.html> Erişim: Haziran 2012, s. 18. (Gazetede yayımlanmış bu röportajdaki bilgileri veren Estroti bir masondur.)
[106] Laurence Lockhart, M. G. S. Hodgson, “Alamūt”, Atatürk Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Cilt: 15, Sayı: 38, 2008, <http://dergipark.gov.tr/download/article-file/33317> Erişim: 14 Temmuz 2018, s. 198-202. ss. 197-206.
[107] Gener, age., s. 1, 3.
[108] Kâzım Yaşar Kopraman, “Baybars 1”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 1992, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c05/c050152.pdf> Erişim: 15 Temmuz 2018, Cilt: 5, s. 221, 222. ss. 221-223.
[109] Tufan Gündüz, “Safeviler”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2008, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c35/c350322.pdf> Erişim: 15 Temmuz 2018, Cilt: 35, s. 451. ss. 451-457.
[110] Güzel, age., s. 1684.
[111] Abdulkerim Özaydın, “Melikşah”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2004, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c29/c290032.pdf> Erişim: 14 Temmuz 2018, Cilt: 29, s. 54, 56. ss. 54-57.
[112] Abdulkerim Özaydın, “Nizamülmülk”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2007, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c29/c290032.pdf> Erişim: 14 Temmuz 2018, Cilt: 33, s. 194, 195. ss. 194-196.

 

SİTE DİZİNİNDEKİ 256. KONU
Haçlı Seferleri, Hristiyanlık, İslam ve İsmaililik

Batı’da Hristiyan liderleri olan Papa’lar, Kudüs’ün ya da kutsal toprakların kendilerine göre kâfir olan Müslümanların elinden alınmasını ve buradaki zenginliklerin Batı’ya taşınmasını istediler. Bunun üzerine gerideki her şeylerini Papanın himayesine bırakan Hristiyan askerler, yeminlerinin nişanesi olarak da giysilerine haç diktiler, böylelikle “Haçlılar” doğmuş oldu. Haçlılar ilk seferlerine 1095 yılında başladılar. 1099’da aldıkları Kudüs’ü  88 sene ellerinde tuttular ama 1187 yılında Selahattin Eyyubi Kudüs’ü geri aldı.

Haçlı seferleri sırasında Hıristiyan Haçlılar (Şövalyeler) İsmaililik’le tanıştı ve ondan etkilendi. Bu sayede onlar baskıcı Katolik Hıristiyanlık’a ve Papalık’a karşı tavır almaya başladılar. Artık dini inançlar batıni ve modern bir şekilde yorumlanıyor, akıl ön plana çıkarılıyor; laiklik, eşitlik ve insan sevgisi (Hümanizm) güçleniyordu. Bu düşünüş tarzındaki yapılanmaların Avrupa’da Katolik Hıristiyanlık ve Papalık hegemonyasına karşı çoğalması ve taraftar toplamasıyla Rönesans ve Reform hareketleri eşliğinde Avrupa bir aydınlanma çağına girdi.[113]

 

SİTE DİZİNİNDEKİ 257. KONU
İsa’nın Fakir Askerleri ve Tapınak Şovalyeleri

1099-1187 yılları arasında Kutsal saydıkları İsrail’deki Kudüs toprakları Haçlı Seferleri ile Hıristiyanlar’ın elindeydi. 1118 yılında kutsal toprakları korumak amacıyla “İsa’nın Fakir Askerleri” adı altında bir birlik oluşturuldu: Birlik 1119’da Kudüs’e geldi ve bir süre sonra Süleyman Mabedi’ni, Kutsal mabetleri ve Kiliseleri koruduğundan “Tapınak Şövalyeleri” adını aldı.[113] Tapınak Şövalyeleri’nin bir diğer amacı da mabet içindeki kaybolmuş sırları ve temellerde gömülü olduğuna inanılan “sırları” araştırarak bulmaktı. Sabbah’ın daveti üzerine Şövalyeler Alamut Kalesi’nde Sabbah’la yüz yüze konuşup batınilik hakkında çokça bilgi sahibi oldular. Ayrıca İslam içindeki İsmaililik’teki gibi gizli işaret, parola ve semboller Tapınak Şövalyeleri içinde de kullanıldı. Tapınak Şövalyeler’i İsmaililik’ten aldıkları şeyhlik örgüt sistemini ya da dereceli teşkilat sistemi olarak da adlandırılabilecek inisiasyon sistemini kendi içinde de kurmuşlardır. Ayrıca bu şövalyeler[113] (Masonlukta olduğu gibi[114]) birbirlerine “Kardeş” diye hitap ederlerdi.[113]

___________________
[113] Gener, ags., s. 2, 3.
[114] Estroti, agg., s. 18.