TEVRAT’IN KENDİNDEN ÖNCEKİ SÜMER, MISIR, HİNDU GİBİ ANTİK/KADİM İNANÇLARLA VE SONRAKİ İNANÇLARLA VE DE İNCİL VE KUR’AN’LA KARŞILAŞTIRILMASI, BENZERLİKLERİ VE DE ANTROPOLOJİ, ETİMOLOJİ, TARİH, FİZİK, KİMYA, BİYOLOJİ EŞLİĞİNDE BİLİMSEL ANALİZİ VEYA TEFSİRİ VE VEYA AÇIKLANMASI
Yazardan Açıklama:Tevrat, İncil ve Kur’an’ı yavaş-yavaş, anlaya-anlaya, düşüne-düşüne yaklaşık 1 sene içinde okudum. Okurken tek-tek not yazdım, notlar aldım. Sonra bu siteye bu notları ve ilgili ayetleri/maddeleri ekleyebilmek için -hata ve pürüz olmasın diye- hepsini daha çok düşünerek -ve bazılarını eleyerek- defalarca yine okudum. İlgili maddeleri siteye atarken ve/veya yazarken, ilk notları -yani analiz olan açıklamaları- düzenleyerek yazdım ve daha da önemlisi bu notların katbekat fazlası daha “not” ekledim, çünkü din, bilim ve felsefe tarihini araştırmışlığımdan ve artık bu üç kitabı da neredeyse ezberlediğimden benim için artık sadece yazmak kalıyordu…
Tevrat’ı baştan sona yavaş yavaş ve düşüne düşüne okudum. Maddeleri “önemli” olarak işaretledim. Sonra işaretlediğim tüm bu maddeleri, analiz yapacağım bu siteye eklemek için, tekrar tekrar yine okudum ve en iyilerini seçerek siteye ekledim. Seçtiğim bu ayetlerin altına koyu siyah yazıyla açıklamalarda bulundum. Bu açıklamalarla da İncil ve Kur’an’ın kökeninin Tevrat olduğunu, Tevrat’ın kökeninin de Sümer, Babil, Mısır, Hindu gibi Antik inançlar olduğunu benzerliklerle ve bu benzerlikleri teoloji, antropoloji ve etimoloji ışığında karşılaştırarak göstermeye çalıştım. Mucize denilenleri ve bazı olayları bilimsel olarak açıklamaya çalıştım. Diğer tarihsel tekrarlayışları ve olabilecek ihtimalleri de belirtmeye çalıştım. Ayrıca kendi yorumlarımı ve dini inanç lugatları külliyatından çeşitli açıklamalarımı da ekledim.
• Tevrat maddelerinin tamamı -yukarıda anlatıldığı gibi- yazar tarafından özenle seçilmiştir.
• Maddelerin altında koyu renkle belirtilmiş yazılar analiz olup yazar tarafından yazılmıştır. (bk. “dipnot 7, 8” ve bk. Tevrat’ın Analizi kısmı için “Kaynakça 2”)
• Maddelerde -açıklamaya gerek olmayan, doğrudan anlatılmış yerlerdeki- dikkat çekmek istediğim noktaların da altını çizdim.
• Maddelerde “( )” ve “[ ]” işaretleri içindekiler; uzunca yazılmaması ve/veya anlam kaybı olmaması için değişiklik yapılmadan Tevrat’tan alınarak kısa ve özet şeklinde yazar tarafından yazılmıştır.
• Maddelerde bazı sözler “*” ile işaretlenmiş ve sonunda da “( )” işaretleri içerisinde -sonradan ek olarak, neyin ne anlama geldiğini göstermek için- belirli terim / söz tanımlamaları veya açıklamalar yapılmıştır: Bunlar yazar tarafından değil kullanılan Tevrat kaynağındaki açıklamalar olup buradan alınmıştır.
Teşekkürler: Faydalandığım Yeni Ahit’in (İncil’in) Türkçe çevirisi için başta Kitab-ı Mukaddes Şirketi’ne ve Zirve Yayıncılık ve Dağıtım’a, Yeni Yaşam Yayınları’na ve Acar Basım’a; Tevrat’ın (Torah’ın) Türkçe çevirisi için başta Kitab-ı Mukaddes Şirketi’ne ve Yeni Yaşam Yayınları’na; Kur’an-ı Kerim’in Türkçe çevirisi için ise başta Ali Bulaç’a ve Bakış Yayınları’na değerli çalışmalarından ötürü çok teşekkür ederim. (bk. “dipnot 8” ve bk. “Kaynakça 2”)
İÇİNDEKİLER
1- Tevrat Nedir?
Tevrat’ın Analizi
2- Yaratılış
3- Mısır’dan Çıkış
4- Levililer
5- Çölde Sayım
6- Yasa’nın Tekrarı
Kaynakça
SİTE DİZİNİNDEKİ 329. KONU
TEVRAT NEDİR?
Yahudiler kutsal kitaplarına Tanah (Tanakh) demektedir. Hristiyanlar Tanah’a Eski Ahit derler. Tanah 39 kitaptan veya bölümden oluşur.[1] Tanah’ın; Tekvin (Yaratılış), Çıkış (Mısır’dan Çıkış), Levililer, Sayılar (Çölde Sayım), Tensiye (Yasa’nın Tekrarı) adlı ilk beş bölümünü Musa’nın yazdığına inanılır.[1][2] Yahudiler bu ilk beş bölüme Torah (Tora),[1] Müslümanlar ise Tevrat demektedir.[1][2] Tanah’ın Aramice yazılmış çok küçük bir kısmı hariç tamamı İbranice yazılmıştır. Tanah’ın Torah’tan sonraki 34 bölümü ise Musa’dan sonraki Yahudi tarihi ve edebiyatını anlatır.[1] Torah için ise “Yahudiler’in Anayasa Kitabı” diyebiliriz. Torah, Tanah’ın özüdür ve en önemli kısmıdır.[1][2]
Hristiyanlar Tanah’a inanırlar.[1] Müslümanlar Tanah’ın sadece Tevrat[2] ve Zebur[3] adlı kısımlarına inanırlar[1]. Zebur, Tanah’ın Mezmurlar bölümünde şiir biçiminde yazılmış -73’ünün Davut’a ait olduğu- 150 tane ilahiden oluşur.[3] Yahudiler ise Hristiyanlar’a ve Müslümanlar’a ve de onların kitaplarına inanmazlar.[4] Bulunan en eski Tevrat nüshası MÖ 3. yüzyıla aittir:[2] Tanah ise çok daha sonraya aittir.[1] İşte bu yüzden Tanah’ın neden, nasıl, ne zaman, nerede ve kimler tarafından yazıldığı hakkındaki bilgiler çok karışıktır ve çoğu anlatımlar da taraflıdır.[1][2] Tarafsız ve bilimsel olarak 3 sağlam araştırmayı sizlere sunuyorum.
1- TDV-İSAM Türkiye İslam Ansiklopedisi’ne (DİA‘ya) göre Tanah, MÖ 1000 ile MS 100 yılları arasında sözlü geleneklerin çeşitli kimseler tarafından parça parça yazıya aktarılmasıyla oluşturulmuştur.[1]
2- Belgesel Hipotez’e (Doküman Teorisi’ne) göre Tevrat MÖ 950 ile MÖ 450 yılları arasında Redaktörler (Kral Kâtipleri ve çeşitli yazıcılar) tarafından yazılmıştır.[2][5]
3- Muazzez İlmiye Çığ’ın -Kaynak Yayınları’ndan çıkan, Aralık 2013’teki 36. basımı olan- “Kur’an, İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni” adlı eserindeki sayfa 101, 102, 103 ve 104’deki yazıyı aynen/tıpatıp yazıyorum. (Bu konu önemli olduğu için özetini çıkarmadım. Gerekli gördüğüm yerlere “[ ]” işareti içerisinde açıklamalarda bulundum.)
Tek Tanrılı Din Kitaplarının Yazılış Öyküsü
Kitap sona ererken, bugüne kadar bana sorulan bir sorunun yanıtını vermeyi bir borç bildim. Soru şu: Sümerliler ile tek tanrılı din kitaplarının yazılışı arasında hemen hemen 2000 yıla yakın bir zaman aralığı var. Sümerlilerin onlara etkisi nasıl olabildi?
Etki önce Tanah’a olduğundan, yalnız onda yazılı İsrail tarihini çok kısa olarak özetleyelim:
İsrail tarihi, her üç dinin atası olarak kabul edilen İbrahim ile başlıyor. İbrahim, kardeşi Haran öldükten sonra onun oğlu Lut’u ve babası Terah’ı alarak Geldanilerin [Irak’ın en güneyi, Basra Körfezi’nin hemen üstündeki] Ur şehrinden, [Urfa’daki] Harran’a geliyor. (Ur’un Mezopotamya’nın kuzeyinde bir yer veya Urfa olabileceği görüşü de vardır). Orada Tanrı-Rab İbrahim’e görünerek, göstereceği ülkeye gitmesini, orada onu büyük bir kavim yapacağını söyler. Harran’da babası ölen İbrahim karısı ve yeğeni Lut’u alarak tanrının gösterdiği Filistin’e gider. Bu topraklarda aile çoğalır, kabileler oluşur, etraflarındaki kabileleri kendilerine bağlarlar. Kalabalık büyüdükçe problemler çıkar. Bunları çözmek üzere, tanrıdan emir aldığını söyleyen peygamberler ortaya çıkar. Onlar yeterli olmaz, yargıçlar oluşur. En sonunda bir krallık yapmak zorunda kalırlar. Daha önce onlar “en büyük tanrıdır, ondan üstün kimse olamaz” diye kral istemezler. En büyük ve ünlü kralları Davut ve onun oğlu Süleyman’dır. Süleyman’dan sonra ülke iki krallığa bölünür. Kuzey İsrail, Güney Yahuda oluyor. Önce Asurlular Yahuda’ya saldırıyor. Onları idareleri altına alıyor (MÖ 722). Bir süre sonra Babil Kralı Nabukadnezar (MÖ 586-538) İsrail topraklarına giriyor. Yakıp yıkıyor, mabetleri yerle bir ediyor. Bu arada pek çok İsrail bilgini Babil’e sürgün olarak götürüyor. Sürgüne giden bilginler orada boş oturmuyorlar. Çiviyazılarını öğrenip Babil kitaplıklarını inceliyorlar. Kuşkusuz birçok konuyu da kulaktan dolma elde ediyorlar. Daha sonra Persler Babil’i ele geçiriyor (MÖ 538-333). 70 yıl sonra Pers Kralı Kirus tutsak olanlara vatanlarına dönme izni veriyor.
[Tarih sırasını anlamayanlar veya daha iyi anlaşılması için şu şekilde de yazabiliriz. MÖ 722’de Asurlular Yahuda’ya saldırıp onları idareleri altına alırlar. Sonrasında MÖ 586’da Babil Kralı Nabukadnezar İsrail’e girer ve yakıp-yıkar, mabetleri de yerle bir eder. Fazlaca İsrail bilginini de Babil’e sürgüne götürür: Babil’de sürgündeki bu bilginler, çiviyazılarını öğrenip Babil kitaplıklarını incelerler. Birçok konuyu da kulaktan dolma olarak elde ederler. Daha sonra MÖ 538’de Persler Babil’i ele geçirir: MÖ 333 yılına kadar ellerinde kalır. MÖ 516’da -yani 70 yıl boyunca- tutsak olarak kalanlara Pers Kralı Kirus vatanlarına dönmelerine izin verir.]
Oradan dönenler büyük bir hayal kırıklığına uğruyorlar. Çünkü geride kalanlar mabetleri olmadığından tanrıları Yahve için ne gereken kurbanları ne de törenleri yapabilmişler. Yerlerine yabancı tanrı ve tanrıçalara tapan ve birbirine düşman kabileler dolmuş. Geride kalan İsrailliler onlarla evlenmiş ve onların tanrılarına tapmaya başlamışlar. Geri dönenler bunları görünce kendi halklarını bir araya toplamak ve tanrılarını yeniden hayata getirmek için Tanah’ı kaleme almışlar. Ezra ve arkadaşları ilk olarak onun Torah adı verilen ilk beş kitabını yazmışlar. Bunlar: Tekvin (Yaratılış), Çıkış (Mısır’dan Çıkış), Levililer, Sayılar (Çölde Sayım), Tensiye (Yasa’nın Tekrarı). Aslında bu kısmın Musa tarafından yazıldığına inanılır. Bu konuda çalışan bilim insanları, “Musa zamanında ancak taşlar üzerine yazılıyordu, bunun yanında o zaman yazı bunları yazacak kadar gelişmemişti. Ayrıca bunların sonunda Musa’nın ölümü anlatıldığına göre onun tarafından yazılmasına olanak yok” diyorlar. Tanah’ın diğer kısmı da yazının gelişmeye başladığı 800 yıllarından itibaren papirüslere, derilere yazılanlar ve yazısız zamanlarda akıllarda kalan konular toplanarak yazıya geçirilmiş ve Torah’ın arkasına eklenmiş. Bu da Tanah’ı ilk yazdıranın [iddia edildiği gibi] tanrı olmadığını, çeşitli kimseler tarafından çeşitli kültürlerden esinlenerek yazıldığını gösteriyor. Buna “yamalı bohça” diyorlar. 16. Yüzyılda yaşayan filozof Spinoza’ya göre bunlar Yahudilerin Babil dönüşlerinden en az yüz yıl sonra yazılmalı imiş. Yazanlar arasında bir de peygamber olarak kabul edilen Lapidu’nun karısı Deborah var. O, aynı zamanda bir süre İsrail’i idare etmiş. Ona ait bir de şiir bulunuyor (Tanah, Hakimler, Bab 5). Ondan başka da kadın peygamberler var. Bunlardan biri Şer’in kızı Serah, diğeri Hulda (Tanah, II. Krallar, Bap 22: 14). (Bir grup bilim insanı tarafından çevrisi yapılıp Saudi Arabistan’da basılmış olan Kur’an’ın Maide Suresi’nin 13. ayetinin açıklamasında: “Eski Ahit yalnız bir nüsha idi, kimsenin ezberinde tamamı yoktu. İsrail oğulları Babil’e esir düşünce Eski Ahit nüshası kaybolmuş, yıllar sonra esaretten kurtulunca hatırda kalan bazı bölümler yazılmıştır. Tövbe Suresi’nin 31. ayetinden sonra da bir açıklama var: Hz. Musa’ya verilen levhalar kaybolmuştur. Yahudi din adamları hafızalarında kalan ayetleri parça parça yazmışlardır. Babil esaretinde iyi bir yazıcı olan kahin Ezra kısmen ağızdan söylenenleri, kısmen de yazılı olan rivayetleri toplayıp Yahudi kutsal kitabını meydana çıkarmış. Bundan dolayı Ezra İsrail oğullarının saygısını kazanmış. Öyle fazla saygı görmüş ki, ona Allah’ın’oğludur, demişler. Aynı surenin 30. ayetinde “Yahudiler Üzeyir Allah’In oğlu dediler. Bu onların ağızlarında geveledikleri sözlerdir” şeklinde yazılmaktadır. Ezra Üzeyir olmuş.)
Tanah’ın, yukarıda sözünü ettiğimiz beş kitabı Yaratılış ve Tufan konularından sonra İbrahim ve sülalesinin hayat hikayesi, Mısır’dan çıkış, çölde dolaşma, Musa’nın kanunları ve Musa’nın ölümünü kapsamaktadır. Onlardan sonra gelen 34 bölüm veya kitap da yine bir tür tarih ve edebiyat olarak nitelenebilir. İsrailliler tarih yazıcılığını Hititlerden almışlardır. Sümerliler’de, Hiitler’de olduğu gibi tarih yazıcılığı yoktu. Ona karşın edebi yazıları pek çok. Bunlar İsrail yazıcılarına hem örnek olmuş, hem de edebi eserlerin konularından bol bol yararlanmışlardır.
İsrail’in ilk tarihi yalnız Tanah’ta bulunuyor. Başka yazılı kaynak yok. 19. Yüzyıldan itibaren Tanah’ta olayların geçtiği yerleri bulmak amacıyla Mezopotamya ve Filistin’de kazılar yapılmaya başlanıyor. Bu kazıların en büyük ürünleri de Mezopotamya kültürünü ve onunla birlikte Ortadoğu’nun üç bin yıllık tarihini ve kültürünü ortaya çıkarmak oluyor. Bu kazılarda ele geçen belgelerdeki yazı ve dillerin çözülmesi ve Mısır hiyeroglif yazısının okunmasıyla onlardan Tanah’a pek çok konuların geçtiği anlaşıldı. Ayrıca Tanah’ta yazılı olan ve nerede oldukları bilinmeyen birçok yer meydana çıkarıldı.[6]
Sonuç olarak bu 3 görüşü birleştirdiğimizde kanımca veya görüşüme göre karşımıza şu çıkıyor: Sürgünden sürgüne giden, günümüzde Yahudiler denilen azınlık bir grup/toplum; inançlarını ve yaşadığı tarihi olayları etraftaki mitolojilerle birleştirip, harmanlayıp, abartıp MÖ ~800 ile MÖ ~300 yılları arasında kendilerine ait sözlü gelenekleri de ekleyip kendilerine parça parça “kayıt” notları yazarlar. Sonra diğerleri bunları alır keser, biçer, ekler, birleştirir ve işte sana günümüzdeki Tanah oldu-bitti-gitti. İlk yazılan parçaların çok ilkel, abes, saçma ve çoktanrılı, canavarlar vb. ile dolu olduğunu ve bunların günümüzdeki Tanah ile düzeltilmiş, daha iyi hale getirilmiş olduğunu düşünüyorum.
İslam, Hristiyanlık ve Musevilik’e Semavi Dinler dersek; bunlardan önceki dinsel inançlara mitolojiler diyebiliriz. Analiz metninde mitoloji deyince akla bu gelsin.
___________________
[1] Ömer Faruk Harman, “Ahd-i Atik”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 1998, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c01/c010550.pdf> Erişim: Nisan 2017, Cilt: 1, s. 494-501. (Bu ilk üç maddedeki bilgiler birleşik/bağlantılı olduğu için maddelerin art arda ve tamamının okunması daha faydalı olacaktır.)
[2] Baki Adam, “Tevrat”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2012, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c41/c410026.pdf> Erişim: Nisan 2017, Cilt: 41, s. 40-45.
[3] Salime Leyla Gürkan, “Zebur”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2013, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c44/c440115.pdf> Erişim: Nisan 2017, Cilt: 44, s. 171-173.
[4] Ömer Faruk Harman, “Yahudilik”, İslam Kaynaklarında Yahudilik, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2013, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c43/c430119.pdf> Erişim: Nisan 2017, Cilt: 43, s. 222. (Yahudilere göre son peygamber Malaki’dir.)
[5] Bu sitedeki yazıma bk. (Dizin 210).
[6] Muazzez İlmiye Çığ, “Kur’an, İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni”, Kaynak Yayınları, İstanbul, 36. Basım, Aralık 2013, s. 101-104.
Analizler ya da koyu renkle belirtilen yazılar yazar tarafından yazılmış olup ve/veya yazarın ilgili diğer yazılarının yine yazar tarafından derlenmesi olup daha fazlası için yazarın -yani ben Alper Çadıroğlu’nun- bu sitenin tamamına (yani ana sayfaya) bakınız.[7] Analizde kullandığım Tevrat, İncil ve Kur’an ise şunlardır.[8] Ayrıca analizde ek olarak yararlandığım sadece 4 tane bilginin kaynağı -kaynak gösterme çakışması ve karışıklığı olmaması için manuel stille- yazı/metin içerisinde -doğrudan- gösterilmiştir.
___________________
[7] Sitemin ana sayfası bk.
[8] “Kutsal Kitap: Eski ve Yeni Antlaşma (Tevrat, Zebur, İncil)”, Kitab-ı Mukaddes Şirketi, Yeni Yaşam Yayınları, Yeni Çeviri, İstanbul 2001-2009, <https://incil.info/kitaplistesi> veya <https://www.kitabimukaddes.com/kutsal-kitap-hakkinda-bilgilendirme-ve-tam-metni/> Erişim(ler): 2011-2018. (Tevrat bilgileri ve maddeleri buradan alınmıştır.)
“İncil (Müjde): İncil’in Çağdaş Türkçe Çevirisi”, Kitab-ı Mukaddes Şirketi, Zirve Yayıncılık ve Dağıtım, Yeni Yaşam Yayınları, Acar Basım, Yeni Çeviri: 1987-1994-2001, İstanbul, 6. Basım: Temmuz 2008. (İncil bilgileri ve maddeleri buradan alınmıştır.) (Bu İncil kitabında yazanların aynısına bir üstteki -aynı- bağlantılardan ulaşabilirsiniz.)
“Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Anlamı: Meal ve Sözlük”, Meali Hazırlayan: Ali Bulaç, Bakış Yayınları, İstanbul 1985. (Kur’an bilgileri ve maddeleri buradan alınmıştır.) (Bu meal Milli Eğitim Bakanlığı’nın 18.11.1985 tarih ve 2199 sayılı Tebliğler Dergisi’nde tavsiye edilmiştir.) (Bu meali seçmemin nedeni diğerleri gibi “anlam tercümesi” olmayıp “kelimesi kelimesine” tercüme ettiği içindir: Diyanet İşleri Başkanlığı meali de dahil diğer çoğu mealde Kur’an’da olmayan sonradan eklenen ve sonradan eklenildiğini belirtmeyen -belirtse dahi bazısını belirtip bazısını belirtmeyen- açıklama şeklindeki kelime, kelime grupları ve sözler vardır: Sonradan eklendiğini -veya sonradan eklenilen her şeyi- parantez içinde belirttiği için bu meali analizde daha uygun gördüm.)
SİTE DİZİNİNDEKİ 330. KONU
YARATILIŞ
1:1 Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
Bu kavram antik medeniyetlerin mitolojilerinde bulunur. Yer-Gök bitişikti, tanrı/tanrılar onu ayırdı ve yer gök oldu. Kur’an’da da aynı kavram geçer.
1:2 Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı’nın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu.
Benzerlik -Bnz-: Suyun üzerindeki ruh/kuş/ilksel olgu kavramı mitolojilerde bulunur.
1:3 Tanrı, “Işık olsun” diye buyurdu ve ışık oldu.
1:4 Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı.
1:5 Işığa “Gündüz”, karanlığa “Gece” adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ilk gün oluştu.
Bnz: Işık/Karanlık Dualitesi eski inançlarda da bulunur.
1:6 Tanrı, “Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın” diye buyurdu.
Bnz: Sümer | En eski ulu deniz
1:7 Ve öyle oldu. Tanrı gök kubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı.
1:8 Kubbeye “Gök” adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ikinci gün oluştu.
1:9 Tanrı, “Göğün altındaki sular bir yere toplansın, kuru toprak görünsün” diye buyurdu ve öyle oldu.
1:10 Kuru alana “Kara”, toplanan sulara “Deniz” adını verdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.
1:11 Tanrı, “Yeryüzü bitkiler, tohum veren otlar, türüne göre tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları üretsin” diye buyurdu ve öyle oldu.
1:12 Yeryüzü bitkiler, türüne göre tohum veren otlar, tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları yetiştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.
1:13 Akşam oldu, sabah oldu ve üçüncü gün oluştu.
1:14-15 Tanrı şöyle buyurdu: “Gök kubbede gündüzü geceden ayıracak, yeryüzünü aydınlatacak ışıklar olsun. Belirtileri, mevsimleri, günleri, yılları göstersin.” Ve öyle oldu.
1:16 Tanrı büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışığı ve yıldızları yarattı.
Ay’ın kendisi ışık saçmaz, Güneş’ten aldığı ışığı yansıtır.
1:17-18 Yeryüzünü aydınlatmak, gündüze ve geceye egemen olmak, ışığı karanlıktan ayırmak için onları gökkubbeye yerleştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.
Bnz: Yerleştirdi kavramı, Kur’an’da da bulunur.
1:19 Akşam oldu, sabah oldu ve dördüncü gün oluştu.
1:20 Tanrı, “Sular canlı yaratıklarla dolup taşsın, yeryüzünün üzerinde, gökte kuşlar uçuşsun” diye buyurdu.
İlk canlı türleri suda/okyanusta oluştu, bitkiler daha sonra oluştu.
1:21 Tanrı büyük deniz canavarlarını, sularda kaynaşan canlıları ve uçan çeşitli varlıkları yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü.
1:22 Tanrı, “Verimli olun, çoğalın, denizleri doldurun, yeryüzünde kuşlar çoğalsın” diyerek onları kutsadı.
1:23 Akşam oldu, sabah oldu ve beşinci gün oluştu.
1:24 Tanrı, “Yeryüzü çeşit çeşit canlı yaratık, evcil ve yabanıl hayvan, sürüngen* türetsin” diye buyurdu. Ve öyle oldu. (“Sürüngen”: İbranice sözcük fare, böcek gibi öteki kara hayvanlarını da kapsıyor.)
1:25 Tanrı çeşit çeşit yabanıl hayvan, evcil hayvan, sürüngen yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü.
1:26 Tanrı, “İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım” dedi, “Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.”
1:27 Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı.
Bnz: Kur’an | O; size nefesinden üfledi, kendi nefsinden yarattı.
1:28 Onları kutsayarak, “Verimli olun, çoğalın” dedi, “Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun.
1:29 İşte yeryüzünde tohum veren her otu, tohumu meyvesinde bulunan her meyve ağacını size veriyorum. Bunlar size yiyecek olacak.
1:30 Yabanıl hayvanlara, gökteki kuşlara, sürüngenlere -soluk alıp veren bütün hayvanlara- yiyecek olarak yeşil otları veriyorum.” Ve öyle oldu.
1:31 Tanrı yarattıklarına baktı ve her şeyin çok iyi olduğunu gördü. Akşam oldu, sabah oldu ve altıncı gün oluştu.
2:1 Gök ve yer bütün öğeleriyle tamamlandı.
2:2 Yedinci güne gelindiğinde Tanrı yapmakta olduğu işi bitirdi. Yaptığı işten o gün dinlendi.
2:3 Yedinci günü kutsadı. Onu kutsal bir gün olarak belirledi. Çünkü Tanrı o gün yaptığı, Yarattığı bütün işi bitirip dinlendi.
Bnz:6 günde yaratılan yer-gök kavramı, İncil ve Kur’an’da da geçer.
Adem ile Havva
2:4 Göğün ve yerin atılış öyküsü: RAB Tanrı göğü ve yeri Yarattığında,
2:5 yeryüzünde yabanıl bir fidan, bir ot bile bitmemişti. Çünkü RAB Tanrı henüz yeryüzüne yağmur göndermemişti. Toprağı işleyecek insan da yoktu.
Kur’an’da da yağmurun yağması mucize bir olay olarak anlatılır.
2:6 Yerden yükselen buhar* bütün toprakları suluyordu. (“Yerden yükselen buhar” ya da “Yerden çıkan su kaynakları”.)
2:7 RAB Tanrı Adem’i topraktan Yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu.
Bnz: Sümer | Topraktan yaratılan insan. Sümer-Babil, Adapa Efsanesi | Adem =Adapa
Bnz: Kur’an | Yaşam soluğu, Nefes, Nefis
2:8 RAB Tanrı doğuda, Aden’de bir bahçe dikti. Yarattığı Adem’i oraya koydu.
Bnz: Sümer’in Aden -cennet- bahçesi, Kur’an’da Adn cenneti.
2:9 Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacıyla iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı.
Bnz: Sümer-Babil’in bitki/bereket tanrısı olan Marduk’un sembolü Kutsal Ağaç’tır: O ağaç Bilgelik, Sonsuzluk, Ölümsüzlük, Hayat, Yaşamın Ağacı’dır. Marduk Ağacı da köken olarak bilgelik ağacı anlamına gelen Axis Mundi’den gelir. Noel Ağacı, Marduk’un bu Hayat Ağacı’dır.
2:10 Aden’den bir ırmak doğuyor, bahçeyi sulayıp orada dört kola ayrılıyordu.
2:11 İlk ırmağın adı Pişon’dur. Altın kaynakları olan Havila sınırları boyunca akar.
2:12 Orada iyi altın, reçine ve oniks bulunur.
2:13 İkinci ırmağın adı Gihon’dur, Kûş sınırları boyunca akar.
2:14 Üçüncü ırmağın adı Dicle’dir, Asur’un doğusundan akar. Dördüncü ırmak ise Fırat’tır.
2:15 RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem’i oraya koydu.
2:16 Ona, “Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin” diye buyurdu,
2:17 “Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.”
Bnz: Sümer | Adapa efsanesi
Sümer-Babil Adapa Efsanesi: Topraktan yaratılan ilk insan Adapa’ya baş tanrı Anu, ölümsüzlük vermek ister lakin bilgelik ve su tanrısı Enki, orada sana yiyecek verilecek yeme, der. Adapa bu sözü tutar, yemez ve dünyaya atılır.
İncil ve Kur’an’da da Adem, Havva ve Ağaç hikayesi anlatılır. Kur’an bu ağacı gökyüzüne -yani cennete- çıkartmıştır.
2:18 Sonra, “Adem’in yalnız kalması iyi değil” dedi, “Ona uygun bir Yardımcı Yaratacağım.”
2:19 RAB Tanrı yerdeki hayvanların, gökteki kuşların tümünü topraktan atmıştı. Onlara ne ad vereceğini görmek için hepsini Adem’e getirdi. Adem her birine ne ad verdiyse, o canlı o adla anıldı.
2:20 Adem bütün evcil ve yabanıl hayvanlara, gökte uçan kuşlara ad koydu. Ama kendisi için uygun bir Yardımcı bulunmadı.
2:21 RAB Tanrı Adem’e derin bir uyku verdi. Adem uyurken, RAB Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı.
2:22 Adem’den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın atarak onu Adem’e getirdi.
Bnz: Sümer’deki Enki tanrısının kaburgasından dişi tanrıça Ninti’nin yaratılması.
2:23 Adem, “İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik, Etimden alınmış ettir” dedi, “Ona ‘Kadın*’ denilecek, Çünkü o adamdan* alındı.” [İbranice kadın (İşşa) sözcüğü, adam (İş) sözcüğünden türemiştir.]
2:24 Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak.
2:25 Adem de karısı da çıplaktılar, henüz utanç nedir bilmiyorlardı.
3:1 RAB Tanrı’nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, “Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?” diye sordu.
