Konu 34: Eş Anlılık Göreliliği: Evrende Sabit Bir Zamanın Olmayışı, Zamanların Kayması

Bu özet anlatım Einstein’ın “eş anlılığın göreliliği”dir. Uzayda uzaylılara ait belirli bir hızla ve sabit bir yönde hızlıca ilerleyen çok uzun bir uzay treninin olduğunu varsayıp düşünelim. Bu süper trenin sonunda uzaylı As, başında ise uzaylı Es’in olduğunu düşünelim. Trenin tam ortasında uzaylı İs çakmağı yaktığında As ve Es saatlerini 12.00’ye ayarlayacak olsun. Bu olayın olduğu sırada uzaylı Os da uzay peronunda olsun. Çakmak yandığında Os’un gördüğü şudur: Trenin sonundaki As, trenin hızıyla ışığa doğru (dolaylı olarak) hareket ettiği için ışık As’a daha erken, trenin başındaki Es de tersi olarak ışıktan uzaklaştığı için ışık Es’e daha geç ulaşır (yani Os’a göre As Es’ten saatini daha erken ayarlamıştır). Bu sayede, Os’a göre As’ın saati 12.04’ü gösterirken Es’in saati de 12.02’yi gösteriyor olabilir (yani trenin uzunluğu ve hızı ne kadar artarsa Os’a göre saatlerin arasındaki “fark da o kadar artar”). Peki ama trenin içinde çakmağı yakan İs için (ve trenin içindeki As ve Es de dâhil -trenin içindeki- diğer herkes için) durum ne olur? Os’un gördüğünün aynısını yaşarlar gibi düşünebilirsiniz, ama As, Es ve İs için çakmak yandığında ışığı As ve Es’e aynı anda ulaşarak ikisi de saatlerini aynı anda 12.00’ye ayarlamış olur ve saatleri aynı işler. Çünkü trendekilere göre bir zaman dilimi oluşur, perondakilere göre ise saatlerin önce veya sonra ayarlandığı farklı zaman dilimleri oluşur. Buna da “eş anlılığın göreliliği” denir: “Her ne kadar insanın bunu kabul etmesi zor olsa da burada bir açmaz yoktur: Birbirlerine göre hareketli olan gözlemciler eş anlılık konusunda -hangi olayların aynı anda olduğu konusunda- anlaşamaz.”.

Burada ayrıca şu da hatırlatılmalıdır ki hızlanan cisim için zaman gittikçe yavaşlar, tersi için hızlanır, bu, ışık için elbette geçerli değildir, çünkü ışık hızı evrenin son ve sabit hızıdır, bu yüzden ışık, hareketi ve (veya) hareketleri ne olursa olsun her şeye göre (tüm gözlemcilere göre) saniyede ∼300 bin kilometre yol alarak ilerler, ne çabuk ne de geç.

Sonuçta olayların anları öyle veya böyle (en küçük ve en büyük arasındakiler olarak) kişiden kişiye (cisimden cisime veya gözlemciden gözlemciye) göre değişir. Dünya’da yaşayan insanlar için birbirlerine göre bu eş anlılık farkı, aşırı küçükken (önemsiz sayılabilecek bir düzeydeyken, gerçi neye göre önemsiz bu da ayrı konu) uzaydaki iki nokta için mesafe ve hız arttıkça bu fark da artacaktır.

Şimdi bu eş anlılığı 0 (sıfır) hız ve ışık hızı “arası” hızlardaki bütün cisimlerin farklı hareketlerine (hızlarına) uyguladığımızı düşünelim. Birbirlerine göre hareket hâlindeki cisimler için (veya tüm cisimler için) eş anlılık yoktur. (Evrende hareket etmeyen parçacık, madde, cisim veya enerji zaten yoktur: Her en küçük cisim ile her birleşmiş cisim hem doğrudan olarak hem de dolaylı olarak hareket hâlindedir.) Tüm cisimler (ya da hiçbir şey) “hangi olay[lar]ın aynı anda olduğu konusunda anlaşamaz[lar]. “Bir ‘bakış açısı’na göre tek bir zaman dilimi, diğer ‘bakış açısı’na göre birçok ‘zaman dilimi’ni kesebilir.”. Evrende herkese göre sabit işleyen, aynı olan bir zaman (zaman dilimi) yoktur, yani eş anlılık yoktur. Buna cisimlerin olaylara “bakış açısı”nın [“görüş açısı, perspektif”, “görünge” (TDK, GTS)] sapması diyebiliriz. Burada doğrudan olarak geçmişe veya geleceğe gidilmiyor (Gerçi bu ne demekse!), cisimlerin hızları ve birbirine olan mesafelerinin farklılığından ötürü birbirlerine göre zamanın yavaşlaması veya hızlanmasından dolayı kendilerine göre farklı zaman dilimleri oluşur, bu yüzden cisimler diğer cisimlerin -şimdisini değil- kendi perspektiflerine göre zaman dilimleri olarak -dolaylı olarak- ya yaşanmış geçmişini ya da yaşanmış geleceğini görür, iş burada bitmez, bir de eş anlılığın göreliliği vardır, burada da bir cisim bir olayın bir anının donmuş karesini (film karesi gibi düşünün) o karede görür [tren örneğindeki saatlerin aynı anda ayarlandığı kare (an) (zaman dilimi)] ama başka bir cisim o kareyi birçok karede görür [saatlerin farklı anlarda ayarlandığı kareler (“an”lar)]. Bu bağlamlarda “şimdi (an)” kavramı göreli olarak oluştuğundan (göreli olduğundan) aslında şimdi diye bir kavram yoktur, bu yüzden tüm cisimlere göre (yani her şeye göre) bir eş anlılık yoktur, çünkü “zaman esnektir”. Dikkat! Evrendeki cisimlerin hepsi tümel (tam, tüm, bütün, külli, bütünleşik) (aynı) “uzay-zaman bütünü”nden zamanı, tikel (kısmi, cüzi, özel) (farklı, benzersiz) olarak farklı açılarla zaman dilimi şeklinde kestiklerinden, evren bu şekilde “zaman sapmaları”yla dolu olduğundan evrendeki her bir şey birbirlerine göre hem farklı zamanları hem farklı zaman dilimlerini hem de bu zaman dilimlerinde olan olayların farklı sırada oldukları farklı zaman dilimlerini yaşar.[1]

 

Kaynak

[1] age., s. 11, 12, 53-73, 84-86, 95-97, 156-173, 275-289, 539, 542, 543, 596-598, 603-605, 613-615, 631, 632.