3:2 Kadın, “Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz” diye yanıtladı,
3:3 “Ama Tanrı, ‘Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz’ dedi.”
3:4 Yılan, “Kesinlikle ölmezsiniz” dedi,
3:5 “Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü
bilerek Tanrı gibi olacaksınız.”
Enki ve Yılan/Şeytan benzeşmesi.
3:6 Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi.
3:7 İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.
Bnz: Kur’an, mahrem yerleri belirdi.
3:8 Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı’nın sesini duydular. O’ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler.
Yürüyen Tanrı!
3:9 RAB Tanrı Adem’e, “Neredesin?” diye seslendi.
3:10 Adem, “Bahçede sesini duyunca korktum. Çünkü çıplaktım, bu yüzden gizlendim” dedi.
3:11 RAB Tanrı, “Çıplak olduğunu sana kim söyledi?” diye sordu, “Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin?”
3:12 Adem, “Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim” diye yanıtladı.
3:13 RAB Tanrı kadına, “Nedir bu yaptığın?” diye sordu. Kadın, “Yılan beni aldattı, o yüzden yedim” diye karşılık verdi.
3:14 Bunun üzerine RAB Tanrı yılana, “Bu yaptığından ötürü Bütün evcil ve yabanıl hayvanların En lanetlisi sen olacaksın” dedi, “Karnının üzerinde sürünecek, Yaşamın boyunca toprak yiyeceksin.
3:15 Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu Birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek, Sen onun topuğuna saldıracaksın.”
3:16 RAB Tanrı kadına, “Çocuk doğururken sana Çok acı çektireceğim” dedi, “Ağrı çekerek doğum yapacaksın. Kocana istek duyacaksın, Seni o yönetecek.”
3:17 RAB Tanrı Adem’e, “Karının sözünü dinlediğin ve sana, Meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için Toprak senin yüzünden lanetlendi” dedi, “Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın.
Bnz: Aden’in sahibi Enki’nin, yememesi gereken meyveleri yemesiyle yer altına gönderilmesi.
3:18 Toprak sana diken ve çalı verecek, Yaban otu yiyeceksin.
3:19 Toprağa dönünceye dek Ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın. Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın Ve yine toprağa döneceksin.”
3:20 Adem karısına Havva adını verdi. Çünkü o bütün insanların annesiydi.
3:21 RAB Tanrı Adem’le karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi.
3:22 Sonra, “Adem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri gibi oldu” dedi, “Artık yaşam ağacına uzanıp meyve almasına, yiyip ölümsüz olmasına izin verilmemeli.”
3:23 Böylece RAB Tanrı, yaratılmış olduğu toprağı işlemek üzere Adem’i Aden bahçesinden çıkardı.
Aden, Sümerler zamanında (Güney Irak’ta) güzel bahçelerin olduğu bir yerdi.
3:24 Onu kovdu. Yaşam ağacının yolunu denetlemek için de Aden bahçesinin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi.
4:1 Adem karısı Havva ile yattı. Havva hamile kaldı ve Kayin’i doğurdu. “RAB’bin yardımıyla bir oğul dünyaya getirdim” dedi.
4:2 Daha sonra Kayin’in kardeşi Habil’i doğurdu. Habil çoban oldu, Kayin ise çiftçi.
“Çoban” kavramı mitlerde önemlidir. Marduk/Tammuz/Dummuzi tanrıları da, İsa da çoban olarak betimlenir. Belki de çobanlık -yönetim babında- o dönemin önemli bir mesleği olup, günümüzdeki profesörlere benzeyip, güç/iktidar ile bağlantılaştırılmış olabilir.
4:3 Günler geçti. Bir gün Kayin toprağın ürünlerinden RAB’be sunu getirdi.
4:4 Habil de sürüsünde ilk doğan hayvanlardan bazılarını, özellikle de yağlarını getirdi. RAB Habil’i ve sunusunu kabul etti.
Tanrıya yiyecek sunmak, kurban törenidir; mitolojiye dayanır.
4:5 Kayin’le sunusunu ise reddetti. Kayin çok öfkelendi, suratını astı.
4:6 RAB Kayin’e, “Niçin öfkelendin?” diye sordu, “Niçin surat astın?
4:7 Doğru olanı yapsan, seni kabul etmez miyim? Ancak doğru olanı yapmazsan, günah kapıda pusuya yatmış, seni bekliyor. Ona egemen olmalısın.”
Rab, Kayin ve Habil’e hangi sununun doğru olacağını söylemedi: Kayin nereden bilebilirdi ki!
Hayvan sunusundan önce yiyecek sunusu vardı, eskiye yapılan bir devrim olabilir.
Bir de Tanrı insan gibi, “Bitkiyi istemem bana et getirin!” der gibi!
4:8 Kayin kardeşi Habil’e, “Haydi, tarlaya gidelim*” dedi. Tarlada birlikteyken kardeşine saldırıp onu öldürdü. (“Haydi tarlaya gidelim” sözleri Septuaginta, Samiriye Tevratı, Süryanice ve Vulgata’dan alındı.)
4:9 RAB Kayin’e, “Kardeşin Habil nerede?” diye sordu. Kayin, “Bilmiyorum, kardeşimin bekçisi miyim ben?” diye karşılık verdi.
4:10 RAB, “Ne yaptın?” dedi, “Kardeşinin kanı topraktan bana sesleniyor.
4:11 Artık döktüğün kardeş kanını içmek için ağzını açan toprağın laneti altındasın.
4:12 İşlediğin toprak bundan böyle sana ürün vermeyecek. Yeryüzünde aylak aylak dolaşacaksın.”
4:13 Kayin, “Cezam kaldıramayacağım kadar ağır” diye karşılık verdi,
4:14 “Bugün beni bu topraklardan kovdun. Artık huzurundan uzak kalacak, yeryüzünde aylak aylak dolaşacağım. Kim bulsa öldürecek beni.”
4:15 Bunun üzerine RAB, “Seni kim öldürürse, ondan yedi kez öç alınacak” dedi. Kimse bulup öldürmesin diye Kayin’in üzerine bir nişan koydu.
4:16 Kayin RAB’bin huzurundan ayrıldı. Aden bahçesinin doğusunda, Nod* topraklarına yerleşti. (“Nod”: “Aylak” anlamına gelir.)
Rab, yeryüzünde/Adende duruyor.
Kayin’in Soyu
4:17 Kayin karısıyla yattı. Karısı hamile kaldı ve Hanok’u doğurdu. Kayin o sırada bir kent kurmaktaydı. Kente oğlu Hanok’un adını verdi.
Kayin, ya kız kardeşi ile ya da annesi ile mi yattı?
5:1 Adem soyunun öyküsü: Tanrı insanı yarattığında onu kendine benzer kıldı.
5:2 Onları erkek ve dişi olarak yarattı ve kutsadı. Yaratıldıkları gün onlara “İnsan” adını verdi.
5:3 Adem 130 yaşındayken kendi suretinde, kendisine benzer bir oğlu oldu. Ona Şit adını verdi.
5:5 Adem toplam 930 yıl yaşadıktan sonra öldü. 5:6 Şit 105 yaşındayken oğlu Enoş doğdu. 5:8 Şit toplam 912 yıl yaşadıktan sonra öldü. 5:9 Enoş 90 yaşındayken oğlu Kenan doğdu. 5:11 Enoş toplam 905 yıl yaşadıktan sonra öldü. 5:12 Kenan 70 yaşındayken oğlu Mahalalel doğdu. 5:14 Kenan toplam 910 yıl yaşadıktan sonra öldü. 5:15 Mahalalel 65 yaşındayken oğlu Yeret doğdu. 5:17 Mahalalel toplam 895 yıl yaşadıktan sonra öldü. 5:18 Yeret 162 yaşındayken oğlu Hanok doğdu. 5:20 Yeret toplam 962 yıl yaşadıktan sonra öldü. 5:21 Hanok 65 yaşındayken oğlu Metuşelah doğdu. 5:22 Metuşelah’ın doğumundan sonra Hanok 300 yıl Tanrı yolunda yürüdü. 5:23 Hanok toplam 365 yıl yaşadı.
5:24 Tanrı yolunda yürüdü, sonra ortadan kayboldu; çünkü Tanrı onu yanına almıştı.
“Tanrı yolunda yürüyüp ortadan kaybolma” kavramı, MÖ 30’larda Niğdeli Apollonius’un hikayesinin öncülü olabilir, o da bu şekilde kaybolmuştu. Ayrıca Apollonius’un hayatı, İsa’nın hayatına çok benzer: O, İsa’dan önce yaşamıştı.
İsa’nın çarmıha gerilmesi, dirilmesi ve sonra göğe alınarak kaybolması “ortadan kaybolma”yla benzerlik gösterdiği düşünülebilir.
Ayrıca bu durum, Yunus Emre gibi dervişlerin “Tanrı’yı arama” adına, tüm hayatı boyunca kilometrelerce yol yürüyüp -bir yerde ölüp-, halkın Hak’ka yürüdü, Tanrı’da kayboldu demesi durumiyatıyla da ilişkilendirilebilir.
5:25 Metuşelah 187 yaşındayken oğlu Lemek doğdu. 5:27 Metuşelah toplam 969 yıl yaşadıktan sonra öldü.
5:28 Lemek 182 yaşındayken bir oğlu oldu. 5:29 “RAB’bin lanetlediği bu toprak yüzünden çektiğimiz eziyeti, harcadığımız emeği bu çocuk hafifletip bizi rahatlatacak” diyerek çocuğa Nuh* adını verdi. (“Nuh”: “Rahatlık” anlamına gelir.) 5:31 Lemek toplam 777 yıl yaşadıktan sonra öldü.
5:32 Nuh 500 yıl yaşadıktan sonra Sam, Ham, Yafet adlı oğulları doğdu.
Biyolojiye/Evrime göre ilk insan türleri 20-40 yaş arasında bir yaşa kadar yaşayabiliyorlardı.
Tevrat’a göre insanların bu kadar uzun yaşaması, antik tanrıların ve bu tanrılarla özdeşleştirilen kralların -sözde, hikayelerde- uzun yaşamasıyla ilişkilendirilebilir.
Tevrat’a göre evren yaklaşık 6.000 yaşındadır.
6:1 Yeryüzünde insanlar çoğalmaya başladı, kızlar doğdu.
6:2 İlahi varlıklar* insan kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler. (“İlahi varlıklar”: İbranice “Tanrı oğulları”. Bunların melek ya da Şit soyundan gelen insanlar olduğu sanılıyor.)
6:3 RAB, “Ruhum insanda sonsuza dek kalmayacak, çünkü o ölümlüdür” dedi, “İnsanın ömrü yüz yirmi yıl olacak.”
6:4 İlahi varlıkların* insan kızlarıyla evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra yeryüzünde Nefiller* vardı. Bunlar eski çağ kahramanları, ünlü kişilerdi. (“Nefiller”: İbranice sözcük “Düşmüş kişiler” anlamına gelir. Septuaginta bunu “Devler” diye çevirir.)
6:5 RAB baktı, yeryüzünde insanın yaptığı kötülük çok, aklı fikri hep kötülükte. 6:6 İnsanı yarattığına pişman oldu. Yüreği sızladı. 6:7 “Yarattığım insanları, hayvanları, sürüngenleri, kuşları yeryüzünden silip atacağım” dedi, “Çünkü onları yarattığıma pişman oldum.” 6:8 Ama Nuh RAB’bin gözünde lütuf buldu.
6:9 Nuh’un öyküsü şöyledir: Nuh doğru bir insandı. Çağdaşları arasında kusursuz biriydi. Tanrı yolunda yürüdü.
6:12 Tanrı yeryüzüne baktı ve her şeyin ne denli bozulduğunu gördü. Çünkü insanlar yoldan çıkmıştı.
6:13 Tanrı Nuh’a, “İnsanlığa son vereceğim” dedi, “Çünkü onlar yüzünden yeryüzü zorbalıkla doldu. Onlarla birlikte yeryüzünü de yok edeceğim.
Bnz: Sümer Tufan Hikayesi
Ziusudra ile Enki’nin konuşması gibi… Enki Tevrat’ta, hem Şeytan’a hem de Tanrı’ya evrilmiş gibi gözükmektedir. Onun izleri Şeytan’da ve Tanrı’da görülebilir.
6:14 Kendine gofer* ağacından bir gemi yap. İçini dışını ziftle, içeriye kamaralar yap. (“Gofer”: Ne çeşit ağaç olduğu bilinmiyor. Selvi ağacı olduğu sanılıyor.)
Marduk’un sembollerinden biri de ölümsüzlüğü simgeleyen selvi ağacıdır. Mezarlara selvi ağaca dikimi buraya dayanır.
6:15 Gemiyi şöyle yapacaksın: Uzunluğu üç yüz*, genişliği elli*, yüksekliği otuz arşın* olacak. (“Üç yüz arşın”: Yaklaşık 135 m. “Elli arşın”: Yaklaşık 22.5 m. “Otuz arşın”: Yaklaşık 13.5 m.)
6:17 Yeryüzüne tufan göndereceğim. Göklerin altında soluk alan bütün canlıları yok edeceğim. Yeryüzündeki her canlı ölecek.
6:18 Ama seninle bir antlaşma yapacağım. Oğulların, karın, gelinlerinle birlikte gemiye bin.
6:19 Sağ kalabilmeleri için her canlı türünden bir erkek, bir dişi olmak üzere birer çifti gemiye al. 6:20 Çeşit çeşit kuşlar, hayvanlar, sürüngenler sağ kalmak için çifter çifter sana gelecekler.
Her canlı türünün çiftleri gemiye sığabilir mi? Tespit edebildiğimiz hayvan türü sayısının 1 milyon olduğunu hatırlatırım.
6:22 Nuh Tanrı’nın bütün buyruklarını yerine getirdi.
7:4 Çünkü yedi gün sonra yeryüzüne kırk gün kırk gece yağmur yağdıracağım. Yarattığım her canlıyı yeryüzünden silip atacağım.”
3, 7 ve 12’den sonra “40” sayısı dini inançlarda fazlaca kullanılmıştır.
7:5 Nuh RAB’bin bütün buyruklarını yerine getirdi.
7:10 Yedi gün sonra tufan koptu.
7:11 Nuh altı yüz yaşındayken, o yılın ikinci ayının* on yedinci günü enginlerin bütün kaynakları fışkırdı, göklerin kapakları açıldı.
7:12 Yeryüzüne kırk gün kırk gece yağmur yağdı.
Tufan, Sümer tabletlerinde ve Kur’an’da 7 gün, Tevrat’ta ise 40 gün sürüyor.
7:19 Sular öyle yükseldi ki, yeryüzündeki bütün yüksek dağlar su altında kaldı.
7:23 RAB insanlardan evcil hayvanlara, sürüngenlerden kuşlara dek bütün canlıları yok etti, yeryüzündeki her şey silinip gitti. Yalnız Nuh’la gemidekiler kaldı.
8:3 Sular yeryüzünden çekilmeye başladı. Yüz elli gün geçtikten sonra sular azaldı.
8:4 Gemi yedinci ayın on yedinci günü Ararat* dağlarına oturdu. (“Ararat”: Ağrı)
Kur’an’da Cudi dağı!
8:5 Sular onuncu aya kadar sürekli azaldı. Onuncu ayın birinde dağların doruğu göründü.
Everest dağı!
8:6 Kırk gün sonra Nuh yapmış olduğu geminin penceresini açtı.
8:7 Kuzgunu dışarı gönderdi. Kuzgun sular kuruyuncaya kadar dönmedi, uçup durdu.
Kuzgun, bazı mitlerde kullanılmış bir figürdür.
8:8 Bunun üzerine Nuh suların yeryüzünden çekilip çekilmediğini anlamak için güvercini gönderdi.
8:9 Güvercin konacak bir yer bulamadı, çünkü her yer suyla kaplıydı. Gemiye, Nuh’un yanına döndü. Nuh uzanıp güvercini tuttu ve gemiye, yanına aldı.
8:10 Yedi gün daha bekledi, sonra güvercini yine dışarı saldı.
8:11 Güvercin gagasında yeni kopmuş bir zeytin yaprağıyla akşamleyin geri döndü. O zaman Nuh suların yeryüzünden çekilmiş olduğunu anladı.
Güvercin ve zeytin dalı ikilisi, barışı simgelese de aslında Babil mitlerindeki Semiramis tanrıçasının ölüm ve yok oluş sembolüdür. Babil rahipleri kavramların tersini halka anlatırlardı, yani güvercin olumlu gibi gözükse de aslında olumsuzdu, olumsuz gözüken bir şey de aslında olumluydu, bu onların sırrıydı. ABD’deki Özgürlük Heykeli, Semiramis’in ta kendisidir.
8:20 Nuh RAB’be bir sunak yaptı. Orada bütün temiz sayılan hayvanlarla kuşlardan yakmalık sunular* sundu.
Ziusudra da Tufan bittiğinde Güneş Tanrısı Utu’ya bir öküz kesmişti.
8:21 Güzel kokudan hoşnut olan RAB içinden şöyle dedi: “İnsanlar yüzünden yeryüzünü bir daha lanetlemeyeceğim. Çünkü insan yüreğindeki eğilimler çocukluğundan beri kötüdür. Şimdi yaptığım gibi bütün canlıları bir daha yok etmeyeceğim.
8:22 “Dünya durdukça Ekin ekmek, biçmek, Sıcak, soğuk, Yaz, kış, Gece, gündüz hep var olacaktır.”
9:21 [Nuh] Şarap içip sarhoş oldu, çadırının içinde çırılçıplak uzandı.
10:7 [Nuh’un oğullarının soyundan] Kûş’un oğulları: Seva, Havila, Savta, Raama, Savteka. Raama’nın oğulları: Şeva, Dedan.
Şeva ve Raama isimleri, Hindu Tanrı Şiva ve Hint kahramanı Rama ile etimolojik olarak benzerlik göstermektedir.
Zaten antik çağlarda çok az insan nüfusu olduğu için kullandıkları kelimeler çok azdı: Günümüzdeki kelimelerin kökenini -etimolojisini- yapmaya çalışsak; onbinlerce kelimenin, eski onlarca kelimeden türediğini söylebiliriz. Belki size uçuk gelebilir ama tüm kelimelerin kökeni bir kelime, tüm insan davranışlarının kökeni de sadece bir insandır diyebiliriz kanımca.
10:8 Kûş’un Nemrut adında bir oğlu oldu. Yiğitliğiyle yeryüzüne ün saldı.
10:9 RAB’bin önünde yiğit bir avcıydı. “RAB’bin önünde Nemrut gibi yiğit avcı” sözü buradan gelir.
Nimrod kendini Marduk tanrısıyla özdeşleştirmiş bir kraldır. Babil’in Yedi Katlı Kulesi’ni Nimrod yaptırmıştır. İncil ve Kur’an’da bu kule, doğrudan ve/veya dolaylı olarak geçer.
11:5 RAB insanların yaptığı kentle kuleyi görmek için aşağıya indi.
Gökteki/Gök Tanrı motifi.
11:7 “Gelin, aşağı inip dillerini karıştıralım ki, birbirlerini anlamasınlar.”
Tevrat’ta “çok tanrı” sezinlenebilir.
11:31 Terah, oğlu Avram’ı, Haran’ın oğlu olan torunu Lut’u ve Avram’ın karısı olan gelini Saray’ı yanına aldı. Kenan ülkesine gitmek üzere Kildaniler’in Ur Kenti’nden ayrıldılar. Harran’a gidip oraya yerleştiler.
Ur, Basra Körfezi’nin hemen üstündeki bir kenttir. Harran, günümüz Urfa’daki bir ilçedir. Avram, İbrahim’dir.
Notlar
Kenandan Babil’e sürgüne giden ya da Kenan/İsrail bölgesinden kovulan halk, bu bölgeyi tekrar alabilmek ümidiyle Tevrat’a anektotlar düşmüş olabilirler.
Tevrat’ın ilk bölümleri Sümer-Babil’de geçiyor gözükmektedir.
14:14 Avram yeğeni Lut’un tutsak alındığını duyunca, evinde doğup yetişmiş üç yüz on sekiz adamını yanına alarak dört kralı Dan’a kadar kovaladı.
Burada İbrahim’in çok zengin/güçlü ve etrafında -yüzlerce- adamlarının olduğunu anlıyoruz. Öyle ki kralları bile yenebiliyor!
14:18 Yüce Tanrı’nın kâhini* olan Şalem Kralı Melkisedek ekmek ve şarap getirdi. 14:19 Avram’ı kutsayarak şöyle dedi: “Yeri göğü yaratan yüce Tanrı Avram’ı kutsasın, 14:20 Düşmanlarını onun eline teslim eden yüce Tanrı’ya övgüler olsun.” Bunun üzerine Avram her şeyin ondalığını Melkisedek’e verdi. Bnz: İncil
Turgut Gürsan’ın “Dünya’nın Gizli Tarihi: Antik Çağlardan Günümüze” adlı kitabının 53. sayfasında şunlar geçmektedir: Moloh, Kenanlılar’ın Güneş Tanrısı’ydı. “Malak”tan türemiştir. Malak/Moloh, kral anlamına da gelir: Melkisedek de kral anlamındadır.
Burada Tanrı Moloh/Malak, Tevrat’ta ve İncil’de -krala dönüş(türül)üp- Melkisedek olarak evrilmiş/aktarılmış olabilir.
Kraldan mı tanrıya, tanrıdan mı krala…? Sanıyorum insanlık tarihinde krallar / kabile reisleri, tanrı inancından önce vardı: Dolayısıyla krallardan tanrılara gidilmiş olabilir: Yani tanrı inancının oluşmasının kökenlerinden biri de her şeye hükmeden kral, kabile reisi kavramının kademe kademe somuttan soyuta değişmesi ile ilk başta -dünyada somut ve insan olan- “Tanrı Kral”, sonrasında ise tahtı en yüksekte -gökte- olan -dünyayla içli dışlı fakat gökte yaşayan yarı somut yarı soyut olan- “Tanrı” ve günümüze doğru da -evrenin her tarafında olan- “Soyut Tanrı”!..
15:18-21 O gün RAB Avram’la antlaşma yaparak ona şöyle dedi:”Mısır Irmağı’ndan büyük Fırat Irmağı’na kadar uzanan bu toprakları -Ken, Keniz, Kadmon, Hitit, Periz, Refa, Amor, Kenan, Girgaş ve Yevus topraklarını- senin soyuna vereceğim.”
Tüm Orta Doğu İbrahim’in soyuna verilmiş!
16:1 Karısı Saray Avram’a çocuk verememişti. Saray’ın Hacer adında Mısırlı bir cariyesi vardı. 16:2 Saray Avram’a, “RAB çocuk sahibi olmamı engelledi” dedi, “Lütfen, cariyemle yat. Belki bu yoldan bir çocuk sahibi olabilirim.” Avram Saray’ın sözünü dinledi. 16:11 “İşte hamilesin, bir oğlun olacak, Adını İsmail koyacaksın. 16:12 Oğlun yaban eşeğine benzer bir adam olacak, O herkese, herkes de ona karşı çıkacak.
17:5 Artık adın Avram* değil, İbrahim* olacak. Çünkü seni birçok ulusun babası yapacağım. (“Avram”: “Yüce Baba” anlamına gelir. “İbrahim”: İbranice Avraham, “Çokların babası” anlamına gelir.)
17:7 Antlaşmamı seninle ve soyunla kuşaklar boyunca, sonsuza dek sürdüreceğim. Senin, senden sonra da soyunun Tanrısı olacağım. 17:8 Bir yabancı olarak yaşadığın toprakları, bütün Kenan ülkesini sonsuza dek mülkünüz olmak üzere sana ve soyuna vereceğim. Onların Tanrısı olacağım.”
Kenan, İsrail ve çevresi.
17:11 Sünnet olmalısınız. Sünnet aramızdaki antlaşmanın belirtisi olacak.
Sünnet Mısır çıkışlı olup, eski bir Mısır kabilesinin birbirini tanıma adına yaptığı uygulamaydı. Görülür yerlere kesik, çizik, boyama vs. de bu uygulamalardandır. Günümüzdeki kına, saç şekli hatta elbiseler de toplumların birbirini tanıma durumiyatıyla ilgili olup toplumların birlik, tek vücut olması anlamını taşımaktadır diyebiliriz.
Kur’an’da erkekler sünnet olsun, diye bir anlatım geçmez.
17:17 İbrahim yüzüstü yere kapandı ve güldü. İçinden, “Yüz yaşında bir adam çocuk sahibi olabilir mi?” dedi, “Doksan yaşındaki Sara doğurabilir mi?” 17:18 Sonra Tanrı’ya, “Keşke İsmail’i* mirasçım kabul etseydin!” dedi. 17:19 Tanrı, “Hayır. Ama karın Sara sana bir oğul doğuracak, adını İshak* koyacaksın” dedi, “Onunla ve soyuyla antlaşmamı sonsuza dek sürdüreceğim. (“İsmail”: “Tanrı işitir”, “İshak”: “Güler” anlamına gelir.) 17:20 İsmail’e gelince, seni işittim. Onu kutsayacak, verimli kılacak, soyunu alabildiğine çoğaltacağım. On iki beyin babası olacak. Soyunu büyük bir ulus yapacağım. 17:21 Ancak antlaşmamı gelecek yıl bu zaman Sara’nın doğuracağı oğlun İshak’la sürdüreceğim.”
19:1 İki melek akşamleyin Sodom’a vardılar. Lut kentin kapısında oturuyordu. Onları görür görmez karşılamak için ayağa kalktı. Yere kapanarak, 19:2 “Efendilerim” dedi, “Kulunuzun evine buyurun. Ayaklarınızı yıkayın, geceyi bizde geçirin.
Melekler, insan gibi ya da kılığında.
19:28 Sodom ve Gomora’ya ve bütün ovaya baktı. Yerden, tüten bir ocak gibi duman yükseliyordu. 19:29 Tanrı ovadaki kentleri yok ederken İbrahim’i anımsamış ve Lut’un yaşadığı kentleri yok ederken Lut’u bu felaketin dışına çıkarmıştı.
20:12 Üstelik, Sara gerçekten kızkardeşimdir. Babamız bir, annemiz ayrıdır. Onunla evlendim.
İbrahim kızkardeşiyle evlenmiş!
Evlenme veya Evlilik müessesesi Babiller tarafından MÖ 1.600’lerde oluşturuldu.
21:2 Sara hamile kaldı; İbrahim’in yaşlılık döneminde, tam Tanrı’nın belirttiği zamanda ona bir erkek çocuk doğurdu.
İncil’de bakire Meryem’in Tanrı’nın Ruhu tarafından hamile kalması, Sara’nın Tanrı isteğiyle hamile kalmasına benzer.
İncil’den önce bakire/kısır/yaşlı dişi insanların ve tanrıçaların, tanrısallıkla hamile kaldığı örnekler çoktur.
21:9 Ne var ki Sara, Mısırlı Hacer’in İbrahim’den olma oğlu İsmail’in alay ettiğini görünce,
Tevrat’a göre büyük ihtimalle; İbrahim, Sara ve İshak Sümerli -Urlu-, Hacer Mısırlı, İsmail ise Mısır-Sümerli’dir.
23:10 Hititli Efron halkının arasında oturuyordu. Kent kapısında toplanan herkesin duyacağı biçimde,
Hititler MÖ 1600-1200 yıllarında Anadolu civarında yaşadı. O halde, bu tarihe, ortalama MÖ 1400 dersek, İbrahim de bu dönemlerde yaşamış olmalı.
23:19 İbrahim karısı Sara’yı Kenan ülkesinde Mamre’ye -Hevron’a- yakın Makpela Tarlası’ndaki mağaraya gömdü. Mısır-Kenan-Suriye koridorunda, Hititler’in Suriye’ye inmesi MÖ 1400 civarları. İbrahim MÖ 1400-1200 arasında yaşamış olabilir. Makpela, Suriye’nin aşağısında.
24:7 [İbrahim] “Beni baba ocağından, doğduğum ülkeden getiren, ‘Bu toprakları senin soyuna vereceğim’ diyerek ant içen Göklerin Tanrısı RAB senin önünden meleğini gönderecek. Böylece oradan oğluma bir kız alabileceksin.
Ur’dan Kenan’a…
24:9 Bunun üzerine uşak elini efendisi İbrahim’in uyluğunun altına koyarak bu konuda ant içti.
İlginç bir ant!
25:21 İshak karısı için RAB’be yakardı, çünkü karısı kısırdı. RAB İshak’ın yakarışını yanıtladı, Rebeka hamile kaldı.
28:9 [İshak oğlu Yakup] İsmail’in yanına gitti. İbrahim oğlu İsmail’in kızı Nevayot’un kızkardeşi Mahalat’la evlenerek onu karılarının üzerine getirdi.
Tevrat’ta akraba evlilikleri çoktur.
29:34 [Yakup’un eşi Lea; Ruben ve Şimon’dan sonra] Üçüncü kez hamile kalıp bir daha erkek çocuk doğurdu.”Artık kocam bana bağlanacak” dedi, “Çünkü ona üç erkek çocukdoğurdum.” Onun için çocuğa Levi* adı verildi. (“Levi”: “Bağlılık” anlamına gelir.) Levililer.
29:35 Dördüncü kez hamile kaldı ve bir erkek çocuk daha doğurdu.”Bu kez RAB’be övgüler sunacağım” dedi. Onun için çocuğaYahuda* adını verdi. Bir süre doğum yapmadı. (“Yahuda”: “Övgü” anlamına gelir.)
Yahudalılar.
31:45 Yakup bir taş alıp onu anıt olarak dikti.
Bu taş anıt kültü, Hacer-ül Esved taşınının öncüllerinden olabilir.
32:24 Böylece Yakup arkada yalnız kaldı. Bir adam gün ağarıncaya kadar onunla güreşti. 32:25 Yakup’u yenemeyeceğini anlayınca, onun uyluk kemiğinin başına çarptı. Öyle ki, güreşirken Yakup’un uyluk kemiği çıktı. 32:26 Adam, “Bırak beni, gün ağarıyor” dedi. Yakup, “Beni kutsamadıkça seni bırakmam” diye yanıtladı. 32:27 Adam, “Adın ne?” diye sordu. “Yakup.” 32:28 Adam, “Artık sana Yakup değil, İsrail* denecek” dedi, “Çünkü Tanrı’yla, insanlarla güreşip yendin.” (“İsrail”: “Tanrı’yla güreşir” anlamına gelir.) 32:29 Yakup, “Lütfen adını söyler misin?” diye sordu. Ama adam, “Neden adımı soruyorsun?” dedi. Sonra Yakup’u kutsadı. 32:30 Yakup, “Tanrı’yla yüzyüze görüştüm, ama canım bağışlandı” diyerek oraya Peniel* adını verdi. (“Peniel”: “Tanrı’nın yüzü” anlamına gelir.) 32:31 Yakup Peniel’den ayrılırken güneş doğdu. Uyluğundan ötürü aksıyordu. 32:32 Bu nedenle İsrailliler bugün bile uyluk kemiğinin üzerindeki siniri yemezler. Çünkü Yakup’un uyluk kemiğinin başındaki sinire çarpılmıştı.
Yakup, Tanrı’yla güreşip onu yeniyor, Tanrı burada insan kılığında ya da gerçekten insan. Buraya kadar Tevrat’ın tanrısı zaten insan gibi konuşup hakeret ediyor.
Sıralama; Adem, Nuh, İbrahim-Lut, İsmail-İshak, Esav-Yakup, Yusuf.
33:20 [Yakup, Kenan-Şekem’de] Orada bir sunak kurarak El-Elohe-İsrail* adını verdi. (“El-Elohe-İsrail”: “Tanrı İsrail’in Tanrısı” anlamına gelir.)
El, Al, Eloh, İlah; yüce/büyük anlamında Tanrı demektir.
İncil’de Tanrı Eli ve Elohi olarak, Kur’an’da ise El-İlah yani Allah olarak geçer.
El, Kenanlılar’ın tanrısı olup, tarihi Tevrat’tan önceki MÖ 2.000-1.500 yılları arasına uzanır.
35:8 [24:15 İbrahim’in kardeşi Nahor’la karısı Milka’nın oğlu Betuel’in kızı Rebeka… 24:67 İshak Rebeka’yı annesi Sara’nın yaşamış olduğu çadıra götürüp onunla evlendi.] (Yani İbrahim oğlu İshak, kuzeniyle evleniyor.) Rebeka’nın dadısı Debora ölünce Beytel’in güneyindeki meşe ağacının altına gömüldü. Bu yüzden ağaca Allon-Bakut* adı verildi. (“Allon-Bakut”: “Ağlama meşesi” anlamına gelir.)
Ağlama Meşesi – Ağlama Duvarı (?)
35:18 [29:10 Yakup dayısı Lavan’ın kızı Rahel’i… 29:16 Lavan’ın iki kızı vardı. Büyüğünün adı Lea, küçüğünün adı Rahel’di.] (Yakup, dayısının kızlarıyla evleniyor.) Ama Rahel ölmek üzereydi. Can verirken oğlunun adını Ben-Oni* koydu. Babası ise çocuğa Benyamin* adını verdi. (“Ben-Oni”: “Kederimin oğlu”, “Benyamin”: “Sağ elimin oğlu” ya da “Güneyli oğul” anlamına gelir.)
“Sağ, Sağ taraf, Sağ el” kavramı hem mitolojide hem de Tevrat, İncil ve Kur’an’da kullanılagelmiş -tanrısal- bir güç sembolü olarak karşımıza çıkmaktadır.
35:20 Yakup Rahel’in mezarına bir taş dikti. Bu mezar taşı bugüne kadar kaldı.
35:23 Yakup’un on iki oğlu vardı. Lea’nın oğulları: Ruben -Yakup’un ilk oğlu-, Şimon, Levi, Yahuda, İssakar, Zevulun.
35:24 Rahel’in oğulları: Yusuf, Benyamin.
35:25 Rahel’in cariyesi Bilha’nın oğulları: Dan, Naftali.
35:26 Lea’nın cariyesi Zilpa’nın oğulları: Gad, Aşer. Yakup’un Paddan-Aram’da doğan oğulları bunlardır.
Yahudiler’in meşhur 12 kavmi!
İsrailliler’i neredeyse tarih boyunca başka toplumların kralları yönetmiştir: Kendileri bazen -diğer bazı toplumların da yaşadığı üzere, ki o dönemlerde öyleydi- oradan oraya sürülmüşlerdir, kovulmuşlardır, mübadele edilmişlerdir: Ayrıca yine o dönemlerde “köyden kente göç” eder gibi zengin/canlı kentlere çalışmak ve/veya orada yaşamak üzere gitmelerin söz konusu olduğu düşünülebilir.
37:3 İsrail (yani Yakup) Yusuf’u öbür oğullarının hepsinden çok severdi. Çünkü Yusuf onun yaşlılığında doğmuştu.
37:9 Yusuf bir düş daha görüp kardeşlerine anlattı. “Dinleyin, bir düş daha gördüm” dedi, “Güneş, ay ve on bir yıldız önümde eğildiler.” (Yusuf’un kardeşleri onu kıskanır ve onu Mısır’a giden Midyanlılar’a/İsmaililer’e satarlar, sonra onlar da Yusuf’u Mısır firavununun bir görevlisine satar.)
12 Ritüeli! Tarih boyunca 12 sayısı inançsal ve gizemli olarak kullanılmıştır. 12+1=13 tarzında, 13. şey Tanrı, Güç, Yücelik olarak anlamlandırılmıştır. Örneğin İsa ve 12 Havari vs. gibi.
37:35 [37:33,34 Yakup, Yusuf’un kaybolduğunu öğrenince] Bütün oğulları, kızları onu avutmaya çalıştılarsa da o avunmak istemedi. “Oğlumun yanına, ölüler diyarına yas tutarak gideceğim” diyerek oğlu için ağlamaya devam etti.
“Ölüler Diyarı” söylemi Sümer ve Antik Mısır’da geçer: Yeraltıdır yani ölülerin gittiği yerdir veya cehennem olarak da düşünülmüştür.
38:6 Yahuda ilk oğlu Er için bir kadın aldı. Kadının adı Tamar’dı. (38:7-13 Er kötüydü, Rab onu öldürdü. Er’in kardeşi Onan’la evlendirildi o da öldü. Yahuda, Tamar’ı küçük oğluyla evlendirecekti ama -o da ölebilir diye korktuğundan- sözünü tutmadı.)
38:14 Tamar üzerindeki dul giysilerini çıkardı. Peçesini örttü, sarınıp Timna yolu üzerindeki Enayim Kapısı’nda oturdu. Çünkü Şela büyüdüğü halde onunla evlenmesine izin verilmediğini görmüştü. 38:15 Yahuda onu görünce fahişe sandı. Çünkü yüzü örtülüydü. 38:16 Yolun kenarına, ona doğru seğirterek, kendi gelini olduğunu bilmeden, “Hadi gel, seninle yatmak istiyorum” dedi. Tamar, “Seninle yatarsam, bana ne vereceksin?” diye sordu. 38:17 Yahuda, “Sürümden sana bir oğlak göndereyim” dedi. Tamar, “Oğlağı gönderinceye kadar rehin olarak bana bir şey verebilir misin?” dedi. 38:18 Yahuda, “Ne vereyim?” diye sordu. Tamar, “Mührünü, kaytanını ve elindeki değneği” diye yanıtladı. Yahuda bunları verip onunla yattı. Tamar hamile kaldı. 38:19 Gidip peçesini çıkardı, yine dul giysilerini giydi.
Demek ki o dönemde bir kadının yüzü örtülü ise, kadın “kapalı” ise fahişe oluyormuş: Bu benim iddiam değildir ve/veya bunu ben söylemiyorum bir yukarıdaki Tevrat maddeleri bunu söylüyor. Sümer’de “Tapınak Fahişeleri” (Mabet Kadınları) da kapalıydı, yüzü örtülüydü. Bunlar tapınaklarda tanrı(lar) adına cinsel ilişkiye girdiği için kutsal sayılırdı ve dışarıda -çarşıda- gezerken ayırt edilip tanınmamak için örtünürlerdi. Bunlar da benim iddiam değildir ve/veya bunları ben söylemiyorum Muazzez İlmiye Çığ ve Ann Chamberlin’den aldığım bilgilerdir. Sonuçta bu paragrafın yazarla hiçbir alakası yoktur.
“Enayim Kapısı” sözündeki “Enayim” günümüzde avanak-budala anlamına gelen “Enayi”ye mi dönüştü acaba?
Not: Yusuf, Tevrat’tan çıkardığıma göre, MÖ 1.300-1.100 arasında yaşamış olabilir.
41:38 Firavun görevlilerine, “[Yusuf gibi] Bu adam gibi Tanrı Ruhu’na sahip birini bulabilir miyiz?” diye sordu.
41:41 [Mısır Firavunu Yusuf’a] Seni bütün Mısır’a yönetici atıyorum.” 41:42 Sonra mührünü parmağından çıkarıp Yusuf’un parmağına taktı. Ona ince ketenden giysi giydirdi. Boynuna altın zincir taktı.
Yakup’un da mührü vardı. Mühür denilen şey bir yüzük. O dönemlerde mühür/yüzük takma geleneği kutsaliyetle bağlantılı olabilir ki Davud ve Süleyman’da da bu gelenek devam etmiş olmalı. “Yüzüklerin Efendisi” filmindeki yüzüğün de -kuvvetle muhetemel- Süleyman’ın yüzüğü olduğunu hatırlatırım. Ki o yüzüğün kökeni de Akhenaton’un mührüdür, yüzüğüdür.
Bu dönemlerde sihirbazlık numaraları çok meşhurdu ve o sihirbazlar günümüzün doktoru, hakimi, bakanı hatta krala eşdeğer bile olabiliyordu.
44:5 ‘Efendimin şarap içmek, fala bakmak için kullandığı kâse değil mi bu? Bunu yapmakla kötülük ettiniz.’”
Yusuf falcılık da yapıyor, rüya yorumculuğu da. Tevratta şarap/içki içmek serbest.
44:30-31 “Efendim, şimdi babam kulunun yanına döndüğümde çocuk yanımızda olmazsa, babam onu görmeyince ölür. Çünkü onu yaşama bağlayan bu çocuktur. Biz kulların da acı içinde babamızın aksaçlı başını ölüler diyarına indiririz.
“Ölüler Diyarı”, toprak altı, mezar gibi kullanılmış burada. Eskiden yer altı cehennemi iken dönüşüme uğramış olabilir.
47:11 Yusuf babasıyla kardeşlerini Mısır’a yerleştirdi; firavunun buyruğu uyarınca onlara ülkenin en iyi yerinde, Ramses bölgesinde mülk verdi.
Mısır’da Ramses lakaplı firavunlar, MÖ 1300-1100 arasında görev yapmışlardır.
47:26 Yusuf ürünün beşte birinin firavuna verilmesini Mısır’da toprak yasası yaptı. Bu yasa bugün de yürürlüktedir. Yalnız kâhinlerin toprağı firavuna verilmedi.
Bnz: Kur’an’da 8/41’de “Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah’a, Peygamber’e aittir.”
48:15 [İsrail/Yakup] Sonra Yusuf’u kutsayarak şöyle dedi: “Atalarım İbrahim’in, İshak’ın hizmet ettiği, Bugüne dek yaşamım boyunca bana çobanlık eden Tanrı, (48:16 bu gençleri kutsasın).” “Çoban” kavramı yol gösterici anlamında kullanılmış.
49:10 Sahibi* gelene kadar Krallık asası Yahuda’nın elinden çıkmayacak, Yönetim hep onun soyunda kalacak, Uluslar onun sözünü dinleyecek. (“Sahibi” ya da “Şilo” veya “Şilo’ya”.)
Yahuda burada en büyük oluyor.
Yahudilik kavramı, Yahuda’dan mı geliyor (?)
Krallık Asası ile -sonra gelecek olan- Musa’nın asası ilişkilendirilebilir.
O dönemlerde “asa” bir güç figürü olarak herkes tarafından kullanılmaktaydı.
49:18 [Yakup] “Ben senin kurtarışını bekliyorum, ya RAB.”
“Kurtarış” Mesih mi (?)
50:2 [Yusuf] Babasının cesedini mumyalamaları için özel hekimlerine buyruk verdi. Hekimler İsrail’i mumyaladılar.
50:26 Yusuf yüz on yaşında öldü. Onu mumyalayıp Mısır’da bir tabuta koydular.
SİTE DİZİNİNDEKİ 331. KONU
MISIR’DAN ÇIKIŞ
(1:1-22 Yakup’un 12 -erkek- çocuğu yani 12 kavim, Mısır’da gittikçe çoğaldı, başa geçen diğer Firavun İbraniler’in bu kadar çoğalmasını önlemek için -onları ağır işlerde çalıştırarak- doğan her İbrani -erkek- çocuğu öldürün, emrini verdi.)
2:1 Levili bir adam kendi oymağından bir kızla evlendi. (2:2-9 Musa doğdu, annesi onu Nil’e bir sepet içinde bıraktı, Firavunun kızı onu buldu.)
2:10 Firavunun kızı çocuğu evlat edindi. “Onu sudan çıkardım” diyerek adını Musa* koydu. (“Musa”: İbranice “Moşe”, “Çıkarmak” anlamına gelen “Maşa” sözcüğünü çağrıştırır.)
2:11 Musa büyüdükten sonra bir gün soydaşlarının yanına gitti. Yaptıkları ağır işleri seyrederken bir Mısırlı’nın bir İbrani’yi dövdüğünü gördü. 2:12 Çevresine göz gezdirdi; kimse olmadığını anlayınca, Mısırlı’yı öldürüp kuma gizledi.
2:24 Tanrı iniltilerini duydu. İbrahim, İshak ve Yakup’la yaptığı antlaşmayı anımsadı.
Tanrı unutkan mı?
3:1 Musa kayınbabası Midyanlı Kâhin Yitro’nun sürüsünü güdüyordu. Sürüyü çölün batısına sürdü ve Tanrı Dağı’na, Horev’e vardı.
“Tanrı dağı” Orta Asya’daki eski Türkler’de de vardı, Tengri dağı.
3:6 Ben babanın Tanrısı, İbrahim’in Tanrısı, İshak’ın Tanrısı ve Yakup’un Tanrısı’yım.” Musa yüzünü kapadı, çünkü Tanrı’ya bakmaya korkuyordu.
Demek ki tanrı görülebilir!
Tevrat’ta tanrı insansal…
3:13 Musa şöyle karşılık verdi: “İsrailliler’e gidip, ‘Beni size atalarınızın Tanrısı gönderdi’ dersem, ‘Adı nedir?’ diye sorabilirler. O zaman ne diyeyim?” 3:14 Tanrı, “Ben Ben’im” dedi, “İsrailliler’e de ki, ‘Beni size Ben Ben’im diyen gönderdi.’ 3:15 “İsrailliler’e de ki, ‘Beni size atalarınızın Tanrısı, İbrahim’in Tanrısı, İshak’ın Tanrısı ve Yakup’un Tanrısı RAB* gönderdi.’ Sonsuza dek adım bu olacak. Kuşaklar boyunca böyle anılacağım. (“RAB”: İbranice “Yahve”. Yahve sözcüğüyle 14. ayetteki Ehye (Ben’im) sözcüğü aynı fiilden (olmak fiilinden) türetilir.)
4:3 RAB, “Onu yere at” dedi. Musa değneğini yere atınca, değnek yılan oldu. Musa yılandan kaçtı. 4:4 RAB, “Elini uzat, kuyruğundan tut” dedi. Musa elini uzatıp kuyruğunu tutunca yılan yine değnek oldu.
O dönemlerde bu sağlam sihirbazlık numarasını az kişi biliyordu ve popülerdi. Bu, “Civalı Değnek” numarasıdır: Ben bu civalı değnek numarasını R. İhsan Eliaçık’ın KRT TV’de yapıp sunduğu “Bana Dinden Bahset” adlı programda kendisinden duydum ama nasıl yapıldığını detaya girip anlatmadı: Gerçi nasıl yapıldığının bilinmesinden ziyade bunun bir numara olmasının bilinmesi daha önemlidir, sonuçta bir şekilde – veya birden çok şekilde- yapılıyordur: Bundan sonraki kısım tahmine göre yapılış şeklidir. Değneğe/asaya gizlenmiş sahte bir yılan bulunsa, esnek bir çubuğun içine de civa doldurulsa, çubuğun dışına da yılanın -başından kuyruğuna kadar olan- kabuğu/derisi giydirilse, çıngıraklı yılanın ses çıkartan kuyruğu da dahil edilip, sahte yılandan ses çıkması da sağlansa, bu; asayı atıyor gösterip, onu kaftanına saklayıp, çıkan civalı çubuklu sahte yılanı sağa-sola sallayıp, onu “S” çiziyor tarzda hareket ettirse ve sesini çıkartsa, sonra asa kaftandan çıksa ve sahte yılan da gizlense (?)
4:9 “Bu iki belirtiye de inanmaz, sözünü dinlemezlerse, Nil’den biraz su alıp kuru toprağa dök. Irmaktan aldığın su toprakta kana dönecek.”
Kırmızı renk veren çiçek tozu veya boya olabilir.
Su normalde renksizken neden denizde vs.de mavi gözükür? Çünkü suda bulunan aktinomisetler ve/veya bakteriler suya mavi rengini kazandırır.
Ayrıca aktinomisetlerin ve/veya bakterilerin suya/denize yeşil, kırmızı vs. renkleri de verdiklerini bilmekteyiz.
4:16 [Tanrı Musa’ya şunu diyor, (O dediği kişi de Musa’nın ağabeyi Harun)] “O sana sözcülük edecek, senin yerine halkla konuşacak. Sen de onun için Tanrı gibi olacaksın. 4:17 Bu değneği eline al, çünkü belirtileri onunla gerçekleştireceksin.” 4:20 Böylece Musa karısını, oğullarını eşeğe bindirdi; Tanrı’nın buyurduğu değneği de eline alıp Mısır’a doğru yola çıktı.
Bnz: Marduk’un Kutsal Hayat Ağacı’ndan alınan bir dal bile, kişiyi, tanrısal güçlere sahip kılar.
4:22 Sonra firavuna de ki, ‘RAB şöyle diyor: İsrail benim ilkoğlumdur.
4:24 RAB yolda, bir konaklama yerinde Musa’yla karşılaştı, onu öldürmek istedi.
6:6 [Tanrı, Musa’ya] “Onun için İsrailliler’e de ki, ‘Ben RAB’bim. Sizi Mısırlılar’ın boyunduruğundan çıkaracak, onların kölesi olmaktan kurtaracağım. Onları ağır biçimde yargılayacak ve kudretli elimle sizi özgür kılacağım. 6:7 Sizi kendi halkım yapacak ve Tanrınız olacağım. O zaman sizi Mısırlılar’ın boyunduruğundan çıkaran Tanrınız RAB’bin ben olduğumu bileceksiniz. 6:8 Sizi İbrahim’e, İshak’a ve Yakup’a vereceğime ant içtiğim topraklara götüreceğim. Orayı size mülk olarak vereceğim. Ben RAB’bim.’”
Tevrat, -olaylar bittikten sonra- olayın dışında kalan 3. kişi(ler) tarafından yazılmış.
Musa, -Tanrı’nın insanlaşmış görünümü gibi- Tanrı adına konuşan/konuşabilen Tanrı gibi oluyor veya Tanrı oluyor.
7:1 RAB, “Bak, seni firavuna karşı Tanrı gibi yaptım” dedi, “Ağabeyin Harun senin peygamberin olacak. 7:3 Ben firavunu inatçı yapacağım ki, belirtilerimi ve şaşılası işlerimi Mısır’da arttırabileyim. 7:4 Ama firavun sizi dinlemeyecek. O zaman elimi Mısır’ın üzerine koyacağım ve onları ağır biçimde cezalandırarak halkım İsrail’i ordular halinde Mısır’dan çıkaracağım.”
Firavunu “inanmaz” yapan yine Tanrı: Özgür irade mevcut değil!
“İsrail halkımı”, diğer halklar değil. Bölgesel tanrı (?)
7:10 Böylece Musa’yla Harun firavunun yanına gittiler ve RAB’bin buyurduğu gibi yaptılar. Harun değneğini firavunla görevlilerinin önüne attı. Değnek yılan oluverdi. 7:11 Bunun üzerine firavun kendi bilgelerini, büyücülerini çağırdı. Mısırlı büyücüler de büyüleriyle aynı şeyi yaptılar. 7:12 Her biri değneğini attı, değnekler yılan oldu. Ancak Harun’un değneği onların değneklerini yuttu.
Kur’an’da Musa’nın değneği yılan oluyor.
7:22 [Musa ve Harun ne yaptıysa] Mısırlı büyücüler de kendi büyüleriyle aynı şeyi yaptılar. 8:7 Ancak büyücüler de kendi büyüleriyle aynı şeyi yaptılar ve ülkeye kurbağaları saldılar.
Kurbağalar larva döneminde uygun iklim koşullarını bulamadığı zaman aylarca larva olarak beklerler, iklim döndüğünde -giderek çoğalmış- bekleyen sayısız larva birden başkalaşım geçirerek kurbağaya dönerler ve çoğu yeri istila ederler, buna gecikmiş kurbağa metamorfozu denir.
Not: O dönemlerde her firavun tanrı gibiydi: Firavunlar kendilerini tanrının gölgesi, yansıması veya doğrudan tanrı gibi görebiliyorlardı. Musa da tanrı gibi oluyor ve tanrılar savaşıyor sanki!..
9:12 RAB firavunu inatçı yaptı, RAB’bin Musa’ya söylediği gibi, firavun Musa’yla Harun’u dinlemedi.
9:13 RAB Musa’ya şöyle dedi: “Sabah erkenden kalkıp firavunun huzuruna çık, de ki, 9:16 ‘Gücümü sana göstermek, adımı bütün dünyaya tanıtmak için seni ayakta tuttum.’”
9:18 Bu yüzden, yarın bu saatlerde Mısır’a tarihinde görülmemiş ağır bir dolu yağdıracağım. 9:24 Şiddetli dolu yağıyor, sürekli şimşek çakıyordu. Mısır Mısır olalı böylesi bir dolu görmemişti.
Sahra çölü, Mısır da -veya Mısır’ın yarısı da- dahil olmak üzere Kuzey Afrika’yı kapsar: Alçak-Yüksek basınç etkileşiminden dolayı bu çöle yaklaşık 50 yılda bir yağmur yağar. Günümüzde Sahra çölüne en son yağmur yaklaşık 70 sene önce yağmıştı.
10:22 Musa elini göğe doğru uzattı, Mısır üç gün koyu karanlığa gömüldü. Güneş tutulmasının abartılması (?) Veya yağmur yüklü kara bulutların güneş ışığını engellemesi (?)
11:2 [Rab, Musa’ya] “Halkına söyle, kadın erkek herkes komşusundan altın, gümüş eşya istesin.”
12:35 İsrailliler Musa’nın dediğini yapmış, Mısırlılar’dan altın, gümüş eşya ve giysi istemişlerdi. 12:36 RAB İsrailliler’in Mısırlılar’ın gözünde lütuf bulmasını sağladı. Mısırlılar onlara istediklerini verdiler. Böylece İsrailliler onları soydular.
12:1-2 RAB Mısır’da Musa’yla Harun’a, “Bu ay sizin için ilk ay, yılın ilk ayı olacak” dedi,
Ocak ayı mı? Ocak civarı -Mısır’ın da bulunduğu- kuzey yarımkürede kış olduğu için, o günlerde -9:18,24’te geçen- yağmur olayı yaşanmış olabilir. Ayrıca ocak ayının bu şekilde ilk ay olmasını halen kutluyor olabiliriz! O ay, İncil’e göre Mart.
(12:3-6 İsrail halkı kuzu, koyun alıp bekler.)
12:7 Hayvanın kanını alıp, etin yeneceği evin yan ve üst kapı sövelerine sürecekler.
Burada kanın eve sürülmesi, kurban kanının insan alnına sürülmesinin öncülü olabilir.
12:11 Eti şöyle yemelisiniz: Beliniz kuşanmış, çarıklarınız ayağınızda, değneğiniz elinizde olmalı. Eti çabuk yemelisiniz. Bu RAB’bin Fısıh kurbanıdır. Yahudiler’in Fısıh Bayramı, Müslümanlar’daki Kurban Bayramı’nın öncülü olabilir.
12:12 “O gece Mısır’dan geçeceğim. Hem insanların hem de hayvanların bütün ilk doğanlarını öldüreceğim. Mısır’ın bütün ilahlarını yargılayacağım. Ben RAB’bim.
Burada kurban kesmek ile insanların ölmemesi arasında ters bir bağlantı var: Normalde hayvan kurbanı, tanrı için bir insanın kurban olarak ölmemesi için kesilir ama burada kurbanlar, ölecek insanlar için kesiliyor!
12:13 Bulunduğunuz evlerin üzerindeki kan sizin için belirti olacak. Kanı görünce üzerinizden geçeceğim*. Mısır’ı cezalandırırken ölüm saçan size hiçbir zarar vermeyecek. (“Geçmek”: Bu geçiş olayı Fısıh Bayramı olarak kutlanmaktadır. Fısıh sözcüğü “Geçmek” anlamına gelir.)
Kurban kanı Yahudiler’i koruyor. Burada insan, ölmemek için kurban kesiyor.
“Ölüm saçan” Azrail olsa gerek…
Not: Buraya kadar “Yahudi” kavramı kullanılmadı.
12:14 Bu gün sizin için anma günü olacak. Bu günü RAB’bin bayramı olarak kutlayacaksınız. Gelecek kuşaklarınız boyunca sürekli bir kural olarak bu günü kutlayacaksınız.”
Müslümanlar’daki Kurban Bayramı’nın kökeni olabilir!
Kur’an’da “Kurban Bayramı” diye bir şey yazmaz. Ama “kurban kesin” diye yazar. Bunun da belirli bir günü yoktur. İncil’de ise Fısıh Bayramı vardır.
12:20 “Mayalı bir şey yemeyeceksiniz. Yaşadığınız her yerde mayasız ekmek yiyeceksiniz.”
12:40 İsrailliler Mısır’da dört yüz otuz yıl yaşadı. 12:41 Dört yüz otuz yılın sonuncu günü RAB’bin halkı ordularhalinde Mısır’ı terk etti.
Musa, -Tevrat’ta yaptığım hesaba göre- MÖ 800-700 arasında yaşamış olabilir.
12:48 Yanınızdaki yabancı bir konuk RAB’bin Fısıh Bayramı’nı kutlamak isterse, önce evindeki bütün erkekler sünnet edilmeli; sonra yerel halktan biri gibi İsrail halkına katılıp bayramı kutlayabilir. Ama sünnetsiz biri Fısıh etini yemeyecektir.
13:7 Aranızda ve ülkenizin hiçbir yerinde mayalı bir şey görülmeyecek. 13:9 Bu elinizde bir belirti ve alnınızda bir anma işareti olacak; öyle ki, RAB’bin yasası hep ağzınızda olsun. Çünkü RAB güçlü eliyle sizi Mısır’dan çıkardı.
13:15 ‘Firavun bizi salıvermemekte diretince, RAB Mısır’da insanların ve hayvanların bütün ilk doğanlarını öldürdü. İşte bunun için hayvanların ilk doğan erkek yavrularını RAB’be kurban ediyoruz. İlk doğan erkek çocuklarımızın bedelini ise bir hayvanla ödüyoruz.’
Eskiden -Tevrat’tan önce- çocuklar Kenan/İsrail civarında Ge-hinnom’da tanrı(lara) kurban edilirdi: Bunun değiştirilmesi/evrilmesi söz konusu olabilir.
13:11 “RAB size ve atalarınıza ant içerek söz verdiği gibi sizi Kenan topraklarına getirecektir.”
13:17 Firavun İsrailliler’i salıverdi…
13:22 Gündüz bulut sütunu, gece ateş sütunu halkın önünden eksik olmadı.
Tevrat’tan önceki, Antik Şarap Tanrısı Bacchus’un ordularına da alevden sütunlar önderlik ederdi.
14:4 “Firavunu inatçı yapacağım. Onların peşine düşecek. Böylece firavunla ordusunu yenerek yücelik kazanacağım. Mısırlılar bilecek ki, ben RAB’bim.”
Firavun’un yaptıklarını Tanrı yaptırıyor.
14:16 Sen değneğini kaldır, elini denizin üzerine uzat. Sular yarılacak ve İsrailliler kuru toprak üzerinde yürüyerek denizi geçecekler.
14:21 Musa elini denizin üzerine uzattı. RAB bütün gece güçlü doğu rüzgarıyla suları geri itti, denizi karaya çevirdi. Sular ikiye bölündü, 14:22 İsrailliler kuru toprak üzerinde yürüyerek denizi geçtiler. Sular sağlarında, sollarında onlara duvar oluşturdu.
Yapılan çalışmalarda bu bölge -veya bu bölge olabilecek bölgeler- bulunmuş olup, -Kızıldeniz’in Akdeniz’e yakın -dar bir nehir gibi inceldiği- koy kesimlerinde- burada 70-80 km hızla esecek bir rüzgarla, alttaki çıkıntının/tümseğin ortaya çıkıp, suların yanda kalması neticesinde insanların bu tümsekten geçebileceğinin yüksek ihtimalle olabileceği bilimde öngörülmüştür. Ayrıca Ay hareketleri sonucu suyun, Ay’ın çekimiyle yükselmesine ve alçalmasına yani gel-gite bağlı olarak da oluşabileceği düşünülür. Zaten bu iki durumun da örnekleri eskide ve günümüzde de oldukça çoktur.
Dikkat edilirse ayette “bir anda” demiyor “bütün gece” boyunca diyor!..
14:25 Arabalarının tekerleklerini çıkardı*; öyle ki, arabalarını zorlukla sürdüler. Mısırlılar, “İsrailliler’den kaçalım!” dediler, “Çünkü RAB onlar için bizimle savaşıyor.” (“Çıkardı”: İbranice fiil “Yoldan saptırdı” ya da “Çamura saplanmasını sağladı” anlamına da gelebilir.) 14:26 RAB Musa’ya, “Elini denizin üzerine uzat” dedi, “Sular Mısırlılar’ın, savaş arabalarının, atlılarının üzerine dönsün.” 14:27 Musa elini denizin üzerine uzattı. Sabaha karşı deniz olağan haline döndü. Mısırlılar sulardan kaçarken RAB onları denizin ortasında silkip attı.
Burada deniz birden yarılıp kapanmıyor hemen hemen yarım gün sürüyor, bu durum gel-git olayını doğruluyor gözükmekte.
14:28 Geri dönen sular savaş arabalarını, atlıları, İsrailliler’in peşinden denize dalan firavunun bütün ordusunu yuttu. Onlardan bir kişi bile sağ kalmadı.
Arabalar denizin ortasında epey ilerleyip çamura saplanıp orada kaldılarsa, arabaların gel-git neticesinde gelen sular altında kalması muhtemel.
15:6 “Senin sağ elin, ya RAB, Senin sağ elin korkunç güce sahiptir. Altında düşmanlar kırılır.
15:10 Üfledin soluğunu, denize gömüldüler.
15:11 “Var mı senin gibisi ilahlar arasında.”
15:12 Sağ elini uzattın, Yer yuttu onları.
15:13 Öncülük edeceksin sevginle kurtardığın halka, Kutsal konutunun yolunu göstereceksin gücünle onlara.
15:20 Harun’un kızkardeşi Peygamber Miryam tefini eline aldı, bütün kadınlar teflerle, oynayarak onu izlediler.
Bnz: Musa’nın kardeşleri peygamber, kendisi Tanrı gibi. İsa’nın havarilerinin veya elçilerinin peygamber, kendisinin Tanrı gibi olduğu gibi.
15:25 Musa RAB’be yakardı. RAB ona bir ağaç parçası gösterdi. Musa onu suya atınca sular tatlı oldu.
15:27 Sonra Elim’e gittiler. Orada on iki su kaynağı, yetmiş hurma ağacı vardı. Su kıyısında konakladılar.
16:10 Harun İsrail topluluğuna bunları anlatırken, çöle doğru baktılar. RAB’bin görkemi bulutta görünüyordu.
Örüntü: Bulutları, ağaçları, yerdeki taşları vs.yi insan yüzüne veya başka şeylere benzetmedir. İnsan, gördüklerinde insan yüzüne benzeyeni arar: Çünkü kendine benzeyen dost ve rahatlık, benzemeyen ise düşman ve korku doğrurur. İnsan, kendine benzeyenin ne yapacağını bilir ve korkmaz ama benzemeyenin ne yapacağını bilemediğinden korku duyar.
Ayrıca arkadaşlık seçiminde insan, kendine benzeyeni sever.
16:28 Rab Musa’ya 16:29 size iki günlük ekmek veriyorum. 16:31 İsrailliler o ekmeğe man* adını verdiler. Kişniş tohumu gibi beyazımsı, tadı ballı yufka gibiydi. (“Man”: “Bu ne?” anlamına gelen Tanrı’nın gökten gönderdiği ekmek.)
İnsanlar yolda bir ekmek parçası görse alıp -öpüp, alnına koyup- yüksek bir yere bırakırlar: Bu durum, man sayesinde ekmeklerin kutsal olmasıyla, yere değil göğe ait olmasıyla alakalı bir ritüel olabilir. Öyle ki insanlar, yerde ekmeğin yapıldığı buğday başağını ya da tanesini görseler yerden almazlar, hatta bir meyve, bir sebze gibi herhangi bir yiyecek görseler bile yerden almazlar!
16:34 RAB’bin Musa’ya buyurduğu gibi Harun manı saklanmak üzere Antlaşma Levhaları’nın önüne koydu.
Bu “Antlaşma Levhaları”, Tanrı’nın Musa’ya yazıp verdiği 10 Emri içeren Antlaşma Levhaları’ndan önceki levhalar. Mısır’dan çıkarken firavunla yaptığı antlaşma olabilir ya da İsrail halkının kurallarının yazdığı levhalar olabilir ya da Musa’dan önce yaşamış bir İsrailli’nin Tanrı’dan aldığı vahiyler de olabilir (?)
17:6 [Rab, Musa’ya] “Ben Horev Dağı’nda bir kayanın üzerinde, senin önünde duracağım. [Değneği] kayaya vuracaksın, halk içsin diye su fışkıracak.”
17:9 Musa Yeşu’ya, “Adam seç, git Amalekliler’le savaş” dedi,” Yarın ben elimde Tanrı’nın değneğiyle tepenin üzerinde duracağım.”
17:15 Musa bir sunak yaptı, adını “RAB sancağımdır*” koydu. (“RAB sancağımdır”: İbranice “Yahve nissi”.)
17:16 “Eller Rab’bin tahtına doğru kaldırıldı” dedi, “RAB kuşaklar boyunca Amalekliler’e karşı savaşacak!”
Avuç içlerinin yukarı kaldırılarak dua edilmesi, Mısırlılar dahil kimi toplumlarda mevcuttu.
18:11 “Artık biliyorum ki, RAB bütün ilahlardan büyüktür. Çünkü onların gurur duyduğu şeylerin üstesinden geldi.”
Tevrat’ta “çok tanrı” vardır: Kentsel, bölgesel veya kavimsel tanrılar dile getirilir. Yahve ise İsrailliler’in tanrısıdır.
18:13 Ertesi gün Musa halkın davalarına bakmak için yargı kürsüsüne çıktı. Halk sabahtan akşama kadar çevresinde ayakta durdu.
18:14 Kayınbabası [Yitro] Musa’nın halk için yaptıklarını görünce, “Nedir bu, halka yaptığın?” dedi, “Neden sen tek başına yargıç olarak oturuyorsun da herkes sabahtan akşama kadar çevrende bekliyor?”
18:15 Musa, “Çünkü halk Tanrı’nın istemini bilmek için bana geliyor” diye yanıtladı,
18:16 “Ne zaman bir sorunları olsa, bana gelirler. Ben de taraflar arasında karar veririm; Tanrı’nın kurallarını, yasalarını onlara bildiririm.”
18:17 Kayınbabası, “Yaptığın iş iyi değil” dedi,
18:18 “Hem sen, hem de yanındaki halk tükeneceksiniz. Bu işi tekbaşına kaldıramazsın. Sana ağır gelir.
18:19 Beni dinle, sana öğüt vereyim. Tanrı seninle olsun. Tanrı’nın önünde halkı sen temsil etmeli, sorunlarını Tanrı’ya sen iletmelisin.
18:20 Kuralları, yasaları halka öğret, izlemeleri gereken yolu, yapacakları işi göster.
18:21 Bunun yanısıra halkın arasından Tanrı’dan korkan, yetenekli, haksız kazançtan nefret eden dürüst adamlar seç; onları biner, yüzer, ellişer, onar kişilik toplulukların başına önder ata.
18:22 Halka sürekli onlar yargıçlık etsin. Büyük davaları sana getirsinler, küçük davaları kendileri çözsünler. Böylece işini paylaşmış olurlar. Yükün hafifler.
18:23 Eğer böyle yaparsan, Tanrı da buyurursa, dayanabilirsin. Herkes esenlik içinde evine döner.”
18:24 Musa kayınbabasının sözünü dinledi. Söylediği her şeyi yerine getirdi.
Musa’nın akıl hocası kayınbabası Yitro! İsa’nın Yahya, Muhammed’in de Varaka olduğu gibi…
(Yahya İsa döneminde yaşayan bir din alimi, Varaka da Muhammed’in eşi Hatice’nin amcası olan bir din alimidir. Bu üçü tüm dinleri çok iyi biliyordu, açıklarını da!..)
19:4 [Rab, Musa’ya] Mısırlılar’a ne yaptığımı, sizi nasıl kartal kanatları üzerinde taşıyarak yanıma getirdiğimi gördünüz.
Tevrat, apokaliptik tarzda yani hayalimsi olarak yazılmış bir kitap gibi gözükmektedir.
19:5 Şimdi sözümü dikkatle dinler, antlaşmama uyarsanız, bütün uluslar içinde öz halkım olursunuz. Çünkü yeryüzünün tümü benimdir.
19:6 Siz benim için kâhinler* krallığı, kutsal ulus olacaksınız. İsrailliler’e böyle söyleyeceksin.” (“Kâhin”: Tanrı ile insanlar arasında aracılık yapan ve Tanrı’ya kurban sunmak gibi dinsel işlerle uğraşan görevli.)
19:9 RAB Musa’ya, “Sana koyu bir bulut içinde geleceğim” dedi.
19:11 Üçüncü güne hazır olsunlar. Çünkü üçüncü gün bütün halkın gözü önünde ben, RAB Sina Dağı’na ineceğim.
19:16 Üçüncü günün sabahı gök gürledi, şimşekler çaktı. Dağın üzerinde koyu bir bulut vardı. Derken, çok güçlü bir boru sesi duyuldu. Ordugahta herkes titremeye başladı.
Kimileri -bir ihtimal olarak- bu “gökten inenlerin” uzaylılar olduğunu söylemektedir. Şunu hatırlatırım ki Samanyolu Galaksimiz’in çapı 100.000 ışık yılıdır: Uzaylılar olsa bile aradaki mesafenin fazlalığından bize hiç ulaşamayabilirler.
19:20 RAB Sina Dağı’nın üzerine indi, Musa’yı dağın tepesine çağırdı. Musa tepeye çıktı.
19:21 RAB, “Aşağı inip halkı uyar” dedi, “Sakın beni görmek için sınırı geçmesinler, yoksa birçoğu ölür.
19:24 RAB, “Aşağı inip Harun’u getir” dedi, “Ama kâhinlerle halk huzuruma gelmek için sınırı geçmesinler. Yoksa onları şiddetle cezalandırırım.”
19:25 Bunun üzerine Musa aşağı inip durumu halka anlattı.
Dağın arkasına saklanmış birkaç kişinin gizlice “ses” çıkarmadığını nereden bileceğiz?
Tanrı’nın sadece Musa ve kardeşine görünüp, onlarla konuşması, diğerlerine görünmemesi!..
Uyuşturucu içenlerde halüsinasyonların, olmayan seslerin, olmayan olayların beyinde kurgulanıp gerçek ve/veya gerçeğimsi olarak algılandığını hatırlatırım. Beynin bunu yapma sebebi de, -esrar, kokain, eroin, LCD, DMT vs. gibi- uyuşturucuların daha çok olmakla beraber ve alkollerin beyin hücrelerini öldürmesi sonucunda beyin yavaşlar, halbuki beyin uyku da dahil olmak üzere durmadan çalıştığı için hayatta kalır, yavaşlamak/ölmek istemeyen bir beyin kendi kendisini kendiyle çalıştırıp olmayan şeyleri kendisine var gibi gösterip hayatta kalmak isteyecektir.
20:1 Tanrı şöyle konuştu:
20:3 “Benden başka tanrın olmayacak.
20:4 Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yeraltındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın.
20:5 Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı’yım. Benden nefret edenin babasının işlediği suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım.
20:7 Tanrın RAB’bin adını boş yere ağzına almayacaksın. Çünkü RAB, adını boş yere ağzına alanları cezasız bırakmayacaktır.
Günümüzdeki “Allah’ın adını boş yere ağzına alma” “Boş yere yemin etme” söylemleri…
20:11 Çünkü ben, RAB yeri göğü, denizi ve bütün canlıları altı günde yarattım, yedinci gün dinlendim. Bu yüzden Şabat Günü’nü* kutsadım ve kutsal bir gün olarak belirledim. 20:10 O gün hiçbir iş yapmayacaksınız. (“Şabat Günü”: Cumartesi)
Ve Tevrat’tan sonra Hristiyanlar’da Pazar, Müslümanlar’da ise Cuma günü kutsal olarak seçilir.
20:12 Annene babana saygı göster. Öyle ki, Tanrın RAB’bin sana vereceği ülkede ömrün uzun olsun.
20:13 Adam öldürmeyeceksin.
20:14 Zina etmeyeceksin.
20:15 Çalmayacaksın.
20:16 “Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin.
20:17 Komşunun evine, karısına, erkek ve kadın kölesine, öküzüne, eşeğine, hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin.”
Bunlar “10 Emir/Buyruk”tur.
21:6 Efendisi onu [köleyi] yargıç huzuruna* çıkaracak. Kapıya ya da kapı sövesine yaklaştırıp kulağını bizle delecek. Böylece köle yaşam boyu efendisine hizmet edecek. (“Yargıç huzuru” ya da “Tanrı huzuru”. Tanrı huzuru tapınma yeri anlamına gelebilir.)
Küpe takmanın kökenlerinden olabilir. “Kulağıma küpe olsun” deyimi (?)
Rivayete göre Yavuz Sultan Selim Mısır’ı fethettiğinde kölelerin kulaklarındaki -efendisine hizmet ettiğini gösteren- küpeleri görünce “Ben de efendim Allah’a hizmet ediyorum” deyip kulağına küpe takar.
21:7 “Eğer bir adam kızını cariye olarak satarsa, kız erkek köleler gibi özgür bırakılmayacak.
Kadın satmak!
21:12 “Kim birini vurup öldürürse, kendisi de kesinlikle öldürülecektir.
21:14 Eğer bir adam komşusuna düzen kurar, kasıtlı olarak saldırıp onu öldürürse, sunağıma bile kaçmış olsa, onu çıkarıp öldüreceksiniz.
21:15 “Kim annesini ya da babasını döverse, kesinlikle öldürülecektir.
21:17 “Annesine ya da babasına lanet eden kesinlikle öldürülecektir.
21:20 “Bir adam erkek ya da kadın kölesini değnekle döverken öldürürse, kesinlikle cezalandırılacaktır.
21:21 Ama köle hemen ölmez, bir iki gün sonra ölürse, köle sahibi ceza görmeyecektir. Çünkü köle onun malı sayılır.
21:26 “Bir adam erkek ya da kadın kölesini gözüne vurarak kör ederse, gözüne karşılık onu özgür bırakacaktır.
21:27 Eğer erkek ya da kadın kölesinin dişini kırarsa, dişine karşılık onu özgür bırakacaktır.”
21:33 “Bir adam bir çukur açar ya da kazdığı çukurun üzerini örtmezse ve çukura bir boğa ya da bir eşek düşerse, 21:34 çukuru kazan hayvanın bedelini ödeyecektir. Parayı hayvanın sahibine
verecek, ölü hayvan kendisinin olacaktır.
22:2 “Bir hırsız bir eve girerken yakalanıp öldürülürse, öldüren kişi suçlu sayılmaz.
22:9 Emanete ihanet edilen konularda, öküz, eşek, koyun, giysi, herhangi bir kayıp eşya için ‘Bu benimdir’ diyen her iki taraf sorunu yargıcın* huzuruna getirmelidir. Yargıcın suçlu bulduğu kişi komşusuna iki kat ödeyecektir. (“Yargıç” ya da “Tanrı”.)
Yargıçlar tanrı gibi!
Bu yasalar, MÖ ~1760’larda yazılan Hammurabi Kanunları’na çok benzer.
22:16 “Eğer biri nişanlı olmayan bir kızı aldatıp onunla yatarsa, başlık parasını ödemeli ve onunla evlenmelidir. 22:17 Babası kızını ona vermeyi reddederse, adam normal başlık parası neyse onu ödemelidir.
2 türlü “başlık parası”… İkincisi sevişme parası (?)
22:18 “Büyücü kadını yaşatmayacaksınız.
22:19 “Hayvanlarla cinsel ilişki kuran herkes öldürülecektir.
22:25 “Halkıma, aranızda yaşayan bir yoksula ödünç para verirseniz, ona tefeci gibi davranmayacaksınız. Üzerine faiz eklemeyeceksiniz.
Kur’an’da da faiz haram.
22:29 “Ürününüzü ve şıranızı sunmakta gecikmeyeceksiniz. İlkdoğan oğullarınızı bana vereceksiniz.
Burada eski geleneğin önüne geçememiş olmalı! Çünkü diğer ayette insan yerine hayvan kesiliyordu.
“İlk doğan” söylemi şuna bağlanabilir: Erkek ve kadın ne kadar erken evlenirse çocuk o kadar “sağlıklı” olur: Çünkü sperm ve yumurta da yaşlanır. Çocuk yapma için, 40 yaş sonrası kritiktir diyebiliriz.
22:30 Öküzlerinize, davarlarınıza da aynı şeyi yapacaksınız. Yedi gün analarıyla kalacaklar, sekizinci gün onları bana vereceksiniz.
23:20 “Yolda sizi koruması, hazırladığım yere götürmesi için önünüzden bir melek gönderiyorum.
Kur’an’da Muhammed’in önünde giden Cebrail…
23:23 Meleğim önünüzden gidecek, sizi Amor, Hitit, Periz, Kenan, Hiv ve Yevus topraklarına götürecek. Onları yok edeceğim.
23:27 “Dehşetimi önünüzden gönderecek, karşılaşacağınız bütün halkları şaşkına çevireceğim.
23:31 “Sınırlarınızı Kızıldeniz’den Filist Denizi’ne*, çölden Fırat Irmağı’na kadar genişleteceğim. Ülke halkını elinize teslim edeceğim. Onları önünüzden kovacaksınız. (“Filist Denizi”: Akdeniz.)
24:2 Yalnız sen bana yaklaşacaksın. Ötekiler yaklaşmamalı. Halk seninle dağa çıkmamalı.”
24:4 Musa RAB’bin bütün buyruklarını yazdı. Sabah erkenden kalkıp dağın eteğinde bir sunak kurdu, İsrail’in on iki oymağını simgeleyen on iki taş sütun dikti.
Musa doğrudan yazıyor, aracı olarak melek/Ruh yok.
24:8 Musa leğenlerdeki kanı halkın üzerine serpti ve, “Bütün bu sözler uyarınca, RAB’bin sizinle yaptığı antlaşmanın kanı budur” dedi.
24:9 Sonra Musa, Harun, Nadav, Avihu ve İsrail ileri gelenlerinden yetmiş kişi dağa çıkarak
24:10 İsrail’in Tanrısı’nı gördüler. Tanrı’nın ayakları altında lacivert taşını andıran bir döşeme vardı. Gök gibi duruydu.
İnsan Tanrı (?)
Burada Tanrı görülüyor.
24:11 Tanrı İsrail soylularına zarar vermedi. Tanrı’yı gördüler, sonra yiyip içtiler.
24:12 RAB Musa’ya, “Dağa, yanıma gel” dedi, “Burada bekle, halkın öğrenmesi için üzerine yasalarla buyrukları yazdığım taş levhaları sana vereceğim.”
Bnz: Sümer’de gökte her şeyin yazılı olduğu kutsal kitap.
24:16 RAB’bin görkemi Sina Dağı’nın üzerine indi. Bulut dağı altı gün örttü. Yedinci gün RAB bulutun içinden Musa’ya seslendi. 24:17 RAB’bin görkemi İsrailliler’e dağın doruğunda yakıcı bir ateş gibi görünüyordu.
Dağlarda “bulut” birikmesi olur (?) Dağlarda tepelerde “sis” oluşumu fazladır (?) Aktif bir yanardağ zaman zaman beyaz veya siyah bir duman ve ateş/lav çıkarabilir (?)
25:16 Antlaşmanın taş levhalarını sana vereceğim. Onları sandığın içine koy.
25:18 Kapağın iki kenarına dövme altından birer Keruv* yap. (“Keruv”: Kanatlı doğaüstü varlıklar ve bunların heykelleri.)
25:30 Ekmekleri sürekli olarak huzuruma, masanın üzerine koyacaksın.”
“Kutsal Ekmek” kavramı İncil’de de çokça anlatılır.
26:14 Çadır için kırmızı boyalı koç derilerinden bir örtü, onun üstüne de deriden başka bir örtü yap.
Nil nehrinin “kan”a dönüşmesi… Kırmızı boya (?)
26:3 (26:1,12 Tanrı’nın Evi veya Çadırı yapılırken) “Lacivert, mor, kırmızı iplikle özenle dokunmuş ince ketenden bir perde yap; üzerini Keruvlar’la ustaca süsle. 26:32 Dört gümüş taban üstünde duran akasya ağacından altın kaplı dört direk üzerine as. Çengelleri altın olacak. 26:33 Perdeyi kopçaların altına asıp Levha Sandığı’nı perdenin arkasına koy. Perde Kutsal Yer’le En Kutsal Yer’i birbirinden ayıracak.
Bnz: Ka’be’nin Perdesi
27:21 Harun’la oğulları kandilleri benim huzurumda, Buluşma Çadırı’nda*, Levha Sandığı’nın önündeki perdenin dışında, akşamdan sabaha kadar yanar tutacaklar. İsrailliler için kuşaklar boyunca sürekli bir kural olacak bu.” (“Buluşma Çadırı”: İnsanların Tanrı’ya danıştıkları yer.)
Bnz: Tanrı’nın bu çadırı/evi, daha sonra Kudüs Tapınağı’na, Ka’be vs. ile devam ediyor.
28:11-12 İsrailoğulları’nın adlarını bu iki taşın üzerine usta oymacıların mühür oyduğu gibi oyacaksın. Taşları altın yuvalar içine koyduktan sonra İsrailliler’in anılması için efodun* omuzluklarına tak. Harun, anılmaları için onların adlarını RAB’bin önünde iki omuzunda taşıyacak. (“Efod”: Kutsal giysi.)
Bnz: Günümüzde askeri giysilerin omuzlarındaki rütbe sembolleri (?)
28:30 Urim’le Tummim’i+ karar göğüslüğünün içine koy; öyle ki, Harun ne zaman huzuruma çıksa yüreğinin üzerinde olsunlar. Böylece Harun İsrailoğulları’nın karar vermek için kullandıkları Urim’le Tummim’i RAB’bin huzurunda sürekli yüreğinin üzerinde taşıyacak.” (Urim ve Tummim, Tevrat’ta başkohenin göğsüne taktığı bir kehanet aracıdır; yapılacak herhangi bir işin uğurlu ya da uğursuz olduğunu tesbit etmekte kullanılırdı. DİA c.42 s.52, İ. Çelebi)
Halk sorunları ve soruları yöneticiye sorardı, o da Tanrı’ya sorardı: Yönetici urim-tummini yazı tura atar gibi atardı veya çevirirdi; urim gelirse evet, tummin gelirse Tanrı hayır demiş olurdu.
28:42 “Edep yerlerini örtmek için onlara keten donlar yap. Boyu belden uyluğa kadar olacak.
28:43 Harun’la oğulları Buluşma Çadırı’na girdiklerinde ya da Kutsal Yer’de hizmet etmek üzere sunağa yaklaştıklarında, suç işleyip ölmemek için bu donları giyecekler. Harun ve soyundan gelenler için sürekli bir kural olacak bu.”
29:7 Sonra mesh yağını al, başına dökerek onu meshet.
29:18 Sonra koçun tümünü sunağın üzerinde yak. Bu RAB’be sunulan yakmalık sunu, RAB’bi hoşnut eden koku, O’nun için yakılan sunudur.
29:28 İsrailliler bunları sürekli Harun’la oğullarının payına ayıracak. Bu, İsrailliler’in RAB’be sunduğu esenlik kurbanlarından biridir.
Kutsal/Ahit/Levha Sandık’ı Tanrı’nın Evi’ndeki Çadır’ın merkezinde bulunuyor. Tanrı’ya, Sandık’a sunulan kurbanlar İsrail ailesine -Musa’nın, Harun’un ailesine- gidiyor!
29:33 Atanıp kutsal kılınmaları için günahları bağışlatan bu sunuları yalnız onlar yiyebilir. Yabancı biri yiyemez, çünkü bu sunular kutsaldır.
29:36 Günah bağışlatmak için günah sunusu olarak her gün bir boğa sunacaksın.
29:40 Kuzuyla birlikte dörtte bir hin (~1 lt) sıkma zeytinyağıyla yoğrulmuş onda bir efa (~1.3 kg) ince un ve dökmelik sunu olarak dörtte bir hin şarap sunacaksınız.
29:45 İsrailliler arasında yaşayacak, onların Tanrısı olacağım.
30:7 “Harun her sabah kandillerin bakımını yaparken sunağın üzerinde güzel kokulu buhur yakacak. 30:8 Böylece huzurumda kuşaklar boyunca sürekli buhur yanacak.
Buhur/Tütsü: Dini törenlerde yakılan kokulu ağaç vb. maddeler.
“Buhur yakma” ritüeli/geleneği semavi dinlerden önce vardı. Musevilik, Hristiyanlık ve birçok inançta halen devam etmektedir. Hatta günümüzde Müslümanlık’ta bile görülür: Örneğin TR’nin doğusunda bazı aileler evlerinde -manevi temizlik için vb.- buhur yakar.
30:12 “İsrailliler’in sayımını yaptığın zaman, herkes canına karşılık bana bedel ödeyecektir. 30:16 İsrailliler’den bedel olarak verilen paraları toplayacak, Buluşma Çadırı’nın hizmetinde kullanacaksın. Bu paralar canlarınızın bedeli olarak ben, RAB’be İsrailliler’i hep anımsatacak.”
30:29 Onları [Buluşma Çadırı’nı ve içindekileri] kutsal kıl ki, çok kutsal olsunlar. Onlara değen her şey kutsal sayılacaktır.
Kutsal/dini bir şeye dokunup kutsal olma, manevi temizlenme. Ka’be’ye dokunma vs.
31:2 Yahuda oymağından özellikle Hur oğlu Uri oğlu Besalel’i seçtim. 31:3 Beceri, anlayış, bilgi ve her türlü ustalık vermek için onu ruhumla doldurdum.
Bnz: İncil’deki Kutsal Ruh kavramı.
31:7 Buluşma Çadırı’nı, Levha Sandığı’nı, sandığın üzerindeki Bağışlanma Kapağı’nı, çadırın bütün takımlarını,
31:8 masayla takımlarını, saf altın kandillikle takımlarını, buhur sunağını,
31:9 yakmalık sunu sunağıyla takımlarını, kazanla kazan ayaklığını,
31:10 dokunmuş giysileri -Kâhin Harun’un kutsal giysileriyle oğullarının kâhin giysilerini-
31:11 mesh yağını, kutsal yer için güzel kokulu buhuru tam sana buyurduğum gibi yapsınlar.”
Sandığın, çadırın ve tapınma yerinin altından veya altınla kaplanması durumu; Antik Mısır’da firavunlar altın kaplama ile mumyalanırdı, dinsel çoğu yapıt/eser altından yapılırdı, altın “Tanrı’nın Derisi” olarak kabul edilirdi ve gücün sembolüydü. Mısır’daki bu uygulamaların yansımaları, Tevrat’taki yapıların neden altın olduğunu gösteriyor olabilir.
31:18 Tanrı Sina Dağı’nda Musa’yla konuşmasını bitirince, üzerine eliyle antlaşma koşullarını yazdığı iki taş levhayı ona verdi.
32:9 RAB Musa’ya, “Bu halkın ne inatçı olduğunu biliyorum” dedi,
32:10 “Şimdi bana engel olma, bırak öfkem alevlensin, onları yokedeyim. Sonra seni büyük bir ulus yapacağım.”
32:11 Musa Tanrısı RAB’be yalvardı: “Ya RAB, niçin kendi halkına karşı öfken alevlensin? Onları Mısır’dan büyük kudretinle, güçlü elinle çıkardın.
32:12 Neden Mısırlılar, ‘Tanrı kötü amaçla, dağlarda öldürmek, yeryüzünden silmek için onları Mısır’dan çıkardı’ desinler? Öfkelenme, vazgeç halkına yapacağın kötülükten.
32:13 Kulların İbrahim’i, İshak’ı, İsrail’i anımsa. Onlara kendi üzerine ant içtin, ‘Soyunuzu gökteki yıldızlar kadar çoğaltacağım. Söz verdiğim bu ülkenin tümünü soyunuza vereceğim. Sonsuza dek onlara miras olacak’ dedin.”
32:14 Böylece RAB halkına yapacağını söylediği kötülükten vazgeçti.
Musa Tanrı’nın düşüncesini değiştirdi!
32:15 Musa döndü, elinde antlaşma koşulları yazılı iki taş levhayla dağdan indi. Levhaların ön ve arka iki yüzü de yazılıydı.
33:7 Musa bir çadır alır, ordugahın dışına, biraz öteye kurardı. Ona ‘Buluşma Çadırı’ derdi. Kim RAB’be danışmak istese, ordugahın dışındaki Buluşma Çadırı’na giderdi.
33:11 RAB Musa’yla iki arkadaş gibi yüz yüze konuşurdu. Sonra Musa ordugaha dönerdi. Ama genç yardımcısı Nun oğlu Yeşu çadırdan çıkmazdı.
33:20 [Rab, Musa’ya] Ancak, yüzümü görmene izin veremem. Çünkü yüzümü gören yaşayamaz.”
33:21 Sonra, “Yakınımda bir yer var” dedi, “Orada, kayanın üzerinde dur.
33:22 Görkemim oradan geçerken seni kayanın kovuğuna sokup geçinceye kadar elimle örteceğim.
33:23 Elimi kaldırdığımda, sırtımı göreceksin. Ama yüzüm görülmeyecek.”
34:2 Sabaha kadar hazırlan, sabah olunca Sina Dağı’na çık; dağın tepesinde, huzurumda dur.
Bnz: Sina Dağı – Hira Dağı
34:13 Onların sunaklarını yıkacak, dikili taşlarını parçalayacak, Aşera putlarını keseceksiniz.
Aşera, Fenikeliler’in -MÖ ~1.000- Astarte ilahi/tanrıçası, Astarte’nin kökeni de Sümer İnanna Tanrıçası.
Bnz: Buda’nın, Muhammed’in putları yıkması.
34:17 “Dökme putlar yapmayacaksınız.”
34:26 “Toprağınızın seçme ilk ürünlerini Tanrınız RAB’bin Tapınağı’na getireceksiniz.
34:28 Musa orada -Sina Dağı’nda- kırk gün kırk gece RAB’le birlikte kaldı. Ağzına ne ekmek koydu, ne de su. Antlaşma sözlerini, on buyruğu taş levhaların üzerine yazdı.
Bnz: Buda’nın, Muhammed’in hayatı.
34:30 Harun’la İsrailliler Musa’nın ışıldayan yüzünü görünce, ona yaklaşmaya korktular.
35:5-7 Aranızda armağanlar toplayıp RAB’be sunacaksınız. İstekli olan herkes RAB’be altın, gümüş, tunç; lacivert, mor, kırmızı iplik; ince keten, keçi kılı, deri, kırmızı boyalı koç derisi, akasya ağacı armağan etsin.
35:22 Kadın erkek herkes istekle geldi, RAB’be her çeşit altın takı, broş, küpe, yüzük, kolye getirdi. RAB’be armağan ettikleri bütün takılar altındı.
39:14 On iki taş vardı. Üzerlerine mühür oyar gibi İsrailoğulları’nın adları bir bir oyulmuştu. Bu taşlar İsrail’in on iki oymağını simgeliyordu.
Bnz: İncil
Not: Tanrı’nın Evi/Çadırı ve etrafının, nasıl yapılacağı Tanrı tarafından Musa’ya Tevrat’ta uzun uza anlatılır. Yapımında ağaç malzemeleri, bezler, değerli taşlar, metaller vs. kullanılır. İncil’deki Kutsal Kent Kudüs’ün -yani cennetin- görünümü de Tevrat’taki bu Tanrı’nın Evi’ne benzer.
40:12 [Rab, Musa’ya] “Harun’la oğullarını Buluşma Çadırı’nın giriş bölümüne getirip yıka. 40:13 Harun’a kutsal giysileri giydir, bana kâhinlik etmesi için onu meshederek kutsal kıl.”
Bnz: İncil’de Yahya’nın İsa’yı yıkaması, vaftizi, meshetmesi gibi.
40:30 Kazanı Buluşma Çadırı ile sunak arasına koydu, yıkanmak için içine su doldurdu.
40:31 Musa, Harun ve Harun’un oğulları ellerini, ayaklarını orada yıkadılar.
40:32 Ne zaman Buluşma Çadırı’na girip sunağa yaklaşsalar RAB’bin Musa’ya buyurduğu gibi orada yıkandılar.
SİTE DİZİNİNDEKİ 332. KONU
LEVİLİLER
1:4 Elini yakmalık sununun başına koymalı. Sunu kişinin günahlarının bağışlanması için kabul edilecektir.
Bnz: Günümüzde kurban keserken, kestirenin elini kurbanın başına koyması.
1:14 “`Eğer kişi yakmalık sunu olarak RAB’be kuş sunmak istiyorsa, kumru ya da güvercin sunmalı.
2:3 Tahıl sunusundan artakalan Harun’la oğullarına bırakılmalı. RAB için yakılan bir sunu olduğundan çok kutsaldır.
3:17 Hayvan yağı ve kan yemeyeceksiniz. Yaşadığınız her yerde kuşaklar boyunca bu kural hep geçerli olacak.” Bnz: Kan, Kur’an’da da haram.
4:26 Tekenin bütün yağını esenlik kurbanının yağı gibi sunak üzerinde yakacak. Kâhin kişinin günahını bağışlatacak ve kişi bağışlanacak.
5:4 “‘Biri hangi konuda olursa olsun, kötülük ya da iyilik yapmak için, düşünmeden ve ne yaptığını bilmeden ant içerse, bunu anladığı an suçlu sayılacaktır.
Boş yere yemin etme!
5:13 Kâhin kişinin günahını bağışlatacak ve kişi bağışlanacak. Tahıl sunusunda olduğu gibi, artakalan un kâhinin olacaktır.”
6:15 Kâhin üzerindeki günnükle birlikte tahıl sunusunun ince unundan ve zeytinyağından bir avuç alıp anma payı ve RAB’bi hoşnut eden koku olarak sunakta yakacak.
6:16 Artakalanı Harun’la oğulları yiyecekler. Onu kutsal bir yerde, Buluşma Çadırı’nın avlusunda mayasız ekmek olarak yemeliler.
6:18 Harun soyundan gelen her erkek ondan yiyebilir. RAB için yakılan sunularda onların kuşaklar boyunca sonsuza dek payları olacak. Sunulara her dokunan kutsal sayılacak.”
7:7 “‘Suç ve günah sunuları için aynı yasa geçerlidir. Et, sunuyu sunarak günahı bağışlatan kâhinindir.
7:8 Yakmalık sununun derisi de sunuyu sunan kâhinindir.
7:9 Fırında, tavada ya da sacda pişirilen her tahıl sunusu onu sunan kâhinin olacak.
7:10 Zeytinyağıyla yoğrulmuş ya da kuru tahıl sunuları da Harunoğulları’na aittir. Aralarında eşit olarak bölüşülecektir.”
7:15 RAB’be şükretmek için sunulan esenlik kurbanının eti, sununun sunulduğu gün yenecek, sabaha bırakılmayacak.
Et, açık havada 1-2 gün içinde kokar ve bozulur: Bundan dolayı et yarına bırakılmaz ve yenilir. Orta Doğu daha sıcak olduğundan mikroorganizmalar kısa sürede ürer. Etlerin sabaha bırakılmamasının sebebi bu olabilir. Zaten o dönemde buzdolabı yoktu: Et, 1-2 gün içinde bozulurdu.
7:32 Esenlik kurbanlarınızın sağ budunu bağış olarak kâhine vereceksiniz.
7:36 Adağın bu parçaları gelecek kuşaklar boyunca onların payı olacaktı.
10:9 “Sen ve oğulların Buluşma Çadırı’na şarap ya da herhangi bir içki içip girmeyin, yoksa ölürsünüz. Kuşaklar boyunca bir kural olsun bu.
11:2 “İsrail halkına deyin ki, ‘Karada yaşayan hayvanlardan şunların etini yiyebilirsiniz:11:3 Çatal ve yarık tırnaklı, geviş getiren hayvanların tümü.
11:7 Domuz çatal ve yarık tırnaklıdır, ama geviş getirmez. Sizin için kirli sayılır. 14:8 Domuz çatal tırnaklıdır, ama geviş getirmez. Sizin için kirli sayılır. Bu hayvanların etini yemeyecek, leşine dokunmayacaksınız.
Domuz haram!..
11:12 Suda yaşayan bütün pulsuz ve yüzgeçsiz canlılar sizin için iğrenç sayılacak.
11:20 “‘Dört ayaklı ve kanatlı böceklerin hepsi sizin için iğrençtir.
13:9 “Deri hastalığına yakalanan kişi kâhine götürülecek.
Alaca/Vitiligo hastalığı, deride beyaz lekelerin oluşmasıdır. Sebebleri genetik, bağışıklık sisteminin bozulması, aşırı güneşte kalma vs.dir. Bozulan etlerin yenmesi bağışıklık sistemini bozar ve Orta Doğu çöllerden oluştuğu için aşırı güneşte kalma da eklenince bu hastalığın görünme sıklığı artacaktır. Musa, bu hastalığa yakalanmış olabilir: Musa elini çıkardı ve bakanlara bembeyaz göründü…
13:24 “Deride ateş yanığı varsa ve et kırmızımsı-beyaz ya da beyaz, parlak bir leke haline gelmişse, 13:25 kâhin yaraya bakmalı. Parlak lekenin üzerindeki kıllar ağarmış, leke derine inmişse, yanıkta deri hastalığı var demektir. Kâhin kişiyi kirli ilan edecektir, çünkü kişi deri hastalığına yakalanmıştır.
13:40 “Eğer adamın saçı dökülmüşse, sadece keldir. Temiz sayılır.
13:41 Saçının önü dökülmüşse alnı açılmış demektir. Temiz sayılır.
13:46 Hastalığı devam ettiği sürece kirli sayılacaktır, çünkü kirlenmiştir. Halktan uzak, ordugahın dışında yaşamalıdır.” 14:3 Hastalık iyileşmişse 14:6 kâhin canlı kuşu, sedir ağacını, kırmızı ipliği ve mercanköşk otunu akarsuyun üzerinde kesilen kuşun kanına batıracak 14:7 ve pak kılınacak kişinin üzerine yedi kez serpecek, onu temiz ilan edip canlı kuşu kıra salacak.
Bnz: Bu uygulamalar -eski- Pagan, Şamanik, büyücülük ritüellerine benzer.
14:32 Deri hastası olup da temiz kılınmaya parasal gücü yetmeyen kişiler için bu yasa (14:30,31 hayvan ve tahıl sunusu) geçerlidir.
Hasta olursan kahine para veriyorsun yoksa kurban kesiyorsun, etini de yine kahine veriyorsun ve temizleniyorsun!..
14:54-56 Her türlü deri hastalığı, uyuz, giysiye ya da eve bulaşan küf, şiş, kabuk ya da parlak lekelerle ilgili yasa budur.
15:16 “‘Eğer bir adamdan meni akarsa, bedeninin tümünü yıkayacak ve akşama kadar kirli sayılacaktır.
15:24 Âdet gören kadının kirliliği onunla yatan adama da bulaşır. Adam yedi gün kirli kalır ve yattığı her yatak kirli sayılır.
16:1-2 RAB’bin huzuruna yaklaştıkları için ölen Harun’un iki oğlunun ölümünden sonra RAB Musa’ya şöyle dedi: “Ağabeyin Harun’a de ki, perdenin arkasındaki En Kutsal Yer’e ikide bir girmesin, Antlaşma Sandığı’nın üzerindeki Bağışlanma Kapağı’na* yaklaşmasın. Yoksa ölür. Çünkü ben kapağın üstünde, bulut içinde görünüyorum. (“Bağışlanma Kapağı” diye çevrilen İbranice “Kapporet” sözcüğü Tanrı’nın öfkesinin yatıştırıldığı, halkının günahlarının bağışlanıp Tanrı’yla barıştırıldığı özel yeri ifade ediyordu.)
16:6 “Harun boğayı kendisi için günah sunusu olarak sunacak. Böylece kendisinin ve ailesinin günahlarını bağışlatacak.
16:7 Sonra iki tekeyi alıp RAB’bin huzuruna, Buluşma Çadırı’nın giriş bölümüne götürecek.
16:8 İkisi üzerine kura çekecek. Biri RAB için, biri Azazel* için. (“Azazel”: Çölde yaşayan bir cin olduğu sanılıyor.)
Azazel, şeytanın isimlerindendir.
16:9 Harun kurada RAB’be düşen tekeyi getirip günah sunusu olarak sunacak. 16:10 Azazel’e düşen tekeyi ise halkın günahlarını bağışlatmak için canlı olarak RAB’be sunacak. Onu çöle salıp Azazel’e gönderecek.
16:21 İki elini tekenin başına koyacak, İsrail halkının bütün suçlarını, isyanlarını, günahlarını açıklayarak bunları tekenin başına aktaracak. Sonra bu iş için atanan bir adamla tekeyi çöle gönderecek.
16:22 Teke İsrail halkının bütün suçlarını yüklenerek ıssız bir ülkeye taşıyacak. Adam tekeyi çöle salacak.
Keçinin erkeğine teke denir.
Günümüzdeki “Günah keçisi” söylemi buradan geliyor olabilir.
17:7 İsrail halkı taptığı teke ilahlara* artık kurban kesmeyecek. Bu yasa kuşaklar boyunca geçerli olacak. (“Teke ilahlar” ya da “Teke görünümlü cinler.”)
Baphomet (?)
17:10 “‘İsrail halkından ya da aralarında yaşayan yabancılardan kim kan yerse, ona öfkeyle bakacağım ve halkımın arasından atacağım.
17:11 Çünkü canlılara yaşam veren kandır. Ben onu size sunakta kendinizi günahtan bağışlatmanız için verdim. Kan yaşam karşılığı günah bağışlatır.
Bu ayetin İncil’deki benzeri şudur: İncil’de Son Yemek’te İsanın içtiği şarap; insanların bağışlanması kanını ya da günahkar insanın, İsa’nın kanıyla/ölümüyle bağışlanmasını sembolize eder.
18:3 [Rab, Musa’ya] “Mısır’da bir süre yaşadınız; onların törelerine göre yaşamayacaksınız. Sizleri Kenan ülkesine götürüyorum. Onlar gibi de yaşamayacaksınız. Onların kurallarına uymayacaksınız.
18:21 İlah Molek’e ateşte kurban edilmek üzere çocuklarından hiçbirini vermeyeceksin. Tanrın’ın adına leke getirmeyeceksin. RAB benim.
Molek: Ammonlular’ın Molok, Milkom ya da Malkam diye debilinen ilahı. Zaman zaman bu ilahın sözde öfkesini dindirmek için çocukları yakarak kurban ederlerdi.
18:30 Buyruklarımı yerine getirin, sizden önceki insanların iğrenç törelerine uyarak kendinizi kirletmeyin. Tanrınız RAB benim.”
19:4 “‘Putlara tapmayın. Kendinize dökme ilahlar yapmayın. Tanrınız RAB benim.
19:6 Kurban eti, kestiğiniz gün ya da ertesi gün yenecek. Üçüncü güne kalan et yakılacak. 19:7 Üçüncü gün yenirse iğrenç sayılır. Kabul olmayacaktır.
19:27 Başınızın yan tarafındaki saçları kesmeyecek, sakalınızın kenarlarına dokunmayacaksınız.
19:28 Ölüler için bedeninizi yaralamayacak, dövme yaptırmayacaksınız. RAB benim.
İncil ve Kur’an’da dövme ile ilgili bir şey yazmıyor.
19:30 Şabat günlerimi tutacaksınız. Tapınağıma saygı göstereceksiniz. RAB benim.
19:31 “‘Cincilere, ruh çağıranlara yönelmeyin. Onlara danışmayın, kirlenirsiniz. Tanrınız RAB benim.
Tevrat’tan önce cin, cinli -içine cin girmiş-, ruh vb. inançların olduğunu görüyoruz.
19:32 “‘Ak saçlı insanların önünde ayağa kalkacak, yaşlılara saygı göstereceksin. Tanrın’dan korkacaksın. RAB benim.
Günümüzdeki “Rüyaya giren ak saçlı, ak sakallı” söylemi…
20:27 “‘Cincilik yapan ve ruh çağıran ister erkek olsun, ister kadın olsun kesinlikle öldürülecektir. Onları taşlayacaksınız. Ölümlerinden kendileri sorumludur.”
21:9 Bir kâhinin kızı fahişelik yaparak kendini kirletirse, hem kendini hem de babasını rezil etmiş olur. Yakılmalıdır.
21:23 [21:16-22 Harun’un soyundan kör, topal vs. Tapınak’taki] perdeye ve sunağa yaklaşmayacaktır. Çünkü kusurludur. Tapınağımı kirletmesin. Onları kutsal kılan RAB benim.”
22:10 “‘Kâhin ailesi dışında hiç kimse kutsal sunuyu yemeyecek; kâhinin konuğu ve işçisi bile.
23:27 “Yedinci ayın onuncu günü günahların bağışlanma günüdür. Kutsal bir toplantı düzenleyeceksiniz. İsteklerinizi denetleyecek, RAB için yakılan sunu sunacaksınız. 23:28 O gün hiç iş yapmayacaksınız. Çünkü Tanrınız RAB’bin huzurunda günahlarınızı bağışlatacağınız bağışlanma günüdür.
23:32 O gün sizin için Şabat, dinlenme günü olacak. İsteklerinizi denetleyeceksiniz. Ayın dokuzuncu günü, akşamdan ertesi akşama kadar Şabat’ı kutlayacaksınız.”
İslam’daki Kadir Gecesi gibi…
23:33 RAB Musa’ya şöyle dedi: 23:34 “İsrail halkına de ki, ‘Yedinci ayın on beşinci günü Çardak Bayramı başlar. 23:36 Yedi gün RAB için yakılan sunu sunacaksınız. 23:37 “‘Kutsal toplantılar olarak ilan edeceğiniz RAB’bin bayramları bunlardır. 23:39 “‘Yedinci ayın on beşinci günü, topraklarınızın ürünlerini devşirdiğiniz zaman RAB için yedi gün bayram yapacaksınız. Birinci ve sekizinci gün dinlenme günleri olacak. 23:40 İlk gün meyve ağaçlarının güzel meyvelerini, hurma dallarını, sık yapraklı ağaç dallarını, vadi kavaklarını toplayıp Tanrınız RAB’bin önünde yedi gün şenlik yapacaksınız. 23:41 Bunu her yıl yedi gün RAB’bin bayramı olarak kutlayacaksınız. Kuşaklar boyunca sürekli bir yasa olacak bu. Bayramı yedinci ay kutlayacaksınız. (Yedinci ay: Eylül veya Ekim)
Bereket/Bitki Tanrısı Marduk’un ilkbahara doğru yeraltından yeryüzüne çıkmasıyla toprağa-bitkiye bereket gelir ve ürün verir. Bu bayram/kutlama Antik Mezopotamya inançlarında vardı: Buradan Tevrat’a geçmiş olabilir. Tevrat’ta fazlaca bayram vardır. Kur’an’da bayram ve/veya bayram günleri diye bir şey geçmez: İbadetler herhangi bir zaman yapılabilir, kesin bir tarih verilmez. Müslümanlık’ta kutlanılan Ramazan (Haziran civarı) ve Kurban (Eylül civarı) Bayramları, Tevrat’tan kalma bir gelenek olabilir.
24:17 “‘Adam öldüren kesinlikle öldürülecektir.
24:18 Başkasının hayvanını öldüren, yerine bir hayvan vererek aldığı canın karşılığını canla ödeyecektir.
24:19 Kim komşusunu yaralarsa, kendisine de aynı şey yapılacaktır.
24:20 Kırığa karşılık kırık, göze göz, dişe diş olmak üzere, ona ne yaptıysa kendisine de aynı şey yapılacaktır.
İncil’de kısasa kısas yoktur, Kur’an’da vardır.
25:20 Toprağımızı ekmez, ürünümüzü toplamazsak, yedinci yıl ne yiyeceğiz? diye sorarsanız, 25:21 altıncı yıl size öyle bir bereket göndereceğim ki, toprak üç yıllık ürün verecek. 25:22 Sekizinci yıl toprağınızı ekerken, dokuzuncu yıl ürün alıncaya kadar eski ürününüzü yiyeceksiniz.
19:19 “‘Kurallarımı uygulayın. Tarlana iki çeşit tohum ekme. …”
Nadas: Orta Doğu gibi yağışın az olduğu yerlerde -su ihtiyacını karşılayamamış olan- tarla/toprak, bazı yıllarda çok az ya da hiç ürün vermeyebilir: Bu sebeble tarla işlenir fakat ekim yapılmaz, bir sene dinlendirilir: Su ihtiyacını güzelce karşılamış olan toprak, ertesi yıl hasat zamanında fazlaca ürün verecektir.
Nöbetleşe Ekim: Toprağa her yıl aynı ürünü ekmek, -bitkinin topraktan durmadan aynı mineralleri vs.yi soğurmasından- toprağın verimini azaltacaktır; bu yüzden bazı yıllarda bir ürün diğer yıllarda farklı bir ürün ekmek, hasat verimini fazlaca artıracaktır.
25:26 Toprağını satın alacak yakın bir akrabası yoksa, sonradan durumu düzelir, yeterli para bulursa, 25:27 satış yaptıktan sonra geçen yılları hesaplayacak ve geri kalan parayı toprağını sattığı adama ödeyip toprağına dönecek. 25:30 Eğer bir yıl içinde evini geri almazsa, ev temelli olarak alıcıya geçecek, kuşaklar boyunca yeni sahibinin olacaktır. Özgürlük yılında ev yeni sahibinin elinden alınmayacaktır.
Tevrat’ta bu tür anayasavari maddeler/ayetler fazlaca var: Sanki bir anayasa kitabı gibi!
25:32 “‘Ancak Levililer kendilerine ait kentlerde sattıkları evleri her zaman geri alma hakkına sahiptirler. 25:33 Çünkü Levililer’in kentlerindeki evler onların İsrail halkının arasındaki mülkleridir.
25:44 “‘Köleleriniz, cariyeleriniz çevrenizdeki uluslardan olmalı. Onlardan uşak ve cariye satın alabilirsiniz. 25:45 Ayrıca aranızda yaşayan yabancıların çocuklarını, ister ülkenizde doğmuş olsun ister olmasın, satın alıp onlara sahip olabilirsiniz.
26:7 Düşmanlarınızı kovalayacaksınız. Kılıç darbeleriyle önünüzde yere serilecekler. 26:8 Beşiniz yüz kişinin, yüzünüz on bin kişinin hakkından gelecek. Düşmanlarınız kılıç darbeleriyle önünüzde yere serilecek.
27:28 “‘İster insan, ister hayvan, ister aileden kalma tarla olsun, RAB’be koşulsuz adanan hiç bir şey satılmayacak ve geri alınmayacaktır. Çünkü RAB’be koşulsuz adanan her şey RAB için çok kutsaldır.
27:29 RAB’be koşulsuz adanan insan para karşılığında kurtarılamayacak, kesinlikle öldürülecektir.
27:30 “‘İster toprağın ürünü, ister ağacın meyvesi olsun, toprakta yetişen her şeyin ondalığı RAB’be aittir. RAB için kutsaldır.
Bnz: Kur’an’da 8/41’de “Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah’a, Peygamber’e aittir.”
27:31 Kim ondalığının bir bölümünü geri almak isterse, değerinin üzerine beşte bir fazlasını katarak ödemelidir.
İnsanı, hayvanı, tarlayı vs.yi koşulsuz olarak Tanrı’ya adarsan, temizlenirsin. Kahinler defalarca piyangoda büyük ikramiyeyi tutturmuş gibi çok zengin olmalılar!..
Notlar: Tevrat’taki Tanrı’nın Kutsal Çadırı / Konutu ile İncil’deki gökten inen -cennet olan- Tanrı’nın Kutsal Kenti Yeni Kudüs’ü benzerlik göstermektedir.
Tevrat’taki yasa maddeleriyle Hammurabi Kanunları’ndaki maddeler benzerlik göstermektedir.
SİTE DİZİNİNDEKİ 333. KONU
ÇÖLDE SAYIM
(1:1-47 12 oymak Mısır’dan Kenan’a daha varmamışken yani çöldeyken, Musa, Rab’bin emriyle Levi oymağı hariç 11 oymaktan 20 yaş üzeri savaşabilecek erkekleri saydı:603.550 kişi çıktı.) Say.23:10 [Balam] Kim Yakup soyunun tozunu ve İsrail’in dörtte birini sayabilir?
O dönemlerde dünya nüfusu azdı, bu sayı onların kalabalık olduğunu gösterir.
1:50 Levililer’i Levha Sandığı’nın bulunduğu konuttan, eşyalardan ve konuta ait her şeyden sorumlu kıl. Konutu ve bütün eşyalarını onlar taşısın; konutun bakımını onlar yapsın, çevresinde ordugah kursun.
1:51 Konut taşınırken onu Levililer toplayacak; konaklanacağı zaman da onlar kuracak. Levililer dışında konuta yaklaşan ölüm cezasına çarptırılacak.
Tanrı’nın Evi/Çadırı yani Konut ağaç malzemelerinden, çeşitli metallerden ve bezlerden yapma basit çadır görünümlü taşınabilir bir yapı.
Musa ve akrabaları Levi oymağındandır. Levililer’e ayrıcalık!
3:9 [Rab, Musa’ya] “Levililer’i Harun’la oğullarının hizmetine ver. 3:10 Kâhinlik görevini sürdürmek üzere Harun’la oğullarını görevlendir. Kutsal yere onlardan başka her kim yaklaşırsa öldürülecektir.”
3:12 “İşte İsrailli kadınların doğurduğu ilk erkek çocukların yerine İsrailliler arasından Levililer’i seçtim. Onlar benim olacaktır.
Kahinler, Levililer’den yani Musa ve Harun’un oğullarından seçiliyor.
Levililer Sandık’ın-Ev’in çevresinde bekçi, diğer oymaklar onun dışında konaklıyor. Tevrat’ta zaten tüm olup bitenler Levililer etrafında dönüyor! Levililer ne derse o oluyor!..
3:38 Musa, Harun ve oğulları konutun önünde, gündoğusu yönünde Buluşma Çadırı’nın önünde konaklayacaklardı. İsrailliler adına kutsal yerin bakımından sorumlu olacaklardı. Kutsal yere başka her kim yaklaşırsa öldürülecekti.
3:48 Levililer’in sayısını aşanlardan bedel olarak alınan parayı Harun’la oğullarına ver.” 3:49 Böylece Musa, bedeli Levililer olanların sayısını aşan İsrailliler’den bedel parasını aldı.
5:9 İsrail halkının kâhine sunduğu kutsal armağanların bağış kısımları kâhinin olacak.
5:16 “`Kâhin kadını öne çağırıp RAB’bin önünde durmasını sağlayacak. 5:17 Sonra, toprak bir kabın içine kutsal su koyacak. Konutun kurulu olduğu yerden biraz toprak alıp suya katacak.
5:21 Kâhin kadına lanet andı içirtip şöyle diyecek 5:22 “Lanet getiren bu su karnına girince karnını şişirsin, kalçanı eritsin.”‘ O zaman kadın, Amin, amin, diyecek. 5:27 Eğer kadın kocasına ihanet etmiş, kendini kirletmişse, lanet getiren suyu içince acı duyacak; karnı şişip kalçası eriyecek. Halkı arasında lanetli olacak.
Bnz: Sümer Su Tanrısı Enki’nin tapınaklarda bulunan Kutsal Suyu, Ka’be’deki Zemzem suyu vb…
6:2 “İsrail halkına de ki, ‘Eğer bir erkek ya da kadın RAB’be adanmış kişi olarak RAB’be özel bir adak adamak, kendini RAB’be adamak isterse, 6:5 “‘RAB’be adanmışlığı süresince başına ustura değmeyecek. Kendini RAB’be adadığı günler tamamlanıncaya dek kutsal olacak, saçını uzatacak.
İncil erkek saçını uzatmasın, diyor.
7:89 Musa RAB’le konuşmak için Buluşma Çadırı’na girince, Levha Sandığı’nın Bağışlanma Kapağı’nın üstündeki iki Keruv arasından kendisine seslenen sesi duydu. RAB Musa’yla bu şekilde konuştu.
8:5 RAB Musa’ya şöyle dedi:8:6 “Levililer’i İsrailliler’in arasından ayırıp dinsel açıdan arındır. 8:7 Onları arındırmak için şöyle yapacaksın: Günahtan arındırma suyunu üzerlerine serp; bedenlerindeki bütün kılları tıraş etmelerini, giysilerini yıkamalarını sağla. Böylece arınmış olurlar.
Lev.19:19 “‘Kurallarımı uygulayın. … Üzerine iki tür iplikle dokunmuş giysi giyme.”
Bnz: Hinduizm külliyatı içerisinde tüm vücudu tıraş etmek mevcut. Örneğin Budist rahipler tıraşlı olduğu gibi sade, tek tip, vücudu saran elbise giyerlerdi: Bunu Ka’be’yi tavaf edenlerin saç-sakal tıraşı olmasında ve giydikleri elbiselerde görmekteyiz.
9:17 İsrailliler ancak bulut çadırın üzerinden kalkınca göçer, bulut nerede durursa orada konaklarlardı.
9:18 RAB’bin buyruğu uyarınca göç eder, yine RAB’bin buyruğu uyarınca konaklarlardı. Bulut konutun üzerinde durdukça yerlerinden ayrılmazlardı.
11:25 Sonra RAB bulutun içinde inip Musa’yla konuştu. Musa’nın üzerindeki Ruh’tan alıp yetmiş ileri gelene verdi. Ruh’u alınca peygamberlik ettilerse de, daha sonra hiç peygamberlik etmediler.
11:28 Gençliğinden beri Musa’nın yardımcısı olan Nun oğlu Yeşu, “Ey efendim Musa, onlara engel ol!” dedi. 11:29 Ama Musa, “Sen benim adıma mı kıskanıyorsun?” diye yanıtladı, “Keşke RAB’bin bütün halkı peygamber olsa da RAB üzerlerine Ruhu’nu gönderse!”
12:4 RAB ansızın Musa, Harun ve Miryam’a, “Üçünüz Buluşma Çadırı’na gelin” dedi. Üçü de gittiler.
12:5 RAB bulut sütununun içinde indi. Çadırın kapısında durup Harun’la Miryam’ı çağırdı. İkisi ilerlerken 12:6 RAB onlara seslendi: “Sözlerime kulak verin: Eğer aranızda bir peygamber varsa, Ben RAB görümde kendimi ona tanıtır, Onunla düşte konuşurum.
12:7 Ama kulum Musa öyle değildir. O bütün evimde sadıktır.
12:8 Onunla bilmecelerle değil, Açıkça, yüzyüze konuşurum. O RAB’bin suretini görüyor. Öyleyse kulum Musa’yı yermekten korkmadınız mı?”
13:32 “Üstelik orada gördüğümüz herkes uzun boyluydu. 13:33 Nefiller’i, Nefiller’in soyundan gelen Anaklılar’ı gördük. Onların yanında kendimizi çekirge gibi hissettik, onlara da öyle göründük.”
Nefiller, uzun boylu canavarlar (?)
14:9 Ancak RAB’be karşı gelmeyin. Orada yaşayan halktan korkmayın. Onları ekmek yer gibi yiyip bitireceğiz. Koruyucuları onları bırakıp gitti. Ama RAB bizimledir. Onlardan korkmayın!”
Diğer topraklardaki diğer halkların kendi tanrıları, kendi koruyucuları veya peygamberleri… (?)
14:10 Topluluk onları taşa tutmayı düşünürken, ansızın RAB’bin görkemi Buluşma Çadırı’nda bütün İsrail halkına göründü.
14:14 Kenan topraklarında yaşayan halka bunu anlatacaklar. Ya RAB, bu halkın arasında olduğunu, onlarla yüz yüze görüştüğünü, bulutunun onların üzerinde durduğunu, gündüz bulut sütunu, gece ateş sütunu içinde onlara yol gösterdiğini duymuşlar.
Gece etrafında toplanılıp, yakılan büyük ateşin metrelerce sütun gibi yükselmesi veya bazı günlerde -akşama doğru- bulutların ve/veya havanın kırmızımsıya kayması mı (?)
16:1-2 Levi oğlu Kehat oğlu Yishar oğlu Korah, Ruben soyundan Eliavoğulları’ndan Datan, Aviram ve Pelet oğlu On toplulukça seçilen, tanınmış iki yüz elli İsrailli önderle birlikte Musa’ya başkaldırdı.
16:3 Hep birlikte Musa’yla Harun’un yanına varıp, “Çok ileri gittiniz!” dediler, “Bütün topluluk, topluluğun her bireyi kutsaldır ve RAB onların arasındadır. Öyleyse neden kendinizi RAB’bin topluluğundan üstün görüyorsunuz?”
16:28 Musa şöyle dedi: “Bütün bunları yapmam için RAB’bin beni gönderdiğini, kendiliğimden bir şey yapmadığımı şuradan anlayacaksınız:
16:29 Eğer bu adamlar herkes gibi doğal bir ölümle ölür, herkesin başına gelen bir olayla karşılaşırlarsa, bilin ki beni RAB göndermemiştir.
16:30 Ama RAB yepyeni bir olay yaratırsa, yer yarılıp onları ve onlara ait olan her şeyi yutarsa, ölüler diyarına diri diri inerlerse, bu adamların RAB’be saygısızlık ettiklerini anlayacaksınız.”
18:6 [Rab, Harun’a] Ben İsrailliler arasından Levili kardeşlerinizi size bir armağan olarak seçtim. Buluşma Çadırı’yla ilgili hizmeti yapmaları için onlar bana adanmıştır.
18:7 Ama sunaktaki ve perdenin ötesindeki kâhinlik görevini sen ve oğulların üstleneceksiniz. Kâhinlik görevini size armağan olarak veriyorum. Sizden başka kutsal yere kim yaklaşırsa öldürülecektir.”
18:8 RAB Harun’la konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bana sunulan kutsal sunuların bağış kısımlarını sana veriyorum. Bunları sonsuza dek pay olarak sana ve oğullarına veriyorum. [18:19 Senin ve soyun için bu RAB’bin önünde sonsuza dek sürecek bozulmaz bir antlaşmadır.]
18:9 Sunakta tümüyle yakılmayan, bana sunulan en kutsal sunulardan şunlar senin olacak: Tahıl, suç ve günah sunuları. En kutsal sunular senin ve oğullarının olacak.
18:10 Bunları en kutsal sunu olarak yiyeceksin. Her erkek onlardan yiyebilir. Onları kutsal sayacaksın.
18:14 “İsrail’de RAB’be koşulsuz adanan her şey senin olacak.
18:18 Sallamalık sununun göğsü ve sağ budu senin olduğu gibi eti de senin olacak.
18:21 “Buluşma Çadırı’yla ilgili yaptıkları hizmete karşılık, İsrail’de toplanan bütün ondalıkları pay olarak Levililer’e veriyorum.
18:22 Bundan böyle öbür İsrailliler Buluşma Çadırı’na yaklaşmamalı. Yoksa günahlarının bedelini canlarıyla öderler.
18:28 Böylelikle siz de İsrailliler’den aldığınız bütün ondalıklardan RAB’be armağan sunacaksınız. Bu ondalıklardan RAB’bin armağanını Kâhin Harun’a vereceksiniz.
18:29 Aldığınız bütün armağanlardan RAB için bir armağan ayıracaksınız; hepsinin en iyisini, en kutsalını ayıracaksınız.
18:32 En iyisini sunarsanız, bu konuda günah işlememiş olursunuz. Ölmemek için İsrailliler’in sunduğu kutsal sunuları kirletmeyeceksiniz.”
Sunu, bir nevi bağış/vergi gibi… Günümüze yansıması ise halkın devlete ödediği elektrik, su, KDV, ÖTV gibi vergiler…
Halk devlete haraç/vergi/para verir, devlet de halkı düşmanlardan korur, böylece devlet zengin/güçlü olur ve istediğini yapar!..
19:9 “Temiz sayılan bir kişi ineğin külünü toplayıp ordugahın dışında temiz sayılan bir yere koyacak. İsrail topluluğu temizlenme suyu için bu külü saklayacak; bu, günahtan arınmak içindir.
20:9 Musa kendisine verilen buyruk uyarınca değneği RAB’bin önünden aldı. 20:11 Sonra kolunu kaldırıp değneğiyle kayaya iki kez vurdu. Kayadan bol su fışkırdı, topluluk da hayvanları da içti.
Bedeviler vb.ler çölde nerede su olduğunu tecrübelerinden dolayı bilirler: Ayrıca -çeşitli yöntemlerle- nerede su olabileceğini de…
(20:14-18 Musa Kadeş’teyken, Edom Kralı’na) 20:17 “İzin ver, ülkenden geçelim. Kral yolundan yolumuza devam edeceğiz.”
Kral Yolu: -Günümüzde bilinen haliyle- MÖ 5. yy.da Persler’ce onarılıp da Batı Anadolu’dan Basra Körfezi’ne kadar uzanan, -Pers Yolu da denilen- ticaret/savaş yoludur. Bu tarihten önce bu yolun Mısır’a kadar uzanan kolları veya bu yoldan bağımsız Mısır-Kenan civarında bir yol olabilir. Mısır’dan İran’a kadar toprakları olan Asurlular’ca -veya oralarda bulunan başka krallıklarca- bu yolun kolları veya bu yoldan önce/öncülü bağımsız bir yol Mısır-Kenan civarında MÖ 1.000-500 arasında yapılmış olabilir.
Not: Tevrat’ta Musa zamanında Edom Krallığı, Amorlular’ın Kralı Sihon, Başan Kralı Og, Moav Kralı Balak geçmektedir: Yine Amalekliler, Kenliler, Asurlular gibi onlarca toplum ve/veya krallık geçer.
22:5 Balak, Beor oğlu Balam’ı çağırmak için ulaklar gönderdi. Balam Fırat Irmağı kıyısında, Amav ülkesindeki Petor’da yaşıyordu. Balak şöyle dedi: “Mısır’dan çıkıp yeryüzünü kaplayan bir halk yanıbaşıma yerleşti.
Hangi halk? Mısırlı bir grup da olabilir!
22:6 Lütfen gel de benden daha güçlü olan bu halka benim için lanet oku. Olur ki, onları yener, ülkeden kovarız. Çünkü senin kutsadığın kişinin kutsanacağını, lanetlediğin kişinin lanetleneceğini biliyorum.” 22:7 Moav ve Midyan ileri gelenleri falcılık ücretini alıp gittiler. Balam’a varınca Balak’ın bildirisini ona ilettiler.
O dönemlerde ve öncesinde “kutsama”, kahinlik vs. yaygınmış.
23:9 [Balam, İsrailliler için] “Tek başına yaşayan, Uluslardan kendini soyutlayan Bir halk görüyorum.”
23:16 RAB Balam’a göründü…
23:22 [Balam] Tanrı onları Mısır’dan çıkardı, O’nun yaban öküzü gibi gücü var. 23:23 Yakup soyuna yapılan büyü tutmaz; İsrail’e karşı falcılık etkili olmaz. Şimdi Yakup ve İsrail için, ‘Tanrı neler yaptı! denecek.
Demek ki normalde büyü/fal var ve tutabiliyor!..
24:12-13 [Balam] “Balak sarayını altınla, gümüşle doldurup bana verse bile, RAB’bin buyruğundan öte iyi kötü hiçbir şey yapamam.”
Bnz: Bir yanıma güneşi bir yanıma ayı verseler/koysalar yolumdan vazgeçmem, şeklindeki, Kur’an’daki Muhammed’in söylemi.
Not: “Önder” İbranice’de “Asa” demek.
25:1 İsrailliler Şittim’de yaşarken, erkekleri Moavlı kadınlarla zina etmeye başladı. 25:2 Bu kadınlar kendi ilahlarına kurban sunarken İsrailliler’i de çağırdılar. İsrail halkı yiyeceklerden yedi ve onların ilahlarına taptı.
25:3 Böylece Baal-Peor’a bağlandılar. RAB bu yüzden onlara öfkelendi. (Peor, bir yer ismi.)
Bnz: Baal da Hubal gibi Marduk’un bir kopyası/türevi…
Not: Tevrat’ın Tanrısı’nın çok sinirli, öfkeli ve acımasız olduğunu hatırlatırım.
27:4 [Selofhat’ın kızları] “Erkek çocuğu olmadı diye babamızın adı kendi boyu arasından neden yok olsun? Babamızın kardeşleri arasında bize de mülk verin.”
27:5 Musa onların davasını RAB’be götürdü. 27:6 RAB Musa’ya şöyle dedi:
27:7 “Selofhat’ın kızları doğru söylüyor. Onlara amcalarıyla birlikte miras olarak mülk verecek, babalarının mirasını onlara aktaracaksın.”
Tevrat’ta durmadan bu tür davalar Musa’ya gelir, Musa da Çadır’ın perdeyle kapatılmış iç kısmına girip Tanrı’yla konuşup, sonra çıkıp, Tanrı şunu dedi deyip bir karara bağlar. Çadır’a da kimse yaklaştırılmaz.
28:30 Günahlarınızı bağışlatmak için de bir teke sunacaksınız.
Not: Tevrat’ta fazlaca Bayram ve özel gün vardır: Bunlarda birçok türden hayvan, tahıl, yiyecek, içecek vs. Tanrı’ya/Çadır’a sunulur. Adak adama dahil Boru Çalma Günü bile vardır.
30:13 Kocası, kadının kendi isteklerini denetlemesi için adadığı adağı ya da ant içerek kendini altına soktuğu yükümlülüğü onaylayabilir ya da geçersiz kılabilir.
31:7 RAB’bin Musa’ya verdiği buyruk uyarınca, Midyanlılar’a savaş açıp bütün erkekleri öldürdüler.
31:8 Öldürdükleri arasında beş Midyan kralı -Evi, Rekem, Sur, Hurve Reva- da vardı. Beor oğlu Balam’ı da kılıçla öldürdüler.
31:9 Midyanlı kadınlarla çocuklarını tutsak alıp bütün hayvanlarını, sürülerini, mallarını yağmaladılar.
31:10 Midyanlılar’ın yaşadığı bütün kentleri, obaları ateşe verdiler.
31:11 İnsanları, hayvanları, yağmalanmış bütün malları yanlarına aldılar.
31:12 Tutsaklarla yağmalanmış malları Şeria Irmağı’nın yanında, Eriha karşısında, Moav ovalarındaki ordugahta konaklayan Musa’yla Kâhin Elazar’a ve İsrail topluluğuna getirdiler.
31:13 Musa, Kâhin Elazar ve topluluğun önderleri onları karşılamak için ordugahın dışına çıktılar.
31:14 Musa savaştan dönen ordu komutanlarına -binbaşılara, yüzbaşılara- öfkelendi.
31:15 Onlara, “Bütün kadınları sağ mı bıraktınız?” diye çıkıştı,
31:16 “Bu kadınlar Balam’ın verdiği öğüde uyarak Peor olayında İsrailliler’in RAB’be ihanet etmesine neden oldular. Bu yüzden RAB’bin topluluğu arasında ölümcül hastalık baş gösterdi.
31:17 Şimdi bütün erkek çocukları ve erkekle yatmış kadınları öldürün.
31:18 Yalnız erkekle yatmamış genç kızları kendiniz için sağ bırakın.
O dönemlerde bulaşıcı/salgın hastalık çok yaygındı ve -tıp gelişmediğinden- fazlaca ölüm olabiliyordu. Kara ölüm olan veba, cüzzam vs. örneklerdendir.
Günümüzde kızamık, çocuk felci gibi hastalıklara karşı bağışıklık için çocuklara aşılar yapılır. Eğer bunlar yapılmasaydı çocuk ölümleri artardı.
Diğer bazı gıdalar, tohumlar, ilaçlar vs. için de söylendiği üzere bu aşılarda da, sevmediğin toplumların genetiğini, sağlığını bozma durumu bazılarınca iddia edilmektedir.
Son yüzyıllarda bilimin bu kadar gelişmesi dünya nüfusunun -aşırı- artmasına da sebep oldu diyebiliriz, savaşların eskiye oranla azalması da.
Aza oranla kalabalıkta kaos artacaktır!
Dünyanın insan barındırma kapasitesi ~500 milyar olsa da dünyada enerji kaynakları hızla azalmaktadır, dolaylı olarak eskiye dönüş olabilir.
31:28 Savaşa katılan askerlere düşen paydan -insan, sığır, eşek, davardan- vergi olarak RAB’be beş yüzde bir pay ayıracaksın. 31:29 Bu vergiyi askerlere düşen yarı paydan alacak, RAB’be armağan olarak Kâhin Elazar’a vereceksin. 31:30 Öbür İsrailliler’e düşen yarıdan, gerek insanlardan, gerek hayvanlardan -sığır, eşek, davardan- ellide birini alıp RAB’bin Konutu’nun hizmetinden sorumlu olan Levililer’e vereceksin.” 31:31 Musa’yla Kâhin Elazar RAB’bin Musa’ya buyurduğu gibi yaptılar. 31:32 Savaşa katılan askerlerin ele geçirdiklerinden kalanlar şunlardı: 675 000 davar, 31:33 72 000 sığır, 31:34 61 000 eşek, 31:35 erkekle yatmamış 32 000 kız. 31:36 Savaşa katılan askerlere düşen yarı pay da şuydu:337 500 davar, 31:37 bunlardan RAB’be vergi olarak 675 davar verildi; 31:38 36 000 sığır, bunlardan RAB’be vergi olarak 72 sığır verildi; 31:39 30 500 eşek, bunlardan RAB’be vergi olarak 61 eşek verildi; 31:40 16 000 kişi, bunlardan RAB’be vergi olarak 32 kişi verildi. 31:41 Musa, RAB’bin kendisine buyurduğu gibi, RAB’be ayrılan vergiyi Kâhin Elazar’a verdi. 31:42 Musa’nın savaşa katılan askerlerden alıp İsrailliler’e ayırdığı yarı pay şuydu:31:43 Topluluğa düşen yarı pay 337 500 davar, 31:44 36 000 sığır, 31:45 30 500 eşek, 31:46 16 000 kişi.
31:48 Ordu komutanları -binbaşılar ve yüzbaşılar- Musa’ya gidip, 31:49 “Efendimiz, yönetimimiz altındaki askerleri saydık, eksik yok” dediler,
Bu kadar büyük bir savaşta nasıl eksik/kayıp olmaz!..
31:50 “İşte, ele geçirdiğimiz altın eşyaları -pazıbentleri, bilezikleri, yüzükleri, küpeleri, kolyeleri- getirdik. Günahlarımızı bağışlatmak için bunları RAB’be sunuyoruz.” 31:51 Musa’yla Kâhin Elazar altını, her tür işlenmiş altın eşyayı onlardan aldılar. 31:52 Binbaşı ve yüzbaşılardan alıp RAB’be armağan olaraksundukları altının toplam ağırlığı 16 750 şekeldi*. (“16 750 şekel”: Yaklaşık 190 kg.)
Bu savaştan önce -veya sırasında- Moavlı, Midyanlı kadınlarla ilişkiye giren İsrailli erkeklere karşı taraftan bulaşıcı, ölümcül hastalık gelmiş olabilir. Musa da bu olayı onların ilahına bağlamış olabilir.
33:2 Musa RAB’bin buyruğu uyarınca sırasıyla yapılan yolculukları kayda geçirdi. Yapılan yolculuklar şunlardır:
33:3 İsrailliler Ramses’ten yola çıktılar.
33:4 O sırada Mısırlılar RAB’bin yok ettiği ilk doğan çocuklarını gömüyorlardı; RAB onların ilahlarını yargılamıştı.
33:7 [Ramses’den Etam’a] Etam’dan ayrılıp Baal-Sefon’un doğusundaki Pi-Hahirot’adöndüler.
Tanrı Baal’in isminin kent/dağ isimlerinin önüne/sonuna gelebildiğini görmekteyiz:
{22:41 Balak, Balam’ı Bamot-Baal’a çıkardı. 23:28 Balak, Balam’ı çöle bakan Peor Dağı’nın tepesine götürdü. 25:3 (25:2 İsrailliler ilah) Baal-Peor’a bağlandılar. 32:37-38 Rubenliler Nevo ve Baal-Meon kentlerini yeniden kurdular. Kurdukları kentlere yeni adlar verdiler.}
33:8 Pi-Hahirot’tan ayrılıp denizden çöle geçtiler. Etam Çölü’nde üç gün yürüdükten sonra Mara’da konakladılar.
33:9 Mara’dan ayrılıp on iki su kaynağı ve yetmiş hurma ağacı olan Elim’e giderek orada konakladılar.
33:10 Elim’den ayrılıp Kızıldeniz kıyısında konakladılar. 33:11 Kızıldeniz’den ayrılıp Sin Çölü’nde konakladılar. 33:12 Sin Çölü’nden ayrılıp Dofka’da konakladılar.
33:28 Terah’tan ayrılıp Mitka’da konakladılar. 33:29 Mitka’dan ayrılıp Haşmona’da konakladılar. 33:30 Haşmona’dan ayrılıp Moserot’ta konakladılar.
Bu şekilde onlarca yer ismiyle devam eder. Musa ya da yanındaki katipler-yazıcılar veya Musa’dan sonraki yazıcılar-redaktörler bir vakanüvis gibi tarihi yazmışlar: Tevrat, O(nlar)ın, tarihçilerin yazdığı bir tarih kitabı gibi.
33:38 Kâhin Harun RAB’bin buyruğu uyarınca Hor Dağı’na çıktı. İsrailliler’in Mısır’dan çıkışlarının kırkıncı yılı, beşinci ayın birinci günü orada [33:39 Hor Dağı’nda 123 yaşında] öldü.
33:40 Kenan ülkesinin Negev bölgesinde yaşayan Kenanlı Arat Kralı İsrailliler’in geldiğini duydu.
Tevrat’ta Mısır firavunlarının isimleri neden verilmemiş!..
Ayrıca yüzden fazla yer ismi, toplum, krallık vs. verilirken sadece 3-5 tane kral ismi verilmiş! Halbuki o dönemlerde -Kenan/İsrail çevresinde- büyük-küçük, geniş-bölgesel-kentsel vs. onlarca kral vardı.
33:48 Haavarim dağlık bölgesinden ayrılıp Şeria Irmağı yanında, Eriha karşısındaki Moav ovalarında konakladılar.
33:50 Orada, RAB Musa’ya şöyle dedi:
33:51 “İsrailliler’e de ki, ‘Şeria Irmağı’ndan Kenan ülkesine geçince,
33:52 ülkede yaşayan bütün halkı kovacaksınız. Oyma ve dökme putlarını yok edecek, tapınma yerlerini yıkacaksınız.
33:53 Ülkeyi yurt edinecek, oraya yerleşeceksiniz; çünkü mülk edinesiniz diye orayı size verdim.
33:54 Ülkeyi boylarınız arasında kurayla paylaşacaksınız. Büyük boya büyük pay, küçük boya küçük pay vereceksiniz. Kurada kime ne çıkarsa, orası onun olacak. Dağıtımı atalarınızın oymaklarına göre yapacaksınız.
33:55 “‘Ama ülkede yaşayanları kovmazsanız, orada bıraktığınız halk gözlerinizde kanca, böğürlerinizde diken olacak. Yaşayacağınız ülkede size sıkıntı verecekler.
33:56 Ben de onlara yapmayı tasarladığımı size yapacağım.”
34:1 RAB Musa’ya şöyle dedi:
34:2 “İsrailliler’e de ki, ‘Mülk olarak size düşecek Kenan ülkesine girince, sınırlarınız şöyle olacak:
34:3 “‘Güney sınırınız Zin Çölü’nden Edom sınırı boyunca uzanacak. Doğuda, güney sınırınız Lut Gölü’nün ucundan başlayacak,
34:4 Akrep Geçidi’nin güneyinden Zin’e geçip Kadeş-Barnea’nın güneyine dek uzanacak. Oradan Hasar-Addar’a ve Asmon’a,
34:5 oradan da Mısır Vadisi’ne uzanarak Akdeniz’de son bulacak.
34:6 “‘Batı sınırınız Akdeniz ve kıyısı olacak. Batıda sınırınız bu olacak.
34:7 “‘Kuzey sınırınız Akdeniz’den Hor Dağı’na dek uzanacak.
34:8 Hor Dağı’ndan Levo-Hamat’a, oradan Sedat’a,
34:9 Zifron’a doğru uzanarak Hasar-Enan’da son bulacak. Kuzeyde sınırınız bu olacak.
34:10 “‘Doğu sınırınız Hasar-Enan’dan Şefam’a dek uzanacak.
34:11 Sınırınız Şefam’dan Ayin’in doğusundaki Rivla’ya dek inecek. Oradan Kinneret Gölü’nün* doğu kıyısındaki yamaçlara dek uzanacak. (“Kinneret Gölü”, yani “Celile Gölü”.)
34:12 Oradan Şeria Irmağı boyunca uzanacak ve Lut Gölü’nde son bulacak. “‘Her yandan ülkenizin sınırları bu olacaktır.”
35:7 Levililer’e otlaklarıyla birlikte toplam kırk sekiz kent vereceksiniz.
35:8 İsrailliler’in mülkünden Levililer’e vereceğiniz kentler her oymağa düşen pay oranında olsun. Çok kenti olan oymak çok, az kenti olan oymak az sayıda kent verecek.”
35:17 Birinin elinde adam öldürebilecek bir taş varsa, bu taşla başka birine vurursa, o kişi de ölürse, adam katildir ve kesinlikle öldürülecektir.
35:18 Ya da elinde adam öldürebilecek tahtadan bir alet varsa, bununla birine vurursa, o kişi de ölürse, adam katildir ve kesinlikle öldürülecektir.
Bnz: Hammurabi Kanunları
35:19 Ölenin öcünü alacak kişi, katili öldürecektir; onunla karşılaşınca onu öldürecektir.
35:20 Eğer biri başka birine beslediği kinden ötürü onu iter ya da bile bile ona bir nesne fırlatırsa, o kişi de ölürse,
35:21 ya da beslediği kinden ötürü onu yumruklar, o kişi de ölürse, vuran kişi kesinlikle öldürülecektir; katildir. Ölenin öcünü alacak kişi katille karşılaşınca onu öldürecektir.
Bu ve benzeri -anayasal- maddeler Tevrat’ta çok vardır.
Tevrat, -tarihin ve anayasal kanunların/maddelerin anlatıldığı- tarihsel bir anayasa kitabı gibidir.
35:29 “‘Bunlar kuşaklar boyunca yaşadığınız her yerde sizin için kesin kural olacaktır.
35:30 “‘Adam öldüren, tanıkların tanıklığıyla öldürülecek, bir tek kişinin tanıklığıyla öldürülmeyecektir.
35:31 “‘Ölümü hak etmiş katilin canı için bedel almayacaksınız; o kesinlikle öldürülecektir.
36:10-11 Selofhat’ın kızları Mahla, Tirsa, Hogla, Milka, Noa, RAB’bin Musa’ya verdiği buyruk uyarınca davranarak amcalarının oğullarıyla evlendiler.
SİTE DİZİNİNDEKİ 334. KONU
YASA’NIN TEKRARI
1:3 Mısır’dan çıktıktan sonra kırkıncı yılın on birinci ayının birinci günü, Musa RAB’bin, kendisi aracılığıyla İsrailliler’e neler buyurduğunu anlattı.
1:17 Yargı Tanrı’ya özgüdür. Çözemeyeceğiniz bir sorun olursa bana getirin, ben gerekeni yaparım.
1:40 Ama siz geri dönün, Kızıldeniz yolundan çöle gidin.
2:1 “Sonunda geri dönüp RAB’bin bana buyurduğu gibi Kızıldeniz yolundan çöle gittik. Uzun süre Seir dağlık bölgesinde dolanıp durduk. 2:2-3 “RAB bana, ‘Bu dağlık bölgenin çevresinde yeterince dolaştınız dedi, ‘Şimdi kuzeye gidin.
3:6 Her kenti, kadın, erkek ve çocuklarla birlikte, tümüyle yok ettik. 3:7 Hayvanlara ve kentlerdeki mallara ise el koyduk.
İsrailliler Mısır’dan Kenan’a giderken birçok krallığı, kenti, toplumu yok ederler: Bu savaşlar Tevrat’ta uzunca anlatılır. Savaştıkları kralları da Tanrı inatçı yapmıştır: Örneğin,
2:30 Ne var ki, Heşbon Kralı Sihon ülkesinden geçmemize izin vermek istemedi. Tanrınız RAB, şimdi olduğu gibi, Sihon’u elinize teslim etmek için yüreğini duygusuzlaştırıp onu inatçı yaptı. 2:31 “RAB bana, ‘İşte Sihon’u ve ülkesini senin eline teslim etmeye başladım. Haydi, ülkeyi ele geçir ve mülk edinmeye başla dedi.
Örneğin,
3:3 “Böylece Tanrımız RAB, Başan Kralı Og’u ve halkını da elimize teslim etti. Hiçbirini sağ bırakmadan hepsini yok ettik. 3:4 Bütün kentlerini ele geçirdik. Ele geçirmediğimiz tek kent kalmadı. Hepsi altmış kentti: Başan’da Og’un ülkesi olan bütün Argov bölgesi. 3:6 Heşbon Kralı Sihon’a yaptığımız gibi hepsini yok ettik. Her kenti, kadın, erkek ve çocuklarla birlikte, tümüyle yok ettik. 3:7 Hayvanlara ve kentlerdeki mallara ise el koyduk. 3:8 “Arnon Vadisi’nden Hermon Dağı’na kadar Şeria Irmağı’nın doğu yakasındaki toprakları iki Amorlu kralın elinden aldık.
3:28 Yeşu’ya görev ver. Onu güçlendir ve yüreklendir. Çünkü bu halk Şeria Irmağı’ndan onun önderliğinde geçecek. Göreceğin toprakları halka o miras olarak verecek.
Musa’nın yerine yardımcısı Yeşu geçiyor.
4:3 “RAB’bin Baal-Peor’da neler yaptığını kendi gözlerinizle gördünüz. Tanrınız RAB, Baal-Peor’a tapan herkesi aranızdan yok etti.
4:10 Horev’de Tanrınız RAB’bin önünde durduğunuz günü anımsayın. RAB bana şöyle dedi: ‘Sözlerimi dinlemesi için halkı topla. Öyle ki, yaşamları boyunca benden korkmayı öğrensinler, çocuklarına da öğretsinler.
4:11 “Yaklaşıp dağın eteğinde durdunuz. Dağ göklere dek yükselen alevle tutuşmuştu. Kara
bulutlar ve koyu bir karanlık vardı.
Yanardağ (?) O dönemlerde Orta Doğu’da aktif yanardağlar mevcuttu.
4:12 RAB size ateşin içinden seslendi. Siz konuşulanı duydunuz, ama konuşanı görmediniz. Yalnız bir ses duydunuz.
4:13 RAB uymanızı buyurduğu antlaşmayı, yani On Buyruk’u size açıkladı. Onları iki taş levha üstüne yazdı.
4:14 Mülk edinmek için gideceğiniz ülkede uymanız gereken kuralları, ilkeleri size öğretmemi buyurdu.”
4:15 “RAB Horev’de ateşin içinden size seslendiği gün hiçbir suret görmediniz. Bu nedenle kendinize çok dikkat edin.
Toprağa birileri, birini -tünel kazıp vs.- gömse, üstünde ateş de yaksa, etrafında dursak -sarhoş da olsak-, toprağın altındaki konuşsa/bağırsa (?)
Ya da dağda yine toprağı -genişçe, derince- kazıp altında birini bırakıp üstünü kapatsak, insanları çağırsak, alttaki konuşsa, ses de yankılansa (?)
Veya dağda, mağarada biri -dağın içindeki kuytu bir küçük mağaraya ya da taşların arkasına- saklansa, elindeki borazanla konuşsa, sesin şiddeti-tonu artsa ve bir de yankılansa (?)
4:16-18 Öyle ki, kendiniz için erkek ya da kadın, yerde yaşayan hayvan ya da gökte uçan kuş, küçük kara hayvanı ya da aşağıda suda yaşayan balık suretinde, heykel biçiminde put yaparak yoldan sapmayasınız.
4:19 Gözlerinizi göklere kaldırıp güneşi, ayı, yıldızları -gök cisimlerini- görünce sakın aldanmayın; eğilip onlara tapmayın. Tanrınız RAB bunları göğün altındaki halklara pay olarak vermiştir.
4:24 Çünkü Tanrınız RAB yakıp yok eden bir ateştir; kıskanç bir Tanrı’dır.
4:37 Atalarınızı sevdiği ve onların soyunu seçtiği için sizi büyük gücüyle Mısır’dan kendisi çıkardı.
4:38 Amacı sizden daha büyük, daha güçlü ulusları önünüzden kovmak, onların ülkelerine girmenizi sağlamak, bugün olduğu gibi mülk edinmeniz için ülkelerini size vermekti.
4:41 Bundan sonra Musa Şeria Irmağı’nın doğusunda üç kent ayırdı. 4:43 Bu kentler şunlardı… 4:44 Musa’nın İsrailliler’e anlattığı yasa budur. 4:45 Mısır’dan çıktıktan sonra Musa’nın İsrailliler’e bildirdiği yasalar, kurallar, ilkeler bunlardır. 4:46 Musa bunları Şeria Irmağı’nın doğu yakasında, Beytpeor karşısındaki vadide bildirdi.
Şimdi burada, Musa’nın anlattıklarını yazıcı(ların)/redaktör(lerin) yazdığını anlıyoruz.
5:4 RAB dağda ateşin içinden sizinle yüz yüze konuştu. 5:5 O zaman RAB’bin sözünü size bildirmek için RAB ile sizin aranızda durdum. Çünkü siz ateşten korkup dağa çıkmadınız. RAB şöyle seslendi…
5:22 “RAB bu sözleri [5:6-21 10 Emir’i] dağda [5:2 Horev Dağı’nda] ateşin, bulutun, koyu karanlığın içinden bütün topluluğunuza yüksek sesle söyledi. Başka bir şey eklemedi. Sonra bunları iki taş levha üstüne yazıp bana verdi.
5:23 “Dağ alev alev yanarken karanlığın içinden sesi duyduğunuzda bütün oymak başlarınız ve ileri gelenlerinizle bana yaklaştınız. 5:24 ‘Tanrımız RAB bize yüceliğini ve büyüklüğünü gösterdi dediniz, ‘Ateşin içinden sesini duyduk. Bugün Tanrı’nın insanla konuştuğunu ve insanın ölmediğini gördük. 5:25 Bu büyük ateş bizi yakıp yok edecek. Tanrımız RAB’bin sesini bir daha duyarsak öleceğiz. 5:27 Sen git, Tanrımız RAB’bin söyleyeceklerini dinle. Sonra Tanrımız RAB’bin bütün söylediklerini bize anlat. Biz de kulak verip uyacağız. 5:28 “RAB benimle yaptığınız konuşmayı duyunca, şöyle dedi: ‘Bu halkın sana neler söylediğini duydum. Bütün söyledikleri doğrudur. 5:30 “‘Git, çadırlarına dönmelerini söyle. 5:31 Ama sen burada yanımda dur. Sana bütün buyrukları, kuralları, ilkeleri vereceğim. Bunları halka sen öğreteceksin. Öyle ki, mülk edinmek için kendilerine vereceğim ülkede hepsine uysunlar.
6:4 “Dinle, ey İsrail! Tanrımız RAB tek RAB’dir*. (“Tanrımız RAB tek RAB’dir” ya da “RAB Tanrımız’dır, yalnız ve yalnız RAB” veya “RAB Tanrımız’dır, RAB tektir”.)
Bnz: Hinduizm’deki “Tek Tanrı” ve İslam’daki “La ilahe İllallah”.
6:6 Bugün size verdiğim bu buyrukları aklınızda tutun. 6:7 Onları çocuklarınıza benimsetin. Evinizde otururken, yoldayürürken, yatarken, kalkarken onlardan söz edin. 6:8 Bir belirti olarak onları ellerinize bağlayın, alın sargısı olarak takın. 6:9 Evlerinizin kapı sövelerine, kentlerinizin kapılarına yazın.”
10 Emir’in/Tevrat’ın/Tanah’ın İncil’e ve Kuran’a kaynak olmasının sebebi bu ve benzeri ayetler/maddeler olsa gerek. Çünkü Tevrat Toplumu, ilkelerini nesiller boyu söylemiş-yazmış ve bu yöntem, tekrarlama ve hatırlatma olarak kişilerin beynine kazınıp günümüze kadar gelmiş. 10 Emir, kısa olduğu için de herkesin aklında kalmış. Kitap yazacaklar, kitabın içinden 5-10 kısa cümle seçip, kitap kapağına atarlarsa, kitabın tanınılırlığı artacaktır diye düşünmekteyim: Çünkü “Bu güzel özlü söz nerede yazıyor?” diye soran birine “Şu kitapta yazıyor” denilecektir.
6:3 Kulak ver, ey İsrail! Söz dinleyin ki, üzerinize iyilik gelsin, atalarınızın Tanrısı RAB’bin size verdiği söz uyarınca süt ve bal akan ülkede bol bol çoğalasınız. 11:9 RAB’bin ant içerek atalarınıza ve soylarına söz verdiği süt ve bal akan ülkede ömrünüz uzun olsun. 26:9 Bizi buraya getirdi; bu toprakları, süt ve bal akan ülkeyi bize verdi. 31:20 Onları atalarına ant içerek söz verdiğim süt ve bal akan ülkeye getirdiğimde yiyip doyacaklar…
“Süt ve bal akan ülke” söylemiyle Kur’an’daki “altından ırmaklar akan cennet” söylemi benzer.
7:1 “Tanrınız RAB mülk edinmek üzere gideceğiniz ülkeye sizi götürdüğünde, önünüzden birçok ulusu -Hititler’i, Girgaşlılar’ı, Amorlular’ı, Kenanlılar’ı, Perizliler’i, Hivliler’i, Yevuslular’ı, sizden daha büyük ve daha güçlü yedi ulusu- kovacak.
7:2 Tanrınız RAB bu ulusları elinize teslim ettiğinde, onları bozguna uğrattığınızda, tümünü yok etmelisiniz. Bu uluslarla antlaşma yapmayacaksınız, onlara acımayacaksınız.
7:3 Kız alıp vermeyeceksiniz. Kızlarınızı oğullarına vermeyeceksiniz; oğullarınıza da onlardan kız almayacaksınız.
7:4 Çünkü onlar oğullarınızı beni izlemekten saptıracak, başka ilahlara tapmalarına neden olacaklardır. O zaman RAB size öfkelenecek ve sizi çabucak yok edecek.
7:5 Onlara şöyle yapacaksınız: Sunaklarını yıkacak, dikili taşlarını parçalayacak, Aşera putlarını devirecek, öbür putlarını yakacaksınız.
7:6 “Siz Tanrınız RAB için kutsal bir halksınız. Tanrınız RAB, öz halkı olmanız için, yeryüzündeki bütün halkların arasından sizi seçti.
7:7 RAB’bin sizi sevmesinin ve seçmesinin nedeni öbür halklardan daha kalabalık olduğunuzdan değil. Siz sayıca öbür halklardan azdınız.
Türkiye Gazetesi’nden aldığım bilgiler şunlardır (http://www.turkiyegazetesi.com.tr/Genel/a416920.aspx):
Tarih – İnsan sayısı:
MÖ 6.000 ~5 milyon (200 bin yıllık insanlık tarihinde buz devirleri yaşandığından ve son buz devri MÖ 8.000’lerde bittiğinden ve de yine bu tarihlerde göçer/avcılıktan yerleşik/tarıma geçildiğinden sayı bu kadar az.),
MÖ 3.000 ~20 milyon (En yoğun nüfus Mısır, Mezopotamya, Hindistan koridorundaydı),
MÖ 1.300’lerde en yoğun nüfus 2. Ramses döneminde ~7 milyonla Mısır’daydı.
MS 500 dünya nüfusu ~300 milyon, MS 1.500 ~400 milyon (Bin sene içinde, veba gibi salgınlar ve savaşlar neticesinde az artış oldu),
MS 1.900 1.5 milyar,
MS 2.000 6 milyar.
8:2 Tanrınız RAB’bin sizi kırk yıl boyunca çölde dolaştırdığı uzun yolculuğu anımsayın! Buyruklarına uyup uymayacağınızı, amacınızın ne olduğunu öğrenmek için sizi sıkıntılara sokarak sınadı.
Deneme/sınav dünyası…
8:4 Kırk yıl ne giysileriniz eskidi, ne de ayaklarınız şişti.
8:5 Tanrınız RAB’bin, çocuğunu eğiten bir baba gibi, sizi nasıl eğittiğini anlayın.
8:17 ‘Bu serveti toplayan kendi yeteneğimiz, güçlü elimizdir diye düşünebilirsiniz. 8:18 Ancak bu serveti toplama yeteneğini size verenin Tanrınız RAB olduğunu anımsayın. Atalarınıza ant içerek yaptığı antlaşmayı sürdürmek amacıyla bugün de bunu yapıyor. 8:19 “Tanrınız RAB’bi unutur, başka ilahların ardınca giderseniz, onlara tapar, önlerinde yere kapanırsanız, bugün size açıkça belirtirim ki, tamamen yok olacaksınız.
9:4 “Tanrınız RAB bu ulusları önünüzden kovunca, ‘RAB doğruluğumuzdan ötürü bu ülkeyi mülk edinelim diye bizi buraya getirdi diye düşünmeyin. Çünkü RAB, bu ulusları yaptıkları kötülükler yüzünden önünüzden kovuyor.
9:9 Daha önce taş levhaları -RAB’bin sizinle yaptığı antlaşmanın levhalarını- almak için dağa çıkmıştım; orada kırk gün, kırk gece kaldım. Ne yedim, ne içtim. 9:10 RAB Tanrı parmağıyla yazmış olduğu iki taş levhayı bana verdi. Bu levhalar, dağda toplandığınız gün RAB’bin ateşin içinden size bildirdiği bütün buyrukları içermekteydi.
9:16 Tanrınız RAB’be karşı günah işlediğinizi gördüm. Kendinize buzağıya benzer bir dökme put yapmıştınız. RAB’bin size buyurduğu yoldan hemen sapmıştınız. 9:17 Bu yüzden iki levhayı fırlatıp attım, gözünüzün önünde parçaladım. 10:1 “O zaman RAB bana, ‘Öncekiler gibi iki taş levha kes ve dağa, yanıma çık dedi, ‘Ağaçtan bir sandık yap. 10:2 Parçaladığın önceki levhalara yazılı buyrukları yeni levhalara yazacağım. Sonra onları sandığa koyacaksın. 10:3 “Böylece akasya ağacından bir sandık yaptım. Öncekiler gibi iki taş levha kestim. İki levhayı da alıp dağa çıktım.
Tevrat’tan önce, Marduk’un veya bazı tanrıların simgesi “boğa”ydı: Boğanın yavrusuna “buzağı” denir: Simgesi boğa olan tanrının, dünyadaki görüntüsü, gölgesi buzağı şeklinde olabilir: Bu kavramı İncil’deki Baba ve Oğul olan Tanrı Elohi ve Oğlu İsa’ya uyarlayabiliriz belki: Ayrıca Tevrat’ta Tanrı Yahve ve Musa için de yine bu kavramın tez, antitez ve sentez babında farklı yorumlanması söz konusu olabilir.
10:16 Yüreklerinizi RAB’be adayın*, bundan böyle dikbaşlı olmayın. (“Yüreklerinizi RAB’be adayın”: İbranice “Yüreklerinizi sünnet edin”.) 10:17 Çünkü Tanrınız RAB, tanrıların Tanrısı, rablerin Rabbi’dir. O kimseyi kayırmayan, rüşvet almayan, ulu, güçlü, heybetli Tanrı’dır.
12:5 Tanrınız RAB’bin adını yerleştirmek için bütün oymaklarınız arasından seçeceği yere, konutuna yönelmeli, oraya gitmelisiniz. 12:6 Yakmalık sunularınızı, kurbanlarınızı, ondalıklarınızı, bağışlarınızı, dilek adaklarınızı, gönülden verdiğiniz sunuları, sığırlarınızın ve davarlarınızın ilk doğanlarını oraya götüreceksiniz.
12:27 Yakmalık sunularınızı, eti ve kanı Tanrınız RAB’bin sunağında sunacaksınız. Kurbanınızın kanı Tanrınız RAB’bin sunağına akacak. [12:25 Kan yemeyeceksiniz.] Ama eti yiyebilirsiniz. 12:28 Size bildirdiğim bütün bu buyruklara iyice uyun ki, size ve sizden sonra gelen çocuklarınıza sürekli iyilik gelsin. Böylece Tanrınız RAB’bin gözünde iyi ve doğru olanı yapmış olacaksınız.”
12:31 Tanrınız RAB’be bu biçimde tapınmayacaksınız. Onlar ilahlarına RAB’bin tiksindiği iğrenç şeyler sunuyorlar. Oğullarını, kızlarını bile yakarak ilahlarına kurban ediyorlar. 12:32 “Size bildirdiğim bütün buyruklara iyice uyun. Bunlara hiçbir şey eklemeyin, hiçbir şey çıkarmayın.
13:1 “Aranızdan bir peygamber ya da düş gören biri çıkarsa, bir belirtiyi ya da şaşılası bir olayı önceden bildirirse, 13:2 ‘Bilmediğiniz başka ilahlara yönelip tapınalım derse, söz ettiği belirti, şaşılası olay gerçekleşse bile, 13:3 o peygamberi ya da düş göreni dinlememelisiniz. Tanrınız RAB kendisini bütün yüreğinizle, bütün canınızla sevip sevmediğinizi anlamak için sizi sınamaktadır.
13:5 O peygamber ya da düş gören öldürülecek. O, sizi Mısır’dan çıkaran, köle olduğunuz ülkeden kurtaran Tanrınız RAB’be karşı gelmeye kışkırttı. Tanrınız RAB’bin yürümenizi buyurduğu yoldan sizi saptırmaya çalıştı. Aranızdaki kötülüğü ortadan kaldırmalısınız. 13:6-7 “Öz kardeşin, oğlun, kızın, sevdiğin karın ya da en yakın dostun seni gizlice ayartmaya çalışır, senin ve atalarının önceden bilmediğiniz, dünyanın bir ucundan öbür ucuna dek uzakta, yakında, çevrenizde yaşayan halkların ilahları için, ‘Haydi gidelim, bu ilahlara tapalım derse, 13:8 ona uymayacak, onu dinlemeyeceksin. Ona acımayacak, sevecenlik göstermeyecek, onu korumayacaksın. 13:9 Onu kesinlikle öldüreceksin. Onu önce sen, sonra bütün halk taşa tutsun.
13:12-13 “Tanrınız RAB’bin yaşamanız için size vereceği kentlerin birinde, içinizden kötü kişiler çıktığını ve, ‘Haydi, bilmediğiniz başka ilahlara tapalım diyerek kentlerinde yaşayan halkı saptırdıklarını duyarsanız, 13:14 araştıracak, inceleyecek, iyice soruşturacaksınız. Duyduklarınız gerçekse ve bu iğrenç olayın aranızda yapıldığı kanıtlanırsa, 13:15 o kentte yaşayanları kesinlikle kılıçtan geçireceksiniz. Kenti yok edip orada yaşayan bütün halkı ve hayvanları kılıçtan geçireceksiniz.
14:1 “Siz Tanrınız RAB’bin çocuklarısınız. İki kaş arasındaki tüyleri almayacaksınız.
16:3 Kurban etiyle birlikte mayalı ekmek yemeyeceksiniz. Yedi gün mayasız ekmek -sıkıntıda yenilen ekmek- yiyeceksiniz. Siz Mısır’dan aceleyle çıktınız. Öyle ki, yaşadığınız sürece Mısır’dan çıktığınız günü anımsayasınız.
16:22 Tanrınız RAB’bin nefret ettiği dikili taş dikmeyeceksiniz.
Antik Mısır’da dikilitaş çok vardı. Günümüzde dünyanın çoğu yerinde dikilitaş/obelisk vardır. Örneğin, TR-İstanbul Sultanahmet Meydanı’nda Theodosius Dikilitaşı bir Antik Mısır dikilitaşıdır, MS 390 yılında Roma imparatoru 1. Theodosius tarafından Mısır’dan getirtilip şimdiki yerine konmuştur. Bu dikilitaş/obelisk MÖ ∼1450 yılında Antik Mısır Firavunu 3. Tutmosis tarafından yaptırılmış olup ona aittir.
17:2 “Tanrınız RAB’bin size vereceği kentlerin birinde aranızdan O’nun antlaşmasını çiğneyip gözünde kötü olanı yapan bir erkek ya da kadın çıkar 17:3 ve buyruklarıma aykırı olarak gidip başka ilahlara tapar, onların, güneşin, ayın ya da gök cisimlerinin önünde eğilirse 17:7 O kişiyi önce tanıklar, sonra bütün halk taşa tutsun. Aranızdaki kötülüğü ortadan kaldırmalısınız.
Recm cezası mevcut!
Tevrat’ta hapishane ve/veya hapishane kültürü yok: Suçlulara kısasa kısas var.
17:12 Orada, Tanrınız RAB’bin önünde görev yapan kâhini ya da yargıcı kim dinlemeyip saygısızlık ederse öldürülmeli. İsrail’den kötülüğü atmalısınız.
17:14 “Tanrınız RAB’bin size vereceği ülkeye girip orayı mülk edinerek yerleştiğinizde ve, ‘Çevremizdeki ulusların tümü gibi biz de başımıza bir kral atayalım dediğinizde, 17:18 “Kral tahtına oturunca, Levili kâhinlerin koruması altındaki Kutsal Yasa’nın bir örneğini kendisi bir kitaba yazacak.
18:10-11 Aranızda oğlunu ya da kızını ateşte kurban eden, falcı, büyücü, muskacı, medyum, ruh çağıran ya da ölülerin ruhlarına danışan kimse olmasın.
18:15 Tanrınız RAB size aranızdan, kendi kardeşlerinizden benim gibi bir peygamber çıkaracak. Onu dinleyin.
[18:16,17 Rab, Musa’ya Horev Dağı’nda] 18:18 ‘Onlara kardeşleri arasından senin gibi bir peygamber çıkaracağım. Sözlerimi onun ağzından işiteceksiniz. Kendisine buyurduklarımın tümünü onlara bildirecek. 18:19 Adıma konuşan peygamberin ilettiği sözleri dinlemeyeni ben cezalandıracağım. 18:20 Ancak, kendisine buyurmadığım bir sözü benim adıma söylemeye kalkışan ya da başka ilahlar adına konuşan peygamber öldürülecektir. 18:21 “‘Bir sözün RAB’den olup olmadığını nasıl bilebiliriz? diye düşünebilirsiniz. 18:22 Eğer bir peygamber RAB’bin adına konuşur, ama konuştuğu söz yerine gelmez ya da gerçekleşmezse, o söz RAB’den değildir. Peygamber saygısızca konuşmuştur. Ondan korkmayın.”
19:3 Tanrınız RAB’bin mülk olarak size vereceği ülkeyi üç bölgeye ayıracaksınız. 19:4 Biri, komşusunu istemeyerek öldürürse 19:5 bu kentlerden birine kaçıp canını kurtarsın.
İstemeyerek öldürdüğü, -tanık(lar) yoksa- nasıl anlaşılacak?
19:21 (19:11-20 Yargıçlar önünde 2 veya 3 tanıkla suçu kanıtlanmış kişi için) Acımayacaksınız: Cana can, göze göz, dişe diş, ele el, ayağa ayak.”
20:10 “Bir kente saldırmadan önce, kent halkına barış önerin. 20:11 Barış önerinizi benimser, kapılarını size açarlarsa, kentte yaşayanların tümü sizin için angaryasına çalışacak, size hizmet edecekler.
Angarya: Bir kimseye veya bir topluluğa zorla, ücret vermeden yaptırılan iş, yüklenti. TDK.
Bu nasıl barış!..
20:12 Ama barış önerinizi geri çevirir, sizinle savaşmak isterlerse, kenti kuşatın. 20:13 Tanrınız RAB kenti elinize teslim edince, orada yaşayan bütün erkekleri kılıçtan geçirin. 20:14 Kadınları, çocukları, hayvanları ve kentteki her şeyi yağmalayabilirsiniz. Tanrınız RAB’bin size verdiği düşman malını kullanabilirsiniz. 20:15 Yakınınızdaki uluslara ait olmayan sizden çok uzakkentlerin tümüne böyle davranacaksınız.
Çok ağır!..
Bu maddelerin önü-arkası, bağlantısı yok, aynen bu şekilde: Yaptığım bu çalışmada hiçbir maddeyi cımbızlayarak almadım: Önü-arkasında bağlam olan maddeler varsa, seçtiğim maddelere onları da yazdım.
21:1 Kimin öldürdüğü bilinmeyen birini görürseniz, 21:3 Ölüye en yakın kentin ileri gelenleri bir düve alacaklar. 21:4 Düvenin boynunu kıracaklar. 21:5 Levili kâhinler de oraya gidecek. Çünkü Tanrınız RAB, onları kendisine hizmet etsinler, O’nun adıyla kutsasınlar diye seçti. Kavga, saldırı davalarına da onlar bakacak. 21:6 İleri gelenler, düvenin üzerinde ellerini yıkayacaklar. 21:7 Sonra şöyle bir açıklama yapacaklar: ‘Bu kanı ellerimiz dökmedi, kimin yaptığını gözlerimiz de görmedi. 21:8 Ya RAB, kurtardığın halkın İsrailliler’i bağışla. Halkını dökülen suçsuz kanından sorumlu tutma. Böylece kan dökme günahından bağışlanacaklar. 21:9 RAB’bin gözünde doğru olanı yapmakla, suçsuz kanı dökme günahından arınacaksınız.”
Ya birisi birini öldürüp bir kenara atsa, kimse şüphelenmese kimse de görmese; bu maddeler sonucunda da kurtulsa, ya da şüphelenen olsa bile katil, bu maddeleri çıkarıp gösterse “Sen Rab’be karşı mı geliyorsun!” dese… (?)
21:10 “Düşmanlarınızla savaşmaya çıktığınızda ve Tanrınız RAB onları elinize teslim ettiğinde, tutsaklar alır ve 21:11 aralarında sevdiğiniz güzel bir kadın görürseniz, onu kendinize eş olarak alabilirsiniz. 21:13 Anne babası için bir ay yas tutsun. Sonra kadını alan kişi onunla yatabilir. Erkek ona koca, kadın da ona karı olacak.
Tevrat’ta bırakın “kadının adı”nın olmasını, kadındaki K harfinin bir çizgisi bile yok!..
21:18 “Eğer bir adamın dikbaşlı, başkaldıran, annesinin ve babasının sözünü dinlemeyen (21:20 savurgan ve içkici) bir oğlu varsa (21:19 onu tutup kent kapısında görev yapan kent ileri gelenlerine götürecekler.) 21:21 Bunun üzerine kentin bütün erkekleri onu taşlayarak öldürecekler.
21:22 “Eğer bir adam bir günahtan ötürü ölüm cezasına çarptırılıp öldürülür ve ölüsü ağaca asılırsa, 21:23 ölüyü gece ağaçta asılı bırakmamalısınız. O gün kesinlikle gömmelisiniz. Asılan kişi Tanrı tarafından lanetlenmiştir. Tanrınız RAB’bin mülk olarak size vereceği ülkeyi kirletmeyeceksiniz.
22:13 “Bir adam bir kadın alır, 22:14 ‘Bu kadınla evlendim ama onunla yatınca erden olmadığını gördüm derse, 22:20 Kızın erden olduğuna ilişkin bir kanıt bulunamazsa, 22:21 kızı baba evinin kapısına çıkaracaklar. Kent halkı taşlayarak kızı öldürecek. Babasının evindeyken fuhuş yapmakla İsrail’de iğrençlik yapmıştır. Aranızdaki kötülüğü ortadan kaldıracaksınız.
Erden: El değmemiş bakire kız. TDK.
23:10 Aranızda gece menisi boşaldığı için dinsel açıdan kirli biri varsa, ordugahın dışına çıkıp orada kalsın. 23:11 Akşama doğru yıkansın, gün batımında ordugaha dönsün.
23:12 “İhtiyaçlarınızı gidermek için ordugahın dışında biryeriniz olmalı. 23:13 Donatımınız arasında yeri kazmak için bir gereç bulunsun. İhtiyacınızı gidereceğiniz zaman bir çukur kazın, sonra da dışkınızı örtün.
23:14 Tanrınız RAB sizi kurtarmak ve düşmanlarınızı elinize teslim etmek için ordugahın ortasında dolaşır. Ordugahınız kutsal olsun ki, RAB aranızda yakışıksız bir şey görüp sizden ayrılmasın.”
23:17 “Putperest törenlerinde fuhuş yapan İsrailli bir kadın yada erkek olmasın. 23:18 Fuhuş yapan kadın ya da erkeğin* kazancını adak olarak Tanrınız RAB’bin Tapınağı’na götürmeyeceksiniz. İkisi de Tanrınız RAB’bin gözünde iğrençtir. (“Erkeğin”: İbranice “Köpeğin”.)
Para karşılığı fuhuş varmış.
23:20 Yabancıdan faiz alabilirsiniz ama kardeşinizden almayacaksınız. Böyle yapın ki, mülk edinmek için gideceğiniz ülkede el attığınız her işte Tanrınız RAB sizi kutsasın.
23:21 “Tanrınız RAB’be bir dilek adağı adadığınızda yerine getirmeyi savsaklamayın. Tanrınız RAB sizden kesinlikle bunu isteyecektir. Yerine getirmezseniz size günah sayılacaktır.
25:1 “Kişiler arasında bir sorun çıktığında, taraflar mahkemeye gittiğinde, yargıçlar davaya bakacak; suçsuzu aklayacak, suçluyu cezaya çarptıracaklar. 25:2 Eğer suçlu kişi kamçılanmayı hak ettiyse, yargıç onu yere yatırtacak ve önünde suçu oranında sayıyla kamçılatacak.
Kur’an’da Nur-2’de “Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun.” Nur-4’te “Namuslu kadınlara zina isnat edip sonra da dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun.”
26:2 Tanrınız RAB’bin size vereceği ülkenin topraklarından topladığınız bütün ürünlerin ilk yetişenlerini alıp sepete koyacaksınız. 26:4 Kâhin sepeti elinizden alıp Tanrınız RAB’bin sunağının önüne koyacak. 26:5 Sonra Tanrınız RAB’bin önünde şu açıklamayı yapacaksınız: ‘Babam göçebe bir Aramlı’ydı. Sayıca az kişiyle Mısır’a gidip orada yaşamaya başladı. Orada büyük, güçlü, kalabalık bir ulus oldu.
(Yahudilerin kökü arammış, aramlılarmış. Mısıra az kişi gidip orada nasıl çoğaldılar, demek ki aralarında mısırlılar da var.)
26:15 Kutsal konutundan, göklerden aşağıya bak! Halkın İsrail’i ve atalarımıza içtiğin ant uyarınca bize verdiğin ülkeyi, süt ve bal akan ülkeyi kutsa.”
Bnz: Tevrat’tan önce göksel dinler, Tevrat’tan sonra yine göksel/semavi olan İncil ve Kur’an.
Buralarda Tanrı(lar) hep gökte.
27:3 Atalarınızın Tanrısı RAB’bin size verdiği söz uyarınca O’nun size vereceği ülkeye, süt ve bal akan ülkeye girince, bu yasanın bütün sözlerini taşlara yazacaksınız. 27:4 Şeria Irmağı’ndan geçince, bugün size buyurduğum gibi, bu taşları Eval Dağı’na dikip kireçleyeceksiniz. 27:5 Orada Tanrınız RAB’be taşlardan bir sunak yapacaksınız. Bu taşlara demir alet uygulamayacaksınız. 27:6 Tanrınız RAB’bin sunağını yontulmamış taşlardan yapacak, üzerinde Tanrınız RAB’be yakmalık sunular sunacaksınız. 27:7 Esenlik sunularını orada kesip yiyecek ve Tanrınız RAB’bin önünde sevineceksiniz. 27:8 Taşlara bu yasanın bütün sözlerini okunaklı bir biçimde yazacaksınız.”
On Emir de taşa yazılmıştı: Tevrat’ın bazı eski maddelerinin de taşa yazıldığını anlıyoruz bu maddelerde. Tevrat’ta kağıt ve papirüs kelimeleri geçmez: Tevrat deriden kağıdımsılara yazıldı diye bir şey de geçmez. Büyük ihtimalle Musa ve Musa civarı zamanlarda 10 Emir ve -çok az- bazı maddeler taşa oyuldu, sonrasında redaktörler tarafından bunlar ve -çok fazla- sözel anlatılan hikayeler kağıdımsılara yazıldı ve bir tomarda birleştirildi. Çünkü Tevrat’ın sonu Musa’nın ölümüyle biter ve “tomar” kelimesi Tevrat’ta geçmezken Tevrat’ın devamı olan -Tanah’taki- bölümlerde geçer. (Tanah, 39 bölümden/kitaptan oluşur ilk 5 bölüm -dünyanın başlangıcından Musa’nın ölümüne kadar- her şeyin başlangıcını ve kökenini anlatır bu Tevrat’tır: Diğer 34 bölümde ise krallar ve toplumun yaptığı şeyler anlatılır.) (Zebur diye de bir kitap yoktur: O sadece Davud’un şiirlerinin yazılı olduğu Tanah’taki bir bölümdür.)
27:11 O gün Musa halka şöyle dedi:27:12 “Şeria Irmağı’ndan geçince, halkı kutsamak için Gerizim Dağı’nda duracak oymaklar şunlardır: Şimon, Levi, Yahuda, İssakar, Yusuf, Benyamin. 27:13 Lanetlemek için Eval Dağı’nda şu oymaklar duracak: Ruben, Gad, Aşer, Zevulun, Dan, Naftali. 27:14 Levililer bütün İsrail halkına yüksek sesle şöyle diyecekler:
Bildiğimiz naftalin, İsrailliler’in bir oymağı olan Naftali’den geliyor olabilir: Çünkü naftalinin kokusu, buhur/tütsü kokularına benzer.
27:15 “‘RAB’bin tiksindiği el işi oyma ya da dökme put yapana ve onu gizlice dikene lanet olsun! “Bütün halk, ‘Amin! diye karşılık verecek.
27:16 “‘Annesine, babasına saygısızca davranana lanet olsun!” Bütün halk, ‘Amin! diyecek.
27:17 “‘Komşusunun sınırını değiştirene lanet olsun! “Bütün halk, ‘Amin! diyecek.
27:21 “‘Herhangi bir hayvanla cinsel ilişki kurana lanet olsun! “Bütün halk, ‘Amin! diyecek.
Bu şekilde birçok madde -7 tane- daha söylenir ve herkes “Amin” der. Son madde de şudur:
27:26 “‘Bu yasanın sözlerine uymayan ve onları onaylamayana lanet olsun! “Bütün halk, ‘Amin! diyecek.”
Bu uygulama günümüzde İslam’da halen devam etmektedir. Kur’an’ın hiçbir yerinde “Amin” kelimesi geçmez. Tevrat’taki ve İncil’deki “Amin veya Amen”in kökeni ise, Antik Mısır Tanrısı olan “Amon”dur: Mısırlı halk, tapınakta veya önünde, tapınak lider(ler)iyle beraber, Tanrı(lar)dan dilediklerinin ve/veya dua etmelerinin sonunda, ellerini açarak, hep bir ağızdan “Amon” derlerdi veya yine halk, tapınakta defalarca hep bir ağızdan sadece “Amon, Amon, Amon…” diyerek Tanrı’yı yüceltirlerdi.
Musa yine -10 Emir hariç, tüm Tevrat’ta olduğu gibi- kimsenin duymadığı, Tanrı’dan gelen sözleri/yasaları ve/veya Tanrı’nın Musa’nın ağzından konuşmasıyla ve/veya Musa’nın Tanrı adına konuşmasıyla ve/veya Redaktörlerin Musa adına yazmasıyla, Musa, İsrailliler’e anlatır.
28:15 “Ama Tanrınız RAB’bin sözünü dinlemez, bugün size ilettiğim buyrukların, kuralların hepsine uymazsanız, şu lanetler üzerinize gelecek ve size ulaşacak:28:16 “Kentte de tarlada da lanetli olacaksınız. 28:17 “Sepetiniz ve hamur tekneniz lanetli olacak. 28:18 “Rahminizin meyvesi, toprağınızın ürünü, sığırlarınızın buzağıları, sürülerinizin kuzuları lanetli olacak. 28:19 “İçeri girdiğinizde lanetli olacaksınız; dışarı çıktığınızda da lanetli olacaksınız. 28:20 “RAB’be sırt çevirmekle yaptığınız kötülükler yüzünden el attığınız her işte O sizi lanete uğratacak, şaşkına çevirecek, paylayacak. Sonunda üzerinize yıkım gelecek ve çabucak yok olacaksınız. 28:21 RAB, mülk edinmek için gideceğiniz ülkede sizi yok edinceye dek salgın hastalıkla cezalandıracak. 28:22 Veremle, sıtmayla, iltihapla, yakıcı sıcaklıkla, kuraklıkla, samyeliyle, küfle cezalandıracak. Siz yok oluncaya dek bunlar sizi kovalayacak.
O dönemde tedavi edilemeyen bulaşıcı hastalıklar ve iklimsel olaylar, biyolojik olaylar -gözle görülemeyen bakteri, mantar, virüs vs.-, Tanrı’nın laneti olarak görülüyor. Zaten bilimin gelişmesinden önce lanetlenmiş, içine cin girmiş vb. deyip hastaların dışlanması, öldürülmesi vs. söz konusuydu.
28:23 Başınızın üstündeki gök tunç, ayağınızın altındaki yer demir olacak.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi her türden -çeşitli- toz partikülleri bulutlar içinde gezinir: Kumulsal türden partiküller çöllerde daha yoğun olur/oluşur, kumulsu küçücük zerreler/tozlar -yerçekimini özkütlesinin azlığından/hafifliğinden dolayı yendiğinden- suyun buhar haliyle beraber yerden yukarı çıkıp bulutlarda gezinirler: Bu kumulsu zerreler atmosferin ilk katmanlarını -ve bulutları- turuncumsu yapar yani gök “tunç” renginde görülür.
Çöl gibi yerlerde yani/veya yağmurun az yağdığı bölgelerde, toprak susuzluktan hacim kaybederek büzüşecek ve kenarları çatlayacaktır; katı ve “demir” gibi sert olacaktır, bu tür topraklara jeolojide smektit toprak denilir.
28:24 RAB siz yok oluncaya dek gökten yağmur yerine ülkenize toz ve kum yağdıracak.
Bu olay, bölgedeki alçak ve yüksek basınç farklılığından dolayı ve rüzgarın bulutlardaki gaz molekülü halinde bulunan su buharını oradan oraya daha çok hareket ettirmesiyle moleküllerin -yine hareket eden- o -kumulsu- zerrelere çarpıp yapışmasıyla kütle fazlalığından dolayı beraber yere düşmeleri ve düşerlerken de su buharının suya dönüşmesi, “kum”lu-tozlu-çamurlu su olarak yağması durumudur. Dünyanın her tarafında yağan yağmurlarda bu tozlar az veya çok vardır.
28:27 RAB sizi iyileşemeyeceğiniz Mısır çıbanıyla, urlarla, kaşıntıyla, uyuzla vuracak. 28:28 RAB sizi delilikle, körlükle, şaşkınlıkla cezalandıracak.
29:16 “Mısır’da nasıl yaşadığımızı, öteki ulusların ortasından geçerek buraya nasıl geldiğimizi kendiniz de biliyorsunuz. 29:17 Onların arasında iğrenç suretleri, ağaçtan, taştan, altından, gümüşten yapılmış putları gördünüz. 29:18 Dikkat edin, bugün aranızda bu ulusların ilahlarına tapmak için Tanrımız RAB’den sapan erkek ya da kadın, boy ya da oymak olmasın; aranızda acılık, zehir veren kök olmasın. 29:21 Bu Yasa Kitabı’nda yazılı antlaşmada yer alan bütün lanetler uyarınca, RAB onu felakete uğraması için İsrail’in bütün oymakları arasından ayıracaktır.
30:1 “Bütün bu olaylar -önünüze serdiğim kutsama ve lanetler- başınıza geldiğinde, Tanrınız RAB’bin sizi dağıttığı uluslar arasında bunları anımsayacaksınız. 30:2 Bugün size ilettiğim buyruklar uyarınca siz ve çocuklarınız Tanrınız RAB’be döner, bütün yüreğinizle, bütün canınızla O’na uyarsanız, 30:3 Tanrınız RAB size acıyacak, sizi sürgünden geri getirecek. Sizi dağıttığı ulusların arasından yeniden toplayacak.
Tevrat’ta durmadan “sürgün” kavramı geçiyor: Şimdi buna bakalım,
Hangi sürgün!.. (?)
1- Sami-Asyalı melez bir grup olan Hiksoslar, MÖ 17. yy.da Aşağı Mısır’a sızarak burayı ele geçirdiler: Sonrasında MÖ 1.567’de buradan sürüldüler.
2- MÖ 1.300’lerde Mısır firavunu Akhenaton Tek bir tanrıya “Aton”a inanıyordu: O bütün putları yasaklattı ve Tek Tanrı’nın dışında başka hiçbir tanrı yok dedi. Sonra yerine geçen oğlu, firavun Ai, O’nu ve onun gibi inananları Mısır’dan İsrail’e kovdu/sürdü, onlarda oraya göç ettiler.
3- Bronz Çağı’nda Filistin, Mısır’a bağlı bir eyaletti. Küçük bir azınlık olan Yahudi halkının -Mısır’a bağlı- iki kralı Jarobeam ve Rehabeam idi. Bu iki krala bağlı halk, MÖ 734-721 yılları arasında Asurlular’ca esir edildi ve Dicle Nehri kıyılarına sürüldü, bunlar bir halk olarak tarih sahnesine bir daha çıkmadılar. Bunlar tanınmış değillerdi ve kayıp “12 kabile” diye bir şeyleri de yoktu.
4- Nabukadnazar MÖ 580’de bu halkın geri kalanını kralları Jojakim’le birlikte Babil topraklarında bir bölgeye yerleştirdi ve bunlar bir daha Filistin’e geri dönmediler.
30:4 Dünyanın öbür ucuna sürülmüş olsanız bile, Tanrınız RAB sizleri toplayıp geri getirecek. 30:5 Sizi atalarınızın mülk edindiği ülkeye ulaştıracak. Orayı miras alacaksınız. Tanrınız RAB üzerinize iyilik getirecek ve sizi atalarınızdan daha çok çoğaltacak.
31:3 Tanrınız RAB önünüzden geçecek. Bu ulusları önünüzden yok edecek. Ülkelerini mülk edineceksiniz. RAB’bin sözü uyarınca Yeşu size önderlik edecek. 31:7 Sonra Musa Yeşu’yu çağırıp bütün İsrailliler’in gözü önünde ona şöyle dedi: “Güçlü ve yürekli ol! Çünkü RAB’bin, atalarına ant içerek söz verdiği ülkeye bu halkla birlikte sen gideceksin. Ülkeyi miras olarak onlara sen vereceksin.
31:9 Musa bu yasayı yazıp RAB’bin Antlaşma Sandığı’nı taşıyan Levili kâhinlere ve bütün İsrail ileri gelenlerine verdi. (31:11 bütün İsrailliler’e bu yasayı okuyacaksınız.)
31:14 RAB Musa’ya, “Ölümüne az kaldı” dedi, “Yeşu’yu çağır. Ona buyruklarımı bildirmem için Buluşma Çadırı’nda hazır olun.” Böylece Musa ile Yeşu gidip Buluşma Çadırı’nda beklediler.
Bu 3. kişi(ler)/redaktör(ler) Tevrat’ı yazıyor!
31:15 Sonra RAB çadırda bulut sütununun içinde göründü; bulut çadırın kapısı üzerinde durdu. 31:16 RAB Musa’ya şöyle seslendi: “Yakında ölüp atalarına kavuşacaksın. Bu halk da gideceği ülkenin ilahlarına bağlanıp bana hainlik edecek. Beni bırakacak, kendileriyle yaptığım antlaşmayı bozacaklar. 31:17 O gün onlara öfkeleneceğim, onları terk edeceğim. O gün, ‘Tanrımız bizimle olmadığı için bu kötülükler başımıza geldi diyecekler. 31:18 Başka ilahlara yönelmekle yaptıkları kötülük yüzünden o gün kesinlikle onlardan yüzümü çevireceğim. 31:19 “Şimdi kendiniz için şu ezgiyi yazın ve İsrailliler’e öğretin; onu okusunlar. Öyle ki, bu ezgi İsrailliler’e karşı benim tanığım olsun. 31:20 Onları atalarına ant içerek söz verdiğim süt ve bal akan ülkeye getirdiğimde yiyip doyacaklar; semirince başka ilahlara yönelip onlara tapacaklar. Beni tepecek, antlaşmamı bozacaklar. 31:21 [31:17 Başkalarına yem olacaklar,] Başlarına sayısız kötülükler, sıkıntılar geldiğinde, bu ezgi onlara karşı tanıklık edecek. Çünkü çocukları bu ezgiyi unutmayacak. Ant içerek söz verdiğim ülkeye onları getirmeden önce neler tasarladıklarını biliyorum.” 31:22 O gün Musa bu ezgiyi yazıp İsrailliler’e öğretti. 31:23 RAB Nun oğlu Yeşu’ya şu buyruğu verdi: “Güçlü ve yürekli ol! Çünkü İsrailliler’i, ant içerek söz verdiğim ülkeye sen götüreceksin ve ben seninle birlikte olacağım.”
Musa’yla Rab aynı tarz mı konuşuyor, aynı şeyleri söylüyorlar!
Bu “ezgi”ler/şarkılar, İncil’de de çok var. İslam’da da şarkı “ilahi”leri…
ÖNEMLİ NOT
Turgut Gürsan’ın “Dünya’nın Gizli Tarihi: Antik Çağlardan Günümüze” adlı kitabının 49-52 arası sayfalarında -şu an buraya yazılması gereken- çok önemli bilgiler yer aldığı için ‘aynen’ aktarıyorum. (Özetini çıkarmadım çünkü zaten özet olarak çok güzel yazılmış bir yazı.)
Yehova’nın (Yahve’nin) gizli kimliği:
22 Eylül 2002 tarihinde ABD’deki Hristiyan Siyonistleri ziyaret eden İsrail Başbakanı Ariel Şaron şöyle diyordu; “Bu ülke (İsrail) bizimdir. Tanrı bize bu ülkenin tapusunu verdi!”
Son araştırmalar ve özellikle Tel Aviv Üniversitesi arkeolojik araştırma timinin bulguları, Eski Ahit ve Tora’daki bütün hikayelerin temelinden asılsız olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bunun sonucunda o zamana kadar hiç düşünülmeyen bir şey, yani eski tarihçilerin bahsettiği İsrail- Exodus’ünde adı geçenlerin İsrailli değil, aslında Asya kökenli Hiksoslar olduğu, ortaya çıkmıştır.
1999 yılı Kasım ayında Tel Aviv Üniversitesi’nden Prof. Zeev Herzog “İsrailliler hiçbir zaman Mısır’da bulunmadılar, çölde yıllarca kalmadılar ve hiçbir ülkeyi fethetmediler” dediği zaman İsrail’de kıyamet kopmuştu. Ayrıca Prof. sözlerine şöyle devam etmişti; “Yahudi Tanrısı Yahve (YHVH)’nin bir dişi yardımcısı da var; Tanrıça Aşera!”
Herzog’a göre, David ve Süleyman krallıkları küçük birer kabile monarşileriydi. Herzog bu sözleri ile geleneksel Yahudi-Hristiyan inanç sisteminin temellerine en büyük darbeyi vurmuştu. Herzog’un elindeki delillere göre, MÖ 7’nci yüzyıla kadar Yahudiler tek Tanrı inancına geçmemişlerdi.
Tel Aviv Üniversitesi’nin Megiddo’da yaptırdığı arkeolojik araştırmalarda, araştırmacı Yigael Yadin’in 1960 yılında Süleyman’a ait olduğunu iddia ettiği kanıtların MÖ 10’ncu yüzyıla değil, MÖ 9’ncu yüzyıla ait olduğu anlaşılmıştır.
Herzog, “Süleyman ve Davut arkeolojik kayıtlarda bulunmuyor” demekteydi. Herzog’un araştırma arkadaşlarından biri olan İsrael Finkelstein, Yahudiler’in göçebe Kenanlılar’dan başkası olmadığı kanaatine varmıştır.
Fakat esas bomba, Herzog’un keşifleriyle ilgili sonuçları açıklayınca patladı. Ona göre Yahve’nin “Aşera” adlı bir eşi vardı.
MÖ 8’nci yüzyıla ait Yahudi yazıtlarında Yahve’nin dişi bir yardımcısı olduğu yazılıydı. Yahve’nin tek Tanrı olduğu inancı da bu şekilde ortadan kalkmış oluyordu.
Tanrıça Aşera (Asherat)’nın Yahve’nin yardımcısı olması, Yahudi / Hristiyan Tanrı kimliğini, dolayısı ile batı dininin dayandığı monoteistik Tanrı inancını da sarsmış oluyordu.
Asteroth, Ortadoğu tanrılar panteonunda önemli bir yer tutar.
Sümerliler onu “İN. ANNA” (Anu’nun sevgilisi) diye bilirlerdi ve Sümer destanlarında önemli bir karakterdi. Asurlular ve Babilliler onu “İştar” olarak bilirlerdi. Kenanlılar ona “Aştoret”, Yunanlar “Afrodit”, Romalılar ise “Venüs” diyorlardı. Onun en önemli özdeşi Mısırlı Tanrıça Hathor idi.
Hathor, savaş Tanrısı Horus’un karısıdır. Hathor inekle sembolize edilirdi. 26’ncı Hanedan (MÖ 572-525) zamanında yapılan inek heykelleri Tanrıça Hathor’u sembolize etmektedir.
Aşera (Bu ad, denizde yürüyen anlamına gelmektedir) büyük Tanrı El’in yardımcısı idi ve Elath (Tanrıça) olarak da bilinirdi.
Ras Şamrah’ın çivi yazısı tabletlerinde (Takribi MÖ 1400) tanrıların başında “El” ve karısı “Denizdeki Aşera” (Asherah) bulunduğu yazmaktadır. El’den sonra en büyük tanrı, El ve Aşera’nın oğlu Tanrı Baal geliyordu. Lübnan geleneklerinde Baal, Jupiter’e denk gelmektedir.
Suriye’de bulunan bir Aşera kabartmasında, Tanrıça bir Mısır başlığı ile tasvir edilmiştir.
Tevrat’ın Genesis (Yaratılış) bölümünde Tanrı “El-Şadday” diye adlandırılmaktadır.
El-Şadday’ın kelime anlamı “Dağlardan birinin tanrısı”dır. Fakat ondan başka El Olam (Ebedi Tanrı), El-Elyon (En yüksek Tanrı), El-Roi (Vizyon Tanrısı) da vardır.
Sorulması gereken soru ise şudur; niçin Yahve kendine “El-Şadday” demiştir? Bunun cevabı Hz. İbrahim’in bir zamanlar yaşadığı söylenen Kenan’ın dini geleneklerinde yatmaktadır. Bu gelenekler Fenikeliler tarafından getirilmişti. Bilindiği gibi Fenike dini gelenekleri de Sümer’e dayanmaktadır.
Dağlar tanrısının bir Sümer muadili vardı; o da Enlil’in (‘Uzaktaki dağların tanrısı’ anlamında) en genç oğlu İSH. KUR’dur. İshkur İbranice ‘Adad’ veya ‘Hadad’ olarak bilinir. Hadad, Ninnar/Sin’in kardeşi ve Kenan-El-Şadday’ın önde gelen tanrısı idi.
El-Şadday Yahudi inancında önemli bir yer tutar ve Tora metinlerinde yer alır.
Yahve’nin şiddete olan eğilimi ve seçilmiş halkını küçümsemesi, İSH. KUR (Hadad) ülkesini işgal eden Amorit ve Hititler’e karşı gösterdiği şiddetle kıyaslanabilir.
İSH. KUR’un imajı ve sembolleri Tanrı Baal’e çok benzemektedir. O da Yahve gibi Babil’e ve Mısır’a düşmandı. Onun da Yahve gibi gerçek ismi Kenan-Baal (Hadad) söylenmezdi.
Herzog’un keşifleri sonucunda;
Eski Ahit’in Yahudi Tanrısı’nın: İSH. KUR = Hadad = El-Şadday = Baal = Yahve olduğu ortaya çıkmıştır.
Yani Yahve’nin tanrılar panteonun en üst basamağındaki tanrı “El” olmayıp, ona isyan eden oğlu İSH. KUR, Baal, Hadad, El-Şadday olduğu anlaşılmıştı. Bu isyanda anne Aşera (Baalat, Asteroth, Elat) da yardımcı oluyordu. Bu dişi varlık, Yunan ve Roma geleneklerine Afrodit ve Venüs olarak geçmiştir. Daha önceleri de Mısır’da İsis olarak biliniyordu.
“İsrael” adının etimolojisi de;
İs = İsis
Ra (Mısır panteonundaki baş tanrı)
El (Tanrı Baal) olarak İbranice “Yisrael”den çok daha fazla anlamlıdır.
31:24 Musa yasanın sözlerini eksiksiz olarak kitaba yazmayı bitirince, 31:25 RAB’bin Antlaşma Sandığı’nı taşıyan Levililer’e şu buyruğu verdi:31:26 “Bu Yasa Kitabı’nı alın, Tanrınız RAB’bin Antlaşma Sandığı’nın yanına koyun. Orada size karşı bir tanık olarak kalsın. 31:27 Çünkü sizin başkaldıran, dikbaşlı kişiler olduğunuzu biliyorum. Bugün ben sağken, aranızdayken bile RAB’be karşı geliyorsunuz; ölümümden sonra daha ne kadar çok başkaldıracaksınız. 31:28 Oymaklarınızın bütün ileri gelenlerini, görevlilerinizi bana getirin. Bu sözleri onlara duyuracağım. Yeri göğü onlara karşı tanık tutacağım. 31:29 Ölümümden sonra büsbütün yozlaşacağınızı, size buyurduğum yoldan sapacağınızı biliyorum. Son günlerde kötülüklerle karşılaşacaksınız. Çünkü RAB’bin gözünde kötü olanı yapacak ve yaptıklarınızla O’nu öfkelendireceksiniz.”
31:30 Musa şu ezginin sözlerini eksiksiz olarak bütün İsrailtopluluğuna okudu:
Bazı önemli yerleri atıyorum.
32:3 RAB’bin adını duyuracağım. Ululuğu için Tanrımız’ı övün! 32:4 O Kaya’dır, işleri kusursuzdur.
“O Kaya’dır”, -dolaylı olarak- Mısır piramitleri etkileşmesi olabilir.
32:6 Sizi yaratan, size biçim veren, Babanız, Yaratıcınız O değil mi?
32:8 Yüceler Yücesi uluslara paylarına düşeni verip insanları böldüğünde, ulusların sınırlarını İsrailoğulları’nın* sayısına göre belirledi. (Masoretik metin “İsrailoğulları”, Septuaginta”Tanrı’nın melekleri”, Kumran “Tanrı’nın oğulları”.)
32:9 Çünkü RAB’bin payı kendi halkıdır ve Yakup soyu O’nun payına düşen mirastır.
32:16 Yabancı ilahlarla Tanrı’yı kıskandırıp iğrençlikleriyle O’nu öfkelendirdiler.
32:17 Tanrı olmayan cinlere, tanımadıkları ilahlara, atalarınızın korkmadıkları, son zamanlarda ortaya çıkan yeni ilahlara kurban kestiler.
32:18 Seni oluşturan Kaya’yı savsakladın, seni yaratan Tanrı’yı unuttun.
Tanrı Dağı, Dağ Tanrısı (?)
32:22 Çünkü size karşı öfkem ateş gibi tutuşup ölüler diyarının derinliklerine dek yanacak. Yeryüzünü ve ürününü yutup yok edecek ve dağların temellerini tutuşturacak.
32:23 “‘Üzerlerine kötülükler yığacağım, oklarımı onlara karşı kullanacağım.
32:24 Kavurucu kıtlık, tüketici hastalık, öldürücü salgın vuracak onları. Gönderdiğim canavarlar dişleriyle onlara saldıracak, Toprakta sürünen zehirli yılanlar onları ısıracak.
32:26 Onları darmadağın etmeyi, insanlar arasından anılarını silmeyi düşündüm.
32:27 Ama düşmanın alay etmesinden çekindim. Öyle ki, düşman yanlış anlayıp da, bütün bunları
yapan RAB değil, başarı kazanan biziz, demesin.
32:28 “Onlar anlayışsız bir ulustur, onlarda sezgi yoktur.
32:29 Keşke bilge kişiler olsalardı, anlasalardı, sonlarının ne olacağını düşünselerdi!
32:30 Onların Kayası kendilerini satmamış ve RAB onları ele vermemiş olsaydı, nasıl bir kişi bin kişiyi kovar, iki kişi on bin kişiyi kaçırtırdı?
32:31 Çünkü bizim Kayamız onların kayasına benzemez, düşmanlarımız bu konuda yargıç olabilir.
32:32 Onların asması Sodom asmasından, Gomora bağlarındandır. Üzümleri zehirle dolu, salkımları acıdır.
32:33 Şarapları yılan zehiri, kobraların öldürücü zehiridir.
32:34 “‘Bu kötülükleri yazmadım mı? Hazinelerimde mühürlemedim mi?
32:35 Öç benimdir, karşılığını ben vereceğim, zamanı gelince ayakları kayacak, onların yıkım günü yakındır, ceza günü hızla yaklaşıyor.
32:36 “RAB kendi halkının hakkını koruyacak, onların gücünün tükendiğini, ülkede genç yaşlı kimsenin kalmadığını görünce, kullarına acıyacaktır.
32:37 ‘Hani sığındığınız kaya, hani ilahlarınız nerede? diyecek,
32:38 ‘Kurbanlarınızın yağını yiyen, dökmelik sununuzu içen İlahlarınız hani nerede? Kalksınlar da size yardım etsinler! Size barınak olsunlar!
Tevrat’taki uygulamalar, Tevrat’tan önce de varmış.
32:39 “‘Artık anlayın ki, ben, evet ben O’yum, benden başka tanrı yoktur! Öldüren de, yaşatan da, yaralayan da, iyileştiren de benim. Kimse elimden kurtaramaz.
32:40 Elimi göğe kaldırır ve sonsuzluk boyunca varlığım hakkı için derim ki,
32:41 Parlayan kılıcımı bileyip yargılamak için elime alınca, düşmanlarımdan öç alacağım, benden nefret edenlere karşılığını vereceğim.
32:42 Oklarımı kanla sarhoş edeceğim, kılıcım vurulanların, tutsakların kanıyla, düşman önderlerinin başlarıyla ve etle beslenecek.
32:43 “Ey uluslar, O’nun halkını kutlayın, çünkü O kullarının kanının öcünü alacak, düşmanlarından öç alacak, ülkesinin ve halkının günahını bağışlayacak.”
32:44 Musa, Nun oğlu Hoşea* ile birlikte gelip bu ezginin sözlerini halka okudu. (“Hoşea”: Yeşu’nun öbür adı.)
32:45-46 Musa sözlerini bitirince, İsrailliler’e şöyle dedi: “Bugün size bildirdiğim bu uyarıcı sözlerin tümünü benimseyin. Bu yasanın bütün sözlerine dikkat etmeleri ve yerine getirmeleri için çocuklarınıza buyruk verin. 32:47 Bunlar sizin için boş sözler değildir, sizin yaşamınızdır. Şeria Irmağı’ndan geçerek mülk edineceğiniz ülkede ömrünüz bu sözler sayesinde uzun olacaktır.”
33:1 Tanrı adamı Musa, ölümünden önce İsrailliler’i kutsadı.
Adana’daki “Adanalı’yık Allah’ın adamıyık!” söylemi, “Tanrı adamı” sözüne benzemektedir.
33:2 Şöyle dedi: “RAB Sina Dağı’ndan geldi, Halkına Seir’den doğdu ve Paran Dağı’ndan parladı. On binlerce kutsalıyla birlikte geldi, sağ elinde halkı için alev alev yanan ateş vardı.
ABD’deki Özgürlük Heykeli’nin sağ elinde de alev alev yanan ateş var (?)
33:3 Ya RAB, bütün kutsallar elinin altındadır. Ayaklarına kapanır, sözlerini dinlerler.
33:4 Yakup’un topluluğuna miras olarak, Musa bize yasayı verdi.
Bir insan kendi konuşmasında kendinden ismiyle mi bahseder yoksa “ben” mi der!
33:5 İsrail’in oymaklarıyla halkın önderleri bir araya geldiğinde RAB Yeşurun’un* kralı oldu*. (“Dürüst” anlamına gelen “Yeşurun” İsrail halkına verilen bir addır. Aynı ifade 33:26’da da geçer. “Kralı oldu” ya da “Kralıydı”.)
Sonra Musa tüm oymaklar için tek tek sözlerini söyler, onları över ama en çok Levililer’i över. Önemli maddeler yine şöyle:
33:8 Levi için de şöyle dedi:”Ya RAB, senin Tummim’in ve Urim’in Sadık kulun içindir. Onu Massa’da denedin, Meriva sularında onunla tartıştın.
Urim evet, Tummim hayırın yazdığı, yazı ve turası olan bir para gibi bir nesne, kahin bir şeyi yapmadan önce “Tanrı acaba ne diyor?” deyip bunu atar veya çevirir ve ona göre vahyi, kararı söyler. Mesela, halk kahine gelir ve sorar “Baykuş kestik yedik, bu doğru mu?” kahin, Ahit Sandığı’nın bulunduğu Çadır’a girer, bunu atar, diyelim ki “evet” geldi, o halde kahin şunu der “Tanrı diyor ki ‘Baykuş eti haram değildir’” der ve halk da uyar. Karşı gelen ise “Sen Tanrı’ya mı karşı geliyorsun!” denilip öldürülür çünkü güç/erk “zar”ı atanlardadır. Belki de Albert Einstein “Tanrı zar atmaz!” derken bunu da kastetmiş olabilir.
33:10 İlkelerini Yakup soyuna, yasanı İsrail’e öğretecekler. Senin önünde buhur, sunağında tümüyle yakmalık sunular sunacaklar. 33:11 Ya RAB, onları el attıkları her işte kutsa, yaptıklarından hoşnut ol. Ona karşı ayaklananların ve ondan nefret edenlerin belini kır, bir daha ayağa kalkmasınlar!”
33:12 Benyamin için de şöyle dedi: “RAB bütün gün onu korur, o da RAB’bin kucağında oturur.” (“Kucağında”: İbranice “Omuzlar arasında”.)
33:13 Yusuf için de şöyle dedi:33:17 İlk doğan bir boğa kadar görkemlidir o; boynuzları yaban öküzünün boynuzları gibidir. Bu boynuzlarla ulusları, yeryüzünün dört bucağındaki ulusları yaralayacak. İşte böyledir Efrayim’in on binleri, işte bunlardır Manaşşe’nin binleri.”
Tevrat’ta anlatılanların tamamı benzetme -apokaliptik- olabilir.
[(Musa, Tanrı adına ezgiyi söylerken Tanrı’nın İsrailliler için şunu yaptığını da benzetme olarak söylüyor:) 32:11 Yuvasında yavrularını uçmaya kışkırtan, onların üzerinde kanat çırpan bir kartal gibi, kanatlarını gerip onları aldı ve kanatları üzerinde taşıdı.]
33:20 Gad için de şöyle dedi: “Gad’ın sınırını genişleten kutsansın; Gad orada kol ve baş parçalayan bir aslan gibi oturuyor.
33:24 Aşer için de şöyle dedi: “Oğullar arasında en çok kutsanan Aşer olsun, kardeşlerinin beğenisini kazanan o olsun. Ayağını zeytinyağına batırsın.
Musa’nın ölmeden önce hiçbir oymak için kötü bir söz söylememesi, herkese güzel sözler söylemesi ilginçtir: Halbuki Tevrat’ta bazen kötülenirler. Belki de Musa -veya yazıcı-, ölmeden önce hepsini motive etmeye ve bu dini unutturmamaya, yaşatmaya çalışmış olabilir.
33:26 “Ey Yeşurun, sana yardım için göklere ve bulutlara görkemle binen, Tanrı’ya benzer biri yok.
33:27 Sığınağın çağlar boyu var olan Tanrı’dır, seni taşıyan O’nun yorulmaz kollarıdır. Düşmanı önünden kovacak ve sana, ‘Onu yok et! diyecek.
33:28 Böylece İsrail güvenlik içinde yaşayacak; tahıl ve yeni şarap ülkesinde, Yakup’un pınarı güvenlikte kalacak. Gökler oraya çiy damlatacak.
33:29 Ne mutlu sana, ey İsrail! Var mı senin gibisi? Sen RAB’bin kurtardığı bir halksın. RAB seni koruyan kalkan ve şanlı kılıcındır. Düşmanların senin önünde küçülecek ve sen onları çiğneyeceksin.”
34:1 Bundan sonra Musa Moav ovalarından Pisga Dağı’na çıktı. RAB ona bütün ülkeyi gösterdi. 34:2 Dan’a kadar uzanan Gilat’ı, bütün Naftali’yi, Efrayim ve Manaşşe bölgelerini, Akdeniz’e kadar uzanan bütün Yahuda bölgesini, 34:3 Negev’i, hurma kenti Eriha Vadisi’nin Soar’a kadar uzanan ovasını.
34:4 Sonra Musa’ya şöyle dedi: “İbrahim’e, İshak’a, Yakup’a, ‘Senin soyuna vereceğim diye ant içtiğim ülke budur. Ülkeyi sana gösterdim ama oraya gitmeyeceksin.” {Musa ve Harun, Kenan ülkesine gidemedi çünkü Tanrı şöyle demişti: [32:50 Ağabeyin Harun Hor Dağı’nda ölüp atalarına kavuştuğu gibi, sen de çıkacağın dağda ölüp atalarına kavuşacaksın. 32:51 Çünkü ikiniz de Zin Çölü’nde, Meriva-Kadeş sularında, İsrailliler’in önünde bana ihanet ettiniz, kutsallığımı önemsemediniz. 32:52 Bu nedenle ülkeyi ancak uzaktan göreceksin. Ama oraya, İsrail halkına vereceğim ülkeye girmeyeceksin.”]}
34:5 Böylece RAB’bin sözü uyarınca RAB’bin kulu Musa orada, Moav ülkesinde öldü.
34:6 RAB onu Moav ülkesinde, Beytpeor karşısındaki vadide gömdü. Bugün de mezarının nerede olduğunu kimse bilmiyor.
Rab nasıl gömüyor (?) Musa öldürülmüş de olabilir! Tevrat’taki Musa yaşamamış bile olabilir!
34:7 Musa öldüğünde yüz yirmi yaşındaydı; ne gözleri zayıflamıştı, ne de gücü tükenmişti.
34:8 İsrailliler Moav ovalarında Musa için otuz gün yas tuttular. Sonra Musa için ağlama ve yas tutma günleri sona erdi.
34:9 Nun oğlu Yeşu bilgelik ruhuyla doluydu. Çünkü Musa ellerini üzerine koymuştu. İsrailliler onu dinliyor ve RAB’bin Musa’ya verdiği buyruklar uyarınca davranıyorlardı.
34:10 O günden bu yana İsrail’de Musa gibi RAB’bin yüz yüze görüştüğü bir peygamber çıkmadı.
“O günden bu yana?” söylemiyle Tevrat’ın Musa’dan yıllarca -veya yüzyıllarca- sonra yazıldığını anlıyoruz. Bu 3. kişi(ler) istemeden de olsa kendi(leri)ni ele veriyor!
34:11 RAB onu Mısır’da firavuna, görevlilerine ve bütün ülkesine bir sürü belirtiler, şaşılası işler yapması için göndermişti.
34:12 Musa İsrailliler’in gözleri önünde güçlü, büyük ve ürkütücü işler yapmıştı